Almanya’nın Nürnberg kentinde bu yıl 22.si gerçekleşecek olan Türkiye Almanya Film Festivali 04 Mart’ta başlayacak. Festivalde bu yıl görsel estetik ödüllendirilecek. Festivalin 2017 Onur Ödülü görüntü yönetmeni Jürgen Jürges ve fotoğraf sanatçısı Ara Güler’e veriliyor.
‘Sanatsal çalışmaları ile uluslararası görsel estetiği nesiller ötesinde kalıcı olarak etkileyen iki sanatçıyı ödüllendireceklerini’ belirten festival yöneticileri bu kararlarını şöyle açıklıyor: “50’li yıllardan bu yana Türkiye’nin sanat algılayışının küreselleşmesinde öncü rol almasından dolayı Sayın Ara Güler’e Festivalin onur ödülü verilmektedir. Güler insanı her zaman çalışmalarının merkezinde tutan tarzıyla dünyanın değişik kültürlerinden insanları bizlere yakınlaştırmış, adeta komşu kılmış, özgün perspektifiyle sinemacıların uluslararası ve kültürlerarası bakış açısını derinden etkilemiştir. Güler, görsel estetiğin, kültürel köprülerin, hümanizmin ve özgünlüğün referansıdır. Tanıdığımız birçok sinema eserlerinin görsel çarpıcılığını ve yoğunluğunu „Ara Güler ekolüne” borçluyuz.
Jürgen Jürges’e olağanüstü sinemasal tutarlılığı ve usta yönetmenler ile Türkiye sinemasına katkıları için festivalin onur ödülü verilecektir. Jürges, görüntü, ışık, mekân ve perspektif açısından duyarlı kalitenin garantörü olmuştur her zaman. Sanatındaki hakimiyeti ile bir görüntü yönetmeni olarak birlikte çalıştığı yönetmenlerin eli ve gözü olmuştur. Alman sinemasının da uluslararası alana taşınmasında etkin rol oynamıştır. Türkiye sinemasına „Made in Germany” terimi Jürgen Jürges ile girmiştir. Duyarlı kamera çalışması ile en yüksek görsel kaliteyi hedefleyen sanatçı hem Türkiye hem Almanya sinemasına değer katmıştır.”
Jürgen Jürges ve Ara Güler‘e ödülleri 4 Mart’ta gerçekleşecek olan açılış galasında verilecek.
Jürgen Jürges: Sanat Sineması’nın Gözü
Filmografisi adeta Yeni Alman Sineması’nın tarihi gibi: Görüntü yönetmeni Jürgen Jürges. Birlikte çalışmadığı önemli Alman yönetmen yok gibi: Volker Schlöndorff’tan Rainer Werner Fassbinder ve Wim Wenders’e kadar. Kariyeri Volker Schlöndorff’un 1965 yılında çektiği, Robert Musil’in romanından uyarlanan, klasikleşmiş eseri Der junge Törless (Genç Törless) filminde kamera asistanlığıyla başlıyor. Ve kısa süre sonra en çok aranan görüntü yönetmeni olsa da, Rolf von Sydow’un yönetmenliğini üstlendiği Kressin stoppt den Nordexpress (Kressin Kuzey Express’ini durduruyor) adlı Tatort dizisinin bölümünde de çalışıyor. 1973 yılında Fassbinder ile birlikte çektiği Fontane’nin roman uyarlaması olan Effi Briest filmindeki olağanüstü siyah-beyaz görüntüleri ile büyük takdir topluyor. Ardından Fassbinder’in arkadaşı Uli Lommel ile Die Zärtlichkeit der Wölfe (Kurtların Şefkati) adlı filmi ve kısa süre sonra da Fassbinder ile yoğun görsel işbirliği yaptığı Angst essen Seele auf (Korku Ruhu Kemirir) geliyor.
1977/78 yılında Deutschland im Herbst (Almanya’da Sonbahar) üçlemesinin bir bölümünde ise Hans-Peter Cloos ile birlikte çalışıyor. Yönetmen Robert von Ackeren’in 1982’de çektiği Die flambierte Frau (Alevli Kadın) adlı başarılı yapıtında Jürges’in görüntüleri filmin tarzında belirleyici oluyor. Wim Wenders’in şiirsel eseri In weiter Ferne, so nah! (Ne Kadar Uzak O Kadar Yakın!) önemli ölçüde Jürges’in olağanüstü duygusal görüntülerinden besleniyor. Bu çalışması için 1994 yılında Alman Sinema Ödülü’ne layık görülüyor. Michael Haneke’nin Funny Games (1996) filmi ile birlikte yine klasikleşen bir esere önemli ölçüde katkıda bulunuyor. 1987 yılında Zülfü Livaneli’nin çektiği Yer Demir Gök Bakır ve bir yıl sonra yine Livaneli’nin Sis filminde görüntü yönetmeni olarak göz kamaştırıyor. 1998 yılında Yılmaz Arslan ile Almanya’da yaşayan genç bir Türkiyeli kadının odisesini anlatan Yara’yı çekiyor. Barış Pirhasan’ın yönettiği Usta Beni Öldürsene filmindeki çalışması için Ankara Film Festivali’nde En İyi Görüntü Yönetmeni ödülüne layık görülüyor (1998). Erden Kıral ile Avcı filminde çalışıyor ve yine Ankara Film Festivali ve SİYAD En İyi Görüntü Yönetmeni ödüllerini alıyor. Helmut Dietl onu Vom Suchen und Finden der Liebe (Aşkı Aramaya ve Bulmaya Dair) filmi için kamera arkasına alıyor. Ardından yönetmen Florian Gallenberger ile güçlü sahneleriyle dikkat çeken ve birçok kez ödüllendirilen tarihi dramı John Rabe’yi çekiyor. Tarz ve görüntü açısından farklı olan ve Daniel Kehlmann’ın çok satan romanından uyarlanan Ich und Kaminski (Ben ve Kaminski) için yönetmen Wolfgang Becker ile çalışıyor. Son çalışması ise yönetmen Peter Ott’un çektiği, Mehmet Aktaş’ın yapımcılığını üstlendiği ve IŞİD tarafından kaçırılan bir kadın doktorun hikayesinin anlatıldığı Das Milan Protokoll (Milano Protokolü, 2016) adlı psikolojik gerilim filmi.
22. Türkiye Almanya Film Festivali Nürnberg’te olağanüstü, adanmış ve duyarlı görsel çalışmaları için Jürgen Jürges’e onur ödülü verilecektir.
Jürgen Jürges: Kısa Biyografi
Jürgen Jürges 12 Aralık 1940’ta Hannover’de doğdu. Berlin’de Fotoğraf eğitimi aldıktan sonra 1963 yılında kadar Hans-Jürgen Pohland’a ait „art film GmbH“ şirketinde kamera stajı yaptı. Ardından kamera asistanı olarak çalıştı ve 1970 yılından itibaren birçok belgesel ama özellikle de uzun metraj filmlerde görüntü yönetmeni olarak görev aldı. Görütü yönetimi için birçok kez Alman Film Ödülü ve başkaca ödüllere layık görüldü. Son olarak Mart 2016’da sinemada görüntü yönetiminde üstün başarı için verilen „16. Marburg Kamera Ödülü“nü aldı.
Ara Güler: İstanbul’un Gözü
„Ayasofya Camii’ne bir şey çekerken benim için önemli olan, önüne geçen insan, yani insan hayattır!“
Ara Güler’in gündelik hayattaki insanı sanatının odak noktasına koyan keskin bakışı, kendisini erken yaşta bir efsane haline getirmiştir: 1961 yılında İngiltere’nin „Photography Annual“ dergisi tarafından dünyanın en iyi yedi fotoğrafçısından biri olarak seçilmiştir. Birçok ulusal ve uluslararası ödüller peşi sıra gelir. Arşivinde bütün dünyadan 800.000’den fazla fotoğraf bulunur. Bunların birçoğu tüm dünyadaki müzelerde bulunabilir. Ara Güler’i Türkiye’nin en önemli fotoğrafçısı olarak adlandırmak yaşamı boyu ürettiği eserleri yanlış tarif eder. Doğrusu, Ara Güler eserleri ve fotoğraf anlayışı ile son 60-70 yılda dünyadaki yakın tarihi kalıcı olarak etkileyen uluslararası fotoğraf sanatçılarından biridir.
Birçok fotoğraf ve sinema sanatçısı için Güler’in, görsel alandaki öncülüğü yol gösterici olmuştur. Nice yönetmen estetiğini örnek almıştır. Başarısını Ara Güler ekolüne ve ondan aldıkları ilhama borçlu olan sinema filmi azımsanmayacak kadar çoktur. Ara Güler fotoğraf bir sanat dalı değildir: “Sanat olmasına lüzum yoktur fotoğrafın. Çünkü hakikatin parçasını yakalayan bir şeydir. Hakikat olduğu için fotoğraf mevcuttur. Gerisi imajinasyondur.”
Festival bu sıradışı, uluslararası üne sahip fotoğraf sanatçısını ödüllendirirken, 4 Mart 2017 tarihindeki açılış galasında bir de eserlerini ve sanatını konu alan yeni bir belgeseli gösterecektir (Bir İstanbul Efsanesi, Yönetmen: Osman Okkan, 2016).
Ara Güler: Kısa Biyografi
Ara Güler, Ermeni bir eczacı ailenin oğlu olarak 1928 yılında İstanbul’da doğdu. Çocukken sinemadan çok etkilendi ve Muhsin Ertuğrul’un yanında tiyatro ve oyunculuk eğitimi almaya başladı. 1950’de Yeni İstanbul gazetesinde foto muhabir olarak çalışmaya başladı. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne devam ediyordu, ancak gazeteci olmaya karar verdi. Ardından „Time Life“ ve „Stern“ gibi dergiler için Ortadoğu muhabiri olarak çalıştı, „Magnum Photos“ üyeliğine kabul edildi. Alfred Hitchcock, Maria Callas, Indira Gandhi, Pablo Picasso ve Salvador Dali gibi dünyaca ünlü sanatçıların fotoğraflarını çekti. Fakat en büyük aşkı hep Boğaz’ın kenti, İstanbul oldu. Çalışmasının merkezinde her zaman insan duruyor. Gündelik sokak sahneleri, işportacılar, balıkçılar, çocuklar ve yaşlıların hayatlarıyla yüzleştirir bizi. Bunu yaparken de hissiyatına güvenir Ara Güler: Önemli olan ekipman değil, onun ardındaki göz. 88 yaşındaki sanatçı halen İstanbul’da yaşamakta ve çalışmakta. Ulusal ve uluslararası birçok ödüle sahip Güler, bu yıl Masters of Leica unvanına da layık görülmüştür.