23 Kasım 1992’de Mölln’de gerçekleştirilen ırkçı kundaklama saldırısında Bahide Arslan, Yeliz Arslan ve Ayşe Yılmaz hayatını kaybetti. Bugün, 33 yıl sonra bu acı olayın ve göçmenlere yönelik şiddetin izleri hala hafızalarda canlı.

1992’de Mölln kentinde yaşanan ırkçı kundaklama saldırısının üzerinden 33 yıl geçti. 23 Kasım 1992 gecesi, aşırı sağcı iki genç molotofkokteyliyle iki eve saldırdı. İlk saldırı Ratzeburger Straße’deki eve yöneltilirken, kısa bir süre sonra Mühlenstr.’deki, Arslan ailesinin yaşadığı ev kundaklandı.
Saldırıda Bahide Arslan (51), Yeliz Arslan (10) ve Ayşe Yılmaz (14) hayatını kaybetti; dokuz kişi ağır şekilde yaralandı. Bu olaylar, Almanya’da göçmen kökenlilerde derin travmalara yol açtı ve toplum hafızasında kalıcı izler bıraktı.

Geçtiğimiz hafta, saldırının anısını yaşatmayı amaçlayan Möllner Rede im Exil, bu yıl Münchner Volkstheatersahnesinde gerçekleştirildi. İbrahim Arslan’ın öncülüğünde düzenlenen etkinlik, mağdurların ve ailelerin sesini merkeze alan eleştirel bir hatırlama kültürünü besliyor. Bu yıl Arslan ve Yılmaz ailelerinin yanı sıra, Münih’teki OEZ saldırısından etkilenen aileler ile Semra Ertan’ın yakınları da konuşmacı olarak yer aldı. Etkinlikte Alena Isabelle Jabarine ve Deborah Feldman konuşmalar yaptı, müzisyen Berivan Kaya sahne aldı ve sanatçı Rajya Karumanchi‑Dörsam’ın enstalasyonu sergilendi.

Mölln saldırısından yıllar sonra Almanya’nın dört bir yanından mağdur ailelere gönderilen yüzlerce dayanışma mektubunun, o dönemde ailelere ulaşmadığı ve yıllarca şehir arşivinde saklı kaldığı ortaya çıktı. Bu mektupların hikayesi, ödüllü Martina Priessner belgeseli “Die Möllner Briefe” ile yeniden görünür hale geliyor; belgesel, İbrahim Arslan’ı ve mağdur ailelerin sesini merkeze alarak dayanışma ve adalet temasını öne çıkarıyor. Bugün bu mektuplar, görünmez bırakılmış dayanışmanın ve adalet talebinin sessiz tanıkları olarak yeniden gündeme geliyor.

Belgeselin yönetmeni ile yaptığımız söyleşiyi YouTube kanalımızda izleyebilirsiniz.

Irkçı saldırıların hatırlanması, toplumsal farkındalığın artması ve toplumsal eşitliğin güçlenmesi için kritik öneme sahip. Irkçılığa karşı durmak ise hepimizin sorumluluğu.

Möllner Rede im Exil Münih etkinliğinden kareler: