Sanat çok tanrılı bir din olsaydı bana göre hiç şüphesiz en yücesi Edebiyat Tanrısı olurdu.
Düşünsenize müziğin ritmini, resmin, heykelin doğasını, operanın, sinemanın, fotoğrafın kimyasını görebilen, duyabilen, damarlarında hissedip kağıda dökebilen bir Tanrı. Üstelik kendini ifade etmek için tek bir kutsal kitaba da ihtiyacı yok. Yazılan her satır kutsal değer taşıyor.
Uçsuz bucaksız bir derya misali kiminin aşka dökülür suyu, kiminin bilime çıkar yolu, kimi sağlığa bırakır kendini, kimi tarihin tozlu raflarına sığınır kalır. Ama yüzyıllardan beri kelimelerle anlatır sanatını Edebiyat.
Türk edebiyatının Yunus Emre’si, Yaşar Kemal’i, Karacaoğlan’ı, Alman edebiyatının Goethe’si, Schiller’i, Yunan edebiyatının Homeros’u Sophokles’i, İspanyol edebiyatının Cervantes’i, İtalyan edebiyatının Dante’si, Boccacio’su, Fransız edebiyatının Victor Hugo’su, Stendal’ı, İngiliz edebiyatının Shakespaeare’i, Rus edebiyatının Dostoyevski’si, Tolstoy’u, Amerikan edebiyatı’nın Mart Twain’i Ernest Hemingvay’ı , favori yazarlarımdan John Steinbeck’i hatta İsnkandinav edebiyatının Knut Hamsun’u. Hiç yaşamamış olsalardı bu dünya tek renk bir yer olurdu herhalde. Gri renkte soluk, soluksuz, nefessiz, sessiz bir dünya…
Şeyh Bedrettin Destanı, İnce Memed, Kuvai Milliye, İçimizdeki Şeytan, İlyada, Ezop masalları, Don Kişot, İlahi Komedya, Sefiller, Çanlar Kimin İçin Çalıyor, Bitmeyen Kavga, Fareler ve İnsanlar, Ana, Faust, Genç Warter’in Acıları, Othello, Romeo ve Juliet, Suç ve Ceza, Savaş ve Barış. Bildiğiniz, okuduğunuz ya da henüz okumadığınız daha binlercesi.
Bunların hiç yazılmadığını bir düşünsenize. Hiç yayınlanmadığını. Yapabiliyor musunuz? Ben hayal bile edemiyorum.
Yol oldular önümüze, rehber oldular kişiliğimize. Bir şey uğruna savaşmayı, mücadele etmeyi, hak aramayı, hak gözetmeyi, sevmeyi, aşkı, bilimi, bilgiyi öğrendik onlardan. Bu dünya insanı çok şey borçlu bu isimlere. Minnet borcumuz var her şeyden önce. O güzel atlara binip gittiler evet. Ama ne mutlu bize ki tanıdık o güzel insanları…
ROMEO VE JULİET –William Shakespeare
Rönesans Dönemi’nin büyük isimlerinden William Shakespeare İngiliz Dili’nin en önde gelen yazarlarındandır. 1500’lü yıllarda yaşayan yazarımızın aşka dökülen satırları ‘kitap bahçemiz’in en güzel çiçeklerinden biri.
Şehrin en önemli isimlerinden olan Montague ve Capulet aileleri arasında yıllardır sebebi belli olmayan bir düşmanlık vardır. Aralarındaki bu düşmanlık zaman zaman halkı rahatsız edecek boyutta olur. Şehrin düzeninin bozulacağından rahatsız olan Verona Prensi Escalus kavgalar devam ederse sorun çıkaranın idam edileceğini söyler.
Capulet ailesine mensup olan Romeo, Montague ailesinden Juliet’i bir maskeli baloda görür ve çok etkilenir. Maskesini çıkarır ve Juliet de onu görür görmez aşık olur. Romeo maskesini çıkardığında Capulet ailesinin diğer üyeleri tarafından fark edilir. Ancak Juliet’in babası prensin uyarısını hatırlar ve bir sorun çıkmasını istemediğini belirtir. Buna rağmen tartışma yine de başlar. Bu tartışma sırasında Romeo yalnız kalan Juliet’i dışarıya davet eder. Aşkını açıklar ama aileleri yıllardır birbirine düşmandır.
Ne var ki iki düşman aile gerçeği sonu mutsuz biten bu aşkın daha da büyümesine sebep olur. Neden mi? Çünkü yasaklar ve imkansızlıklardan beslenir aşk…
ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR –Ernest Hemingway
Savaş edebiyatının en önemli örneklerinden biri olan Çanlar Kimin İçin Çalıyor, Amerikan edebiyatının değerli ismi Ernest Hemingway’in 1940 yılında yayımladığı en uzun romanıdır. İspanya iç savaşı sırasında savaş muhabiri olan Ernest Hemingway yaklaşık bir yıl gözlem yaptığı bu savaşta, milliyetçi güçlere önderlik eden İspanyol general ve devlet adamı Franco’ya karşı savaşan bir gerilla grubunu yakından tanıma fırsatı bulmuştur. Bu grubun mücadelelerini dile getirdiği ve karakterlerin gözünden savaşın anlamsızlığını sorguladığı eşsiz bir çalışma Çanlar Kimin İçin Çalıyor.
Robert Jordan, Amerikalı bir İspanyolca profesörüdür. Patlayıcılar konusundaki uzmanlığı dolayısıyla bir köprüyü havaya uçurmakla görevlidir. Kılavuzu Anselmo ile dağdaki gerilla güçlerinden yardım istemeye gider. Çete reisi Pablo’nun mağarasında gördüğü Maria adlı kızdan çok etkilenir. Maria’nın da bu savaşta büyük kayıpları vardır. Anne ve babası kurşuna dizilmiştir. Robert Maria’nın hikayesinden çok etkilenir. Zamanla birbirlerine aşık olurlar ve savaş bittikten sonra evlenmek isterler. Fakat Robert bu savaştan sağ çıkacaklarından çok emin değildir. Esir düşmekten ya da kurşuna dizilmekten çok korkar.
İdealler, ölüm, korku ve sevinç temalarının yansıtıldığı roman, bu idealleri uğruna ölümü göze alan insanların duygularını ve kahramanlıklarını ele almıştır…
BİTMEYAN KAVGA –John Steinbeck
İşçi sınıfının, mücadelenin, hak arayanların, hakkını korumaya çalışanların idolü John Steinbeck eserlerinde her zaman işçi yaşamını ve toplumsal sorunları dile getirir. Gençliğinde bir dönem yaşadığı ve yaz aylarında da çalıştığı Salinas Vadisi onun eserleri için vazgeçilmez mekanıdır.
Romanın kahramanları meyve toplayıcısı işçiler ve onlar için canını ortaya koymuş iki lider Jim ve Mac.
Bitmeyen kavga, işçilerin grevini, haklı mücadelesini ve onların elebaşları olarak nitelendirdiği Marksist-Leninist düşünceye bağlı iki işçi olan Jim ve Mac’in yaşadıklarını konu alır.
Jim ve Mac elma toplayan sezonluk işçilerin içine sızıp, onlar gibi çalışır. Bir süre sonra, sorunlarını öğrenir. İşçilerin hak ettikleri günlük ücreti alamadıklarını, meyve bahçelerinin sahibi olan patronları tarafından daha azına mecbur bırakıldıklarını öğrenirler. Aldıkları ücretle karınlarını bile doyuramayan işçilere haklarını alabilmeleri için yardıma koyulurlar.
Çaresiz gibi görünen işçilerin ellerindeki yegane silah grevdir ve haklarını alabilmelerinin başka bir yolu yoktur. Jim ve Mac önderliğinde, büyük bir inançla bir grev başlar. Tabi her savaşta olduğu gibi böyle bir durumda da aileleri için, korktukları için veya grevi kötü bir başkaldırı olarak gördükleri için vazgeçip greve hiç başlamayanlar da olur. Başta toprak sahipleri, sonra onların satın aldıkları grev liderleri, greve devam edenleri vazgeçirmeye çalışırlar. Ölenler, yaralananlar olur ama davasını ne pahasına olursa olsun satmayan, yaşadıkları her zorluğa rağmen kendine inanan cesur insanlar da olur.
Ezenler, ezilenler, ezenlere maşa olan insanlar kuşaklar boyunca oldu. Olacak! Bu kavga insanlığın bitmeyen kavgasıdır. Hiç Bitmeyecek!
“Mücadele durmaksızın devam eder. Yayılır ve bir gün… hedefine varır. Bir gün kazanacağız. Er ya da geç…”
Sağlıkla kalın.
Meral Türkdoğan
Main Image by Sierra Maciorowski / Pixabay