Samstag, April 27, 2024
StartArts & CultureMeral'in Kitap Bahçesi: “Korku işe yarayabilir ama korkaklık hiçbir işe yaramaz.”

Meral’in Kitap Bahçesi: “Korku işe yarayabilir ama korkaklık hiçbir işe yaramaz.”

Korku ve gerilim seven arkadaşlar aramızda mı? Bu hafta seçtiğim romanlar sizi biraz gerebilir.

Bu duygunun insan beyni üzerindeki etkisini, insanı nasıl ele geçirdiğini, nasıl hükmettiğini merak etmek, üzerinde biraz araştırma yapmak bile bazen ürkütücü olabiliyormuş.

Ya ondan aldığımız hazza ne demeli? Hani yüksekten atlayınca ya da müthiş hızlı bir roller coaster ile hızla iniş yapınca hissettirdiği duygunun verdiği o hazdan bahsediyorum. Tabi ki bir şekilde güvenli olduğuna inanmışızdır. Bu rahatlatıcı olur. Gerilim filmleri ya da romanları da aynı şekilde insana, heyecanda tavan yaptıran o hazzı doyurmak amaçlı yapılmış sanat ürünleridir aslında. Korka korka okuyoruz, tir tir titreyerek izlemeye devam ediyoruz. 

Yapılan araştırmalarda korku filmi izlerken beyinde gerçekleşen aktiviteler MR cihazlarıyla ölçümlenmiş. Korkunun ve kaygının yükseldiği zamanlarda beynin görsel ve işitsel algılarıyla ilgili kısmının daha aktif olduğu gözlemlenmiş. Yani filmler hayal gücümüz zayıfsa kitaplardan daha korkutucu olabiliyor… 

O -Stephen King

Bu alanda çalışmalar yapmış duayen isimlerden Stephen King’den bahsetmezsek yazı eksik kalırdı. Neredeyse bütün kitapları filme de uyarlandı. Ki bunların bazıları hayatımızda çok önemli bir yere sahip.  Yeşil Yol, Esaretin Bedeli, Mahşer, Hayvan Mezarlığı gibi. Kesinlikle son derece başarılı bir isim Stephen King.
O, 1700’lü yıllardan beri, Derry şehrinde yaşayan insanları öldüren ve her 27 yılda bir uyanan bir yaratıktır. Kendilerine Kaybedenler Kulübü adını takan yedi çocuk O’nu fark eder ve peşine düşer. Ama O şehir kurulduğundan beri burada yaşadığı için aynı zamanda şehrin kendisidir.
İlk sayfadan itibaren okuyucuyu etkisi altına alan korku-gerilim türündeki bu romanı elinizden bırakmanız çok güç olacak…

KEMİK BAHÇESİ -Tess Gerritsen

Çok başarılı bir isim, bir kadın yazar Dr. Tess Gerritsen.
‘Kadın Yazar’ ibaresini özellikle söylemek istedim. Çünkü çok eskilerde bu pek kabul görmezmiş. Bu nedenle kadın yazarlar tarafından yazılan romanlar ya isimsiz, ya farklı isimlerde ya da sadece soy isimleri kullanılarak basılırmış. Birkaç örnek ister misiniz?  Şu meşhur Harry Potter ve yazarı J.K. Rowling mesela. Yayıncıları bir kadın tarafından yazılan büyücü hikâyelerinin çok fazla okunmayacağını düşünmüş nedense.. 
Sonra Jane Eyre ve Uğultulu Tepeler gibi çok satan klasik romanların yazarları üç kız kardeş var ama biz onları Bronte Kardeşler olarak tanıdık. “Kendimizi kadın olarak tanıtmak istemedik çünkü kadın yazarlara ön yargıyla yaklaşıldığına dair bir izlenimimiz vardı.” demiş kendi kuşağında abla Charlotte Bronte.
Ve Bülbülü Öldürmek. Birkaç hafta önce bahsetmiştim. Çok etkilendiğim bir başucu romanı. Yazarı Nelle Harper Lee aynı malum sebeplerden ötürü ilk ismini kullanmamış.
İspatlarıyla ortada ki, kadınlar da pekala çok satan romanlar yazabilir. Ve kadınlar da çok iyi korku–gerilim hatta polisiye romanı yazabilir. Agatha Christie gibi, Tess Gerritsen gibi.

Kitabımıza dönecek olursak; 1800’lü yıllarda yazılmış bir mektubun günümüze kadar gelmesi ve tüm birikimiyle satın aldığı evin bahçesinde yabani otları temizlerken ortaya çıkan kemikler, Julia’ın hayatını altüst eder. Julia, merakına yenik düşer ve o kemik kalıntıların peşine düşer. 1800’lü yıllarda yaşanmış olaylara, cinayetlere, entrikalara, korkuya şahit oluyoruz bu kitapta. Karma karışık olayları bile oldukça akıcı bir dille ve sade betimlemeleriyle anlatmayı yine başarmış Tess Gerritsen.

KAFES -Josh Malerman

Okuyucuları tarafından filminden daha etkili olduğu düşünülen -ki bence filme uyarlanmış bütün romanlar öyledir- Kafes çok ilgi gördü. Bol ödüllü bir çalışma olmuş. Ve yazarın diğer kitaplarını da ister istemez merak ediyorsunuz. Özellikle Bird Box, Kırmızı Piyano, Malorie…
İlginç bir şekilde gördükleri bir şeyden dolayı, bilinçsizce kendini öldüren insanların sayısı sürekli artıyor. Ve çare olarak bir göz bandıyla yaşamayı öğreniyorlar. Hayatta kalmak için asla açmıyorlar gözlerini. Tek rehberleri ses. Birbirleriyle olan dayanışmaları, Malorie’nin çocuklarını korumak için verdiği mücadele ve ölüm kalım savaşları…  Peki bu insanları korkutan, intihara sürükleyen gizemli şey nedir?  Hayatta kalmayı, o gizemli şeyden kurtulmayı başarabilecekler mi?
Gerilimi yüksek bir roman Kafes.

Gerilimsiz, korkusuz ama heyecanı eksik olmayan bir hayat diliyorum…

Sağlıkla kalın…
Meral Türkdoğan

Main Image by OpenClipart-Vectors/Pixabay

Meral Türkdoğan
Meral Türkdoğanhttp://www.piyasa.de
Türkiye’nin incisi İstanbul doğumluyum. Ege'nin incisi İzmir'den yazıyorum. Okuduğum, merak edip araştırdığım, ilgi duyduğum ne varsa paylaşmak beni mutlu ediyor...
BENZER HABERLER

Son eklenenler