Almanya’da NSU (Nasyonal Sosyalist Yeraltı) cinayetleri serisinin ilk kurbanı olan Enver Şimşek’in adı, ölümünün 20. yılında Jena’da bir meydana verildi.
NSU’nun üç üyesinin de doğup büyüdüğü yer olan Jena şehrinin Winzerla semtindeki tramvay durağı ile süpermarket arasındaki alana Enver Şimşek’in adının verilmesi, mahalle sakinlerinin oylaması sonucu gelişti. Meydana, Enver Şimşek adının verilmesinin yanı sıra, bir de üzerinde ‘insan onuru dokunulmazdır’ ifadesi yer alan bir anı plaketi konuldu.
‘Enver Şimşek’in şerefli anısını temsil ediyor
Müzik programı ile başlayan açılış töreninde birer konuşma yapan Başbakan Bodo ile Belediye Başkanı Nitzsche, Enver Şimşek’in adının verildiği meydanın, Enver Şimşek’in şerefli anısını temsil ettiğini vurguladılar. Başbakan ve Belediye Başkanı “Thüringen ve Jena özel sorumluluklarını kabul ediyor. Köken, din, ten rengi Thüringen’de rol oynamalıdır. Kurbanlara, Jena şehir merkezinde kalıcı bir yer sağlamak bizim vazifemizdir.” şeklinde konuştular.
“Yabancı düşmanlığına karşı kararlı ve güçlü bir mesaj”
Nürnberg Başkonsolosu Serdar Deniz de, Enver Şimşek’i Nürnberg’de, ölümünün 20. yılında andıklarını belirterek başladığı konuşmasında şunları söyledi: “NSU kurbanı kardeşimiz ve vatandaşımız Enver Şimşek, 9 Eylül 2000 tarihinde Nürnberg’de çiçek satarken aracının içinde hunharca katledilmiştir. Bu cinayet ancak 11 yıl sonra NSU adı verilen aşırı sağcı bir terör örgütünün cinayetler serisinin ilk katliamı olarak kayıtlara geçmiştir.
Kuzey Bavyera ile birlikte görev bölgemi teşkil eden Thüringen Eyaleti’nde NSU kurbanı vatandaşımızın isminin bir meydana verilmesinin, aşırı sağ ve yabancı düşmanlığına karşı kararlı ve güçlü bir mesaj teşkil ettiğini düşünüyoruz.
Bu vesileyle, başta Jena kentinin değerli sakinleri olmak üzere, bu anlamlı fikrin ortaya atılmasında ve bilahare hayata geçirilmesinde emeği geçen Thüringen Eyaleti’ndeki resmi ve özel bütün kurum ve yetkililere teşekkür ediyoruz.
Alman Şansölyesi Sayın Merkel’in de haklı olarak vurguladığı gibi, ırkçılık bir zehirdir. Bu zehrin kangren olmadan toplumun bünyesinden atılması ise, topyekün ve sürekli bir çaba gösterilmesini zorunlu kılmaktadır. Sadece, her cinayetten sonra faillerin yakalanmasına yönelik çabalar ve hayatını kaybedenlere taziyede bulunulması sorunu ortadan kaldırmamaktadır. Irkçılığı ve yabancı düşmanlığını yaratan ve besleyen iklimi köklü biçimde değiştirmedikçe, bu saldırıların da sonunun gelmesi hayalden ibarettir.
Bu noktada, başta Alman hükümeti ve Alman toplumunun ırkçılığa karşı olduğuna inandığımız büyük çoğunluğunun bu iklimi sorgulamasını ve yeni bir birleştirici, kapsayıcı atmosferin Almanya’ya hakim olması için gayretlerini yoğunlaştırmasını ümid ediyoruz.
Yarım asrı aşkın zamandan bu yana bu ülkede yaşayan Türklerin artık göçmen değil, Almanya’nın asli unsuru olduklarının ve ‘öteki’ olarak nitelendirilmeyi hak etmediklerinin Alman dostlarımız tarafından idrak edilmesi ve içselleştirilmesinin zamanı çoktan gelmiş ve geçmektedir.”
Haber & Foto: Taner Tüzün