Cuma, Aralık 5, 2025
Startseite Blog Sayfa 48

Leser: Seda

Seda ist Musikerin und will mit ihren Songs Menschen berühren und das Sprachrohr für viele Gefühle sein. Ihr Album heißt „Spilled Thoughts“.

Wie würdest Du dich beschreiben?
Ich bin, denke ich- meistens sehr entspannt und locker. Weltoffen und immer für Neues zu begeistern. Visuell: tomboyish

Was ist für dich wichtig?
Familie und Freunde. Ansonsten Authentizität und dass man „Neues“ offen entgegentritt und sich seine eigene Meinung bildet, unabhängig von gesellschaftlichen oder erziehungsbedingten Vorgaben.

Was sind deine Zukunftspläne?
Ich trete jetzt seit knapp einem Jahr als Musikerin auf und veröffentlichte meine eigene Musik.

Mein größtes Ziel ist es mit meiner Musik erfolgreich zu sein und sie weiter zu verbreiten. Ich hoffe, ich kann mit meiner Musik andere berühren. Jeder kennt das Gefühl, dass ein Lied plötzlich die Dinge sagt, die man selbst nicht formulieren kann. Das will ich. Dieses Gefühl vermitteln von: jemand versteht mich.

Was denkst du über PiYASA Magazin?
Vielfalt ist vor allem in der Presse von großer Bedeutung um eine generelle Monopolisierung zu vermeiden. PiYASA Magazin meistert diese Aufgabe individueller Vielfalt sehr gut und bleibt immer interessant für Ihre Leser. Es ist für jeden was dabei.

Steckbrief:
Name: Seda
Sternzeichen: –
Woher kommst du: München
Lieblingsessen: Mit Lahmacun, Nudeln, Pizza, Curry oder Salat kann man nichts falsch machen
Lieblingsmusik: Shawn Mendes, Amy Winehouse, Pink Floyd, Queen, Ed Sheeran, Camila Cabello, die Liste ist endlos.
Lieblingslocation: Café Königin
Lieblingsdesigner: Ich kaufe tatsächlich meistens meine Kleidung in der Türkei in kleinen Läden ein
Was hast du zuletzt eingekauft: Zutaten für indisches Curry
Vorbild: –
Socialmedia: callmeseda

Fotos: Copyright-Jakob-Stumpf

Gözler kalbin aynasıdır!

Dr. Nuray ve Dr. Ayhan Pulur, Münih`in en keyifli alışveriş caddelerinden biri olan Sendlinger Strasse’de 3 yıl önce bir Göz Merkezi açtılar. “Sanırım artık bir yakın gözlüğüne ihtiyacım var” diyerek muayene için gittiğimde, hazır ikisini de yakalamışken kısa bir söyleşi de yaptık.

Gerçekten hastalarınızın gözlerine bakıp kalplerinde ne olduğunu anlayabiliyor musunuz?
Ayhan Pulur (AP): Değerli sanatçı Ahmet Selçuk İlkan’ın sözlerini yazdığı şarkıdaki duygusal anlamıyla değil tabii. Ama tecrübeli bir göz hekimi göz muayenesi sırasında bazı sistemik hastalıkları farkedebilir. Özellikle damarları etkileyen şeker hastalığı, yüksek tansiyon, damar sertliği ve bir kısım romatizmal hastalıkta gözün retina damarlarında oluşan değişiklikler hem bu hastalıkların teşhisine imkan verir, hem de hastalıkların seyri konusunda yol gösterir. Örneğin şeker hastalarında çoğu kez göz muayenesi sırasında  tanı koydurucu değişiklikler izlenir. Bu anlamda gerçekten ‘gözler kalbin aynasıdır’ diyebiliriz.

Başka hangi hastalıklarda göz muayenesi önemli?
Nuray Pulur (NP): ‘Uveit’ olarak adlandırdığımız göz rahatsızlığının bazı romatizmal hastalıklarla yakın ilişkisi olduğunu biliyoruz. Tiroid hastalıklarının bir kısmı ve örneğin miyasteni olarak adlandırılan rahatsızlıklarda da bazen ilk teşhis göz muayeneleri sırasında konulabiliyor. Bazı sinir sistemi hastalıkları da  örneğin multipl skleroz, kafa içi tümörleri göz muayenesi sırasında farkedilebilir.

Bunların hepsini basit bir göz muayenesinde gözlemliyebiliyor musunuz?
NP: Çoğu kez bu mümkün. Bazı durumlarda ileri görüntüleme yöntemleriyle ek tetkikler gerekebiliyor. Örneğin ‘OCT` dediğimiz göz tomografisi yoluyla retina tabakasını ve görme sinirini çok ayrıntılı olarak görüntüleyebiliyoruz. Göz anjiografisi yoluyla göz damarlarındaki değişiklikleri en ince noktalarına kadar görüntülemek mümkün.

Bildiğim kadarıyla daha önce de Münih’teydiniz, şimdi yıllar sonra tekrar buradasınız.
AP: Evet, 1990’ların başında göz hastalıkları uzmanlık eğitimi için 5 yıl süreyle Mathildenstrasse’deki üniversitenin göz hastanesinde çalışmıştım. Sonrasında 17 yıl süreyle İstanbul`da Dünya Göz Hastanesi’nde görev yaptım. 2014 yılında bu kez eşim ve iki kızımızla birlikte Münih’e geri döndük. Yaklaşık 3 yıldan beri burada Sendlinger Strasse’deki Göz Merkezi’mizde birlikte çalışıyoruz.

Burası alıştığımız muayenehane ölçülerinden oldukça büyük görünüyor.
AP: Haklısın, sadece bir muayenehane değil zaten. Burada göz ameliyatlarını yaptığımız modern bir ameliyathanemiz var. Başlangıçta sözünü ettiğim muayenelerin hemen hepsini yapabildiğimiz yüksek teknoloji içeren görüntüleme sistemlerimiz mevcut. Böylelikle bir çok göz hastalığının teşhis ve tedavisini hastalarımızı başka bir yere havale etmeden burada yapabilmemiz mümkün oluyor.

Ne tür göz ameliyatları yapıyorsunuz?
AP: Ağırlıklı olarak  katarakt ameliyatları ve göz içi lens cerrahisi yapıyoruz. Bunun dışında şeker hastalığına bağlı göziçi kanamaları ve yaşa bağlı sarı nokta hastalıklarının teşhis ve tedavisi de özellikle ilgilendiğimiz konular.

Göz içi lens cerrahisinde ne gibi olanaklar var kısaca söz eder misiniz?
AP: Genellikle 40 yaşından sonra yakın görmenin giderek bozulmasıyla birlikte bir yakın gözlüğü takmak kaçınılmaz oluyor. Uzak gözlüğü kullanıyorsanız buna bir de yakın gözlüğünün eklenmesi çoğu kez çok arzu edilmeyebiliyor. Kısa süren bir cerrahi işlemle göz içine yerleştirdiğimiz çok odaklı ‘akıllı mercekler`  gözlüksüz uzağı ve yakını görebilmeyi mümkün kılıyor, hem de ömür boyu. Bu mercekleri katarakt ameliyatı sırasında da uygulayabiliyoruz. Tabii ki karar vermeden önce ayrıntılı bir muayene ve bu konuyu etraflıca konuşmak şart.

Sarı nokta ve şeker hastalığındaki göz kanlanmalarını nasıl tedavi ediyorsunuz?
NP: Her iki rahatsızlıkta da görme keskinliği önemli ölçüde bozulabiliyor. Bu durumda öncelikle göz tomografisi ve göz anjiografisi yaparak problemin ne boyutlarda olduğunu görmek gerekiyor. Göz içine tedaviye yönelik ilaçları genellikle bir aylık aralıklarla enjekte ediyoruz. İlerlemiş ve tedaviye zor cevap veren durumlarda bazen aylarca enjeksiyon yapmak gerekebiliyor. Şeker hastalarında ek olarak mutlaka şekerin iyi takip edilmesi ve tedavisi çok önem taşıyor.

Bu güzel sohbet için çok teşekkür ederim.
NP/AP: Biz de size çok teşekkür ederiz.

Dr-Pulur1_web
Dr. Nuray ve Ayhan Pulur
DrPulur3_web
Münih’te Sendlinger Str. 27 adresindeki Göz Merkezi yaklaşık 3 yıl önce açıldı
Dr-Pulur_ameliyat_web
Göz Merkezi’nde ameliyatlar bu modern ameliyathanede yapılıyor

 

T.C. Münih Başkonsolosluğu’nda 15 Temmuz anıldı

T.C. Münih Başkonsolosluğu’nda düzenlenen 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü anma töreni başkonsolosluk görevlileri, cemaat üyeleri ve STK temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşti.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan törende Hamza Gökdelen hoca Kuran-ı Kerim tilaveti okudu. Daha sonra gösterilen sinevizyondan sonra bir konuşma yapan T.C. Münih Başkonsolosu Mehmet Günay, “Hain Fetö örgütünün darbe girişimine karşı duruşu hatırlamak ve hatırlatmak, şehitlerimize ve gazilerimize şükranlarımızı sunmak maksadıyla bir araya geldik. Sinevizyon gösterinden sonra sözün bittiği noktadayız. Bu hainler 15 Temmuz’da devletimize, milletimize, hükümetimize, sayın Cumhurbaşkanımıza kastetmeye kalktılar. Cumhurbaşkanımızın dirayet ve direktifi ile yüce milletin haklı direniş ve yarattığı destanların en büyüğü karşısında geldikleri yere döndüler. 15 Temmuz’da kendilerini feda eden şehitlerimizi unutmayarak rahmet ve şükranla anıyoruz.” şeklinde konuştu.

Törende Zehra Topaloğlu’nun 15 Temmuz şiiri okumasının ardından katılımcılara görüşlerini paylaşma imkanı sunuldu.

MUC_15Temmuz19_0902web MUC_15Temmuz19_Siir_0909web

TD-Plattform: “Eğitim, istihdam ve siyasi katılım temel konularımız”

Kısa adı TD-Plattform olan Türk-Alman Akademisyen ve Öğreciler Platformu Derneği temsilcileri Münih’te Türk medyasıyla düzenlenen tanışma toplantısında kuruluş amaç ve hedefleri hakkında bilgi verdiler.

2006 yılında kurulan derneğin Münih bölge temsilciğinin davetiyle Hotel Bayerischer Hof’ta gerçekleşen tanıtım toplantısına, TD-Platform Başkanı Yalçın Geyhan ve Başkan Yardımcısı Ahmet Edis de katıldı.

Münih Bölge Temsilcileri Adnan Kastel ve Serdar Duran’ın insiyativi ve Münih Türk medyasının katılımıyla yapılan toplantıda dernek temsilcileri, ‘eğitim, istihdam ve siyasi katılım’dan oluşan üç temel konuda Almanya çapındaki girişimlerini yoğunlaştırmak istediklerini belirttiler. Bu ülkede aktif bir şekilde söz sahibi olmayı arzuladıklarını ve bunun için de kamuoyu oluşturmak çabası içinde olduklarını bildiren yetkililer, network’ün birleştirici fonksiyonunu da vurguladılar.

Dernek temsilcileri, derneğin tamamen bağımsız bir kimlikle gençlere yönelik kapsamlı projeleri hayata geçirmek üzere, bu konuda STK’lar ve kurumlarla işbirliği içinde olabileceklerini de belirttiler.

TD-Platform_4-web
TD-Plattform temsilcileri bir arada: Adnan Kastel, Ahmet Edis, Yalçın Geyhan ve Serdar Duran (soldan sağa)

TD-Platform-toplu_web

Yenilgisiz Emre Çukur, Münih’te ringe çıkıyor

Münihli boksör Emre Çukur, 13 Temmuz’da Circus Krone’de Moldavyalı Vadim Gurau ile ringe çıkacak. Bu, yenilgisiz Emre Çukur’un 14. maçı olacak.

Rakipler dün Goethe Hotel’de Alman Profesyonel Box Birliği kontrolünde tartıldı ve sağlık kontrolünden geçti. Çukur, 76,2 kg super orta siklette Moldavyalı Vadim Gurau ile kozlarını paylaşacak.

Emre Çukur ile Vadim Gurau’nun ana dövüşçüler olarak ringe çıkacağı ‘Aslanların Uluslararası Box Gecesi’, 13 Temmuz’da Circus Krone Münih’te saat 18.00’da başlayacak. Gecede toplam 9 dövüş yapılacak ve aralarda Alina Khani, izleyenleri müziğiyle coşturacak.EmreCukur_tarti_web

Cukur_ekip_0842web EmreCukur_MahirZeytinoglu_0843web EmreCukur_annesi_0859web EmreCukur_Piyasa_0857webBDB

Zum 10. Mal: Kulturlust-Fahrradaktion

Oğuz Lüle und der Verein Kulturlust e.V. freuen sich über 9 Jahre Fahrräder für Alle!
Seit 2010 gibt es die Fahrradaktion, seit 2010 wurden vom Verein Kulturlust e.V. über 1.000 Fahrräder kostenlos verteilt, allein im letzten Jahre waren es ca. 140 Stück.

“Das freut uns sehr, und wir bedanken uns ganz herzlich bei allen, die mit ‘Rad und Tat’ dabei geholfen haben. So viele Menschen haben uns nicht mehr benötigte Fahrräder gespendet; und nur so war es überhaupt möglich, diese Aktion auf die Beine zu stellen. Das gilt auch für Presse und den Rundfunk, die uns immer unterstützen” sagt Oğuz Lüle.

In diesem Jahr sollen auf dem Bordeauxplatz in München-Haidhausen wieder Fahrräder an Bedürftige verlost werden, wenn genügend Räder da sind. Die Fahrräder werden in Damen-, Herren- und Kinderräder sortiert. Viele Menschen würden gern Fahrrad fahren, können es sich aber finanziell nicht leisten.

“Es ist sehr wichtig, dass wir diesen Menschen die Möglichkeit geben, ein Rad fast kostenfrei zu erhalten”, sagt Oğuz Lüle und stellt klar: “Wir denken dabei an alle Bedürftigen, die gern Rad fahren möchten.

Der Termin dafür ist diesmal der 28. Juli 2019, wie immer ein Sonntag. Um 16:00 Uhr wird es losgehen.

“Die Fahrräder stammen aus privaten Spendem, die Oğuz Lüle gemeinsam mit Aktiven aus dem Kulturlust e.V. zusammen trägt. Seit einigen Jahren werden die Fahrräder im Rahmen einer Los-Tombola verteilt, für die ein kleiner Unkostenbeitrag erhoben wird. Für 5 Euro erhält man ein Los – und dafür ein garantiert fahrtüchtiges Fahrrad.

Oğuz Lüle: “Wir haben momentan gut 80 Räder. Wir brauchen natürlich noch weitere Fahrräder, damit wir niemanden ohne Rad wegschicken müssen”. Die gesamte Vorbereitung wird von dem Team um Oğuz Lüle in der Freizeit erledigt, sowohl Abholungen und das Aufbereiten der Fahrräder – und das Ganze ehrenamtlich.

Zum 10. Mal: Kulturlust-Fahrradaktion 2019
Sonntag, 28. Juli 2019 – 16:00 Uhr
Auf dem Bordeauxplatz in Haidhausen

Tel. 089 / 95 41 53 85 (Fahrräder werden gern nach Absprache abgeholt)

Fahrradaktion_5931web
Kulturlust-Team auf dem Bordeauplatz (Foto: pixeldost.com)

Necip Şahin yazdı: NSU davası bitti, ya ırkçılık?

Dokuzu göçmen, bir kadın polis, toplam on kişinin öldürülmesi ve bombalı olayların da içerisinde olduğu ırkçı örgüt NSU davası, dört yıllık yargılamaların sonunda, dağ fare doğurarak bitti.

Yıllarca katillerin başka hedeflerde arandığı cinayetler süreci, ikisi ölü, biri kadın teröristin ele geçirilmesi ile aydınlanabilir umudu oluşmuştu. Arkasında Başbakan Merkel, “bu dava nereye kadar giderse, oraya kadar gidilecektir.” demişti. Yoğun hazırlıklardan sonra mahkeme başladı. Hem Türkiye’den hem de Almanya’dan olayların açıklığa kavuşması için yoğun talepler geldi. Mahkemenin başlamasıyla, ırkçılık konusunda kötü bir geçmişi olan Almanya, Dünyanın da dikkatini üzerine çektiği bir ülke durumuna gelmişti.

Önceleri, bir yıla kadar mahkemenin sonuçlanabileceği belirtilmişti. Ancak mahkeme uzadıkça uzadı. Tek sanık Zschäpe, önceleri konuşmamakta direndi. Daha sonra soruları yazılı yanıtlayacağını bildirdi. Avukatlarını reddetti. Mahkemeye çağrılan tanık ve olası sanıklar gelmemek için direndi. Mahkeme sayısız tanıkları dinledikçe, ne yazık ki basında duruşmaların içeriklerinden, tanıkların ifadelerinden daha çok, davanın maliyeti gündem bulmaya başladı. Mahkeme başkanı Götzl haklı olarak sanıkların gelecekte, mahkemenin eksik yapıldığı savında bulunmamaları için, sanıkların yasal tüm haklarını da kullandırttı.

Berlin ve eyalet meclislerinin oluşturduğu NSU komisyon raporları ve mahkeme tutanaklarına geçen ifadeler de gösteriyor ki, kimi belgeler bilerek, kimileri de bilmeden ortadan kaldırılmış. Oturumlarına Sosyaldemokrat Halk Dernekleri Federasyonu (HDF) adına katıldığım duruşmalardan birisinde, bir güvenlik görevlisi, NSU ile ilgili ifadeleri bilgisayar hafızalarında yer olmadığı için sildiklerini, bir avukatın sorusu üzerine belirtti. Yirmibirinci yüzyılda, Avrupa’nın ortasında bir güvenlik görevlisi bu bahaneyi mahkemede utanmadan söyledi.

Sonuç olarak beklentilerin tersine, sanki bu kadar cinayeti bu üç kişi tek başlarına, kimseden yardım ve koruma görmeden yapabilmişler gibi bir sonuç ortaya çıktı. İnsan bu sonuç karşısında şunu söylemeden edemiyor; bu insanlar kimseden yardım almadan bu cinayetleri işlemişlerse, en güvenli ülke olduğunu savunan Almanya’nın polislerine ne demeli? Eğer bu kişiler, yardım ve koruma almışlarsa, kimler bu yardımı yapmışlar? Neden ortaya çıkarılmadı? Bu davanın başından sonuna kadar izleyip, mağdurlara destek olmaya çalışan, konu ile ilgili dört önemli toplantı düzenleyen HDF’ye bağlı Münih Türkiye Halk Derneği’nin üyeleri, Zschäpe’ye verilen ömür boyu hapis cezasını değil, yukardaki soruların yanıtını asıl bilmek istiyor.

Diğer yandan, göçmenlerin, özellikle Türk göçmenlerin, bu davaya ilgisizlikleri ayrı bir yazı konusu olacak kadar önemlidir; bizce. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışı, ne yazık ki bir kez daha gerçek oldu. Ateş düştüğü yeri yaktı. Kimse de o yananlarla empati yapma gereği duymadı.

Dünya’ya ibret olması gereken yüzyılın bu ırkçılık davası daha başlarken, hem ayrılan küçük mahkeme salonu hem de yabancı gazetecilere getirilen kısıtlamalar nedeniyle kamuoyunda tartışma yaratmıştı. Oysa bu dava böyle olayların bir kez daha yenilenmemesi için ibretlik bir salonda, naklen yayınlanarak, kamuoyunun istediği her an izleyebileceği ortamlarda yapılmalıydı. Yargılananların, sanıkların, görevini bilerek veya bilmeyerek savsaklamış devlet memurlarını kamuoyu görmeli, duymalı, ders çıkarmalı, bizi nasıl bir devlet organizasyonu yönetiyor, bilmeliydiler. Bunlar mahkeme başkanının olmasa bile, siyasetin sorumluluğudur.

Necip Şahin
HDF Genel Başkanı

20 Soru: Kadir Doğan

‘Müziğe olan ilgisini 6 yaşında evdeki bidon ve tencere sesleriyle farketmeye başladığını’ söyleyen İstanbul doğumlu perküsyon ustası, o yaşlarda evdeki araç gereçlerle daha çok sesler aramaya ve onları birbirleriyle kombine edip farklı sesler bulmaya yönelir. 13 yaşında ilk sahne deneyimini arkadaşlarıyla kurdukları müzik grubuyla yapar. Artık müzik onun değişmez gerçeği olmuştur. Bütün hayatını bunun üzerine kuran, çalışmalar ve araştırmalar yapan Doğan, birçok sanatçı ve müzisyenle dünya turuna çıktı, müzik festivalleri ve konser salonlarında yer aldı.

Müzik hayatına Stutgart’ta devam eden Kadir Doğan, Almanya’da kendi müzik stüdyosunu kurdu. Kendisine ait ilk solo projesi olan ‘PURE’ adlı albümünün 2019’da tüm dijital platformlarda olacağını duyuran Doğan, uluslararası bir çok müzisyenle sahne ve albüm çalışmalarına devam etmektedir.


En sevdiğiniz kelime nedir?

Eyvallah!

Sizi ne heyecanlandırır?
Sahne öncesi heyecanlanırım.

Şimdiki işinizi yapmasaydınız mesleğiniz ne olurdu?
Resim yapardım diye düşünüyorum ya da veteriner olabilirdim.

En belirgin karakter özelliğiniz nedir?
Aklıma koyduğum herhangi bir şeyi yapmak.

Şu anki ruh haliniz nasıl?
Değişken. Havalar gibi 🙂

Mutluluk rüyanız nedir?
“Imagine there`s no countries.”

Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz?
Uçmak

En sevdiğiniz ses nedir?
Karın sessizliği.

Kendiniz olmasaydınız kim olurdunuz?
Salvador Dali.

Hayatınızın mottosu nedir?
Hiç düşünce!

Nerede yaşamak isterdiniz?
Her yerde az biraz yaşamak isterdim.

En önemli kusurunuz nedir?
Zamanı organize edemeyişim diyebilirim.

En sevdiğiniz yazar kim?
Yaşar Kemal.

Arkadaşlarınızda olmasını istediğiniz en önemli özellik nedir?
Kendileri olmaları.

En sevdiğiniz film kahramanı hangisidir?
Ellis Boyd Redding/Red (Morgan Freeman-Esaretin Bedeli)

En büyük korkunuz nedir?
Sevdiklerimi kaybetmek.

Tarihte en sevmediğiniz karakter kimdir?
Bütün diktatörler.

En büyük lüksünüz nedir?
Evde olmak.

Öldüğünüzde Tanrının size kapıda ne söylemesini isterdiniz?
“Nerde kaldın?”

KadirDogan_3web

Nükhet Kıvran yazdı: “Bilmek Hayatı Kolaylaştırır”

Değerli Okurlarımız,

Geçtiğimiz sayıda yapmış olduğunuz projelere, ‘Selbsthilfebeirat-München’den (Kendi Kendine Yardım Danışma Kurulu) nasıl maddi destek alabileceğiniz konulu bir makale yayınlamıştık.

Bu yazımda, Münih’te bulunan diğer kurumlardan nasıl yararlanabileceğinizi anlatacağım. Büyük zahmetlerle hazırladığınız projelerinize para kaynağı bulmak, projeyi hazırlamak kadar zor bir uğraş. Konunun zorluğunu sivil toplum kuruluşlarında fahri olarak çalışan veya gruplar halinde inisiyatifler üzerinden sorumluluk alan arkadaşlar çok iyi bilirler. Bu bağlamda PİYASA dergisi aracılığıyla sizlerin işini bir nebze dahi olsa kolaylaştıracak bilgileri sunmak şahsım ve dergimiz açısından çok önemli.

Yapmış olduğunuz projelere Münih Göçmenler Meclisi ve ‘Selbsthilfebeirat-München’ hariç parasal destek alabileceğiniz önemli kurumlardan bir tanesi de ‘Bezirksausschuss’, Türkçesi Bölgesel Parlementolar veya Muhtarlıklar. Yazımın devamında karışıklığa sebebiyet vermemek için kurumun Almanca ismini kullanacağım.

Münih kentinin toplamda 25 tane `Bezirksausschuss’ bulunmaktadır. Her `Bezirksausschuss’un büyüklüğüne göre Münih Belediyesi’nden bölgelerini ilgilendiren projeler için bütçesi vardır.

Müracaat ile ilgili dilekçeye Münih belediyesinin internet sayfasından (muenchen.de/rathaus/Stadtpolitik/Bezirksausschuesse/Stadtbezirksbudget) zahmetsiz ulaşabilirsiniz.

Form (Antrag) proje başlamadan en az 6 hafta önce doldurulup, internet sayfasında belirtilen adrese yollanır. Projeler için sunulan dilekçeler bir komisyon tarafından değerlendirilip aylık yapılan genel kurulda çoğunluk üyelerin onayı ile kabul veya red edilir.

Aylık yapılan genel kurul toplantısında kabul edilen müracaatlar/dilekçeler `Bezirksaussuss’ tarafından Münih belediyesine yollanır ve bağlayıcı karar belediyenin bütçe departmanı tarafından alınır. Belediyenin onayından sonra Bezirksausschuss kendine ayrılan bütçeden projeye finans kaynağı sağlar.

Genel olarak hangi projelere finans desteği sağlananır:

-Kültür, gençlik ve sosyal konular

-Okul, spor ve oyun

-Sağlık ve çevre

-Engelliler, uyum ve göçmen konuları

-Şehir gelişimi ile ilgili projeler destek alır.

Konu hakkında en geniş bilgiye, aklınıza takılan tüm soruların yanıtına belediyenin internet sayfasından ulaşabilirsiniz (www.muenchen.de/dienstleistungsfinder)

Umarım projelerinize finans kaynağı sağlama konusunda sizlere sunduğum bilgi, fahri olarak görev yaptığınız sivil toplum kuruluşlarında işinize yarar ve hayatınızı daha da kolaylaştırır ve 2019 yılı toplum için yapmış olduğunuz fedakar çalışmalarınız açısından son derece verimli ve başarılı geçer. Başarının sırrındaki ölçü, gerekli bilgi kaynaklarına ne kadar hakim olduğunuz ile bağlantılıdır. Münih kentinde yapmış olduğunuz çalışmalar için birçok finans kaynakları var, önemli olan siz bu kaynakları ne kadar biliyorsunuz! Bilgi sizi üzerinize aldığınız görevlerde başarıya götürür ve yolunuzu açar. Fahri olarak yapmış olduğunuz sosyal sorumluluk projelerinde sizlere başarılar dilerim.

Nükhet Kıvran
-Münih Göçmenler Meclisi üyesi (www.migrationsbeirat-muenchen.de)
-Ramersdorf Perlach SPD bölge meclisi üyesi (BA 16)

Förderpreises Neues Deutsches Kino –zwei Preise für ‘Es gilt das gesprochene Wort’

Gestern (5. Juli) wurden auf dem FILMFEST MÜNCHEN deutsche Nachwuchstalente mit dem begehrten Förderpreis Neues Deutsches Kino ausgezeichnet. Die Jury – bestehend aus Melika Foroutan, Claudia Steffen und Alfred Holighaus – ehrte Jan-Ole Gerster mit dem Preis für die Beste Regie für seinen Film „Lara“. Martin Lischke („Leif In Concert“) erhielt den Produzentenpreis. Gleich zwei Preise gingen an Beteiligte von „Es gilt das gesprochene Wort“: Nils Mohl und Ilker Çatak wurden für das Beste Drehbuch ausgezeichnet, der Preis für das Beste Schauspiel ging an Oğulcan Arman Uslu.

Der Förderpreis Neues Deutsches Kino ist einer der wichtigsten und höchstdotierten Nachwuchspreise in Deutschland. Gestiftet wird der insgesamt mit 70.000 Euro dotierte Preis von der Bavaria Film, dem Bayerischen Rundfunk und der DZ Bank. Nominiert sind automatisch alle Regisseure, Drehbuchautoren, Schauspieler und Produzenten, die ihre Spielfilme in der Festivalsektion Neues Deutsches Kino vorstellen, sofern es sich um ihren ersten, zweiten oder dritten langen Kinospielfilm handelt. Bei Produzenten darf es maximal der sechste Film sein.

Die Preisverleihung und die anschließende Party fanden in der Hochschule für Fernsehen und Film München statt.

Die Preisträger Förderpreis Neues Deutsches Kino 2019 und Jurybegründungen:

Förderpreis Neues Deutsches Kino REGIE (30.000 Euro):

LARA_3web
© FILMFEST MÜNCHEN 2019 / STUDIOCANAL / Frederic Batier

Jan-Ole Gerster für „Lara“

„Der Regisseur Jan-Ole Gerster hat sich für seinen zweiten Spielfilm bemerkenswert weit von der Welt seines erfolgreichen Debüts ‚Oh Boy‘ weg gewagt – im wahrsten Sinne des Wortes. Er erzählt, wie schon der Titel unmissverständlich klar macht, die Geschichte einer Frau, die sich selbst im Weg zu stehen scheint und damit ihr gesamtes Umfeld zum Stolpern bringt. Aber Gerster gelingt es mit Hilfe seiner großartigen Hauptdarstellerin Corinna Harfouch, dies nicht als Geschichte eines Scheiterns zu erzählen. Lara ist nämlich nicht nur eine Zumutung für ihr persönliches und berufliches Umfeld, sondern auch eine Herausforderung. (…) ‚Lara‘ ist auffällig, aber nicht aufdringlich formbewusst inszeniert, findet starke und originelle Bilder und ist in jeder Rolle grandios besetzt. Jan-Ole Gerster brauchte Zeit für seinen zweiten Film. Die hat er sich genommen, was sowohl dem Film als auch dem Filmemacher gut bekommen ist.“

Förderpreis Neues Deutsches Kino SCHAUSPIEL (10.000 Euro):

OgulcanArmaUslu_EGDGWweb
© FILMFEST MÜNCHEN 2019 / ERIK MOSONI

Oğulcan Arman Uslu für „Es gilt das gesprochene Wort“

„Oğulcan Arman Uslu ist eine Entdeckung. Nicht, weil er offenbar in letzter Sekunde beim Casting auffiel, sondern weil er eine menschliche Erzählung ist. (…) Er offenbart eine neue Körperlichkeit ohne aufdringlichen Machismo, seine nicht zu leugnende Virilität bleibt zart, und er ist in jeder Phase der Geschichte, die eine echte Entwicklung beschreibt, glaubwürdig und überzeugend. Drehbuch und Inszenierung erlauben und ermöglichen diesem Talent eine Figur, die sich in mehrfacher Hinsicht auf eine Reise begibt – buchstäblich vom Tellerwäscher zum Abteilungsleiter. Jede Etappe dieser Reise bringt Baran ein Stückchen weiter. Das ist sehr genau gespielt – sowohl in seiner beherrschten, aber faszinierenden Gestik und Mimik als auch seiner sprachlichen Entwicklung, die in ihrer Authentizität einzigartig ist. Oğulcan Arman Uslu ist und hat Zukunft.“

Förderpreis Neues Deutsches Kino DREHBUCH (10.000 Euro):

Ilker_Catak_EGDGW_web
© FILMFEST MÜNCHEN 2019 / ERIK MOSONI

Nils Mohl und Ilker Çatak für „Es gilt das gesprochene Wort“

„In diesem Film gilt das gesprochene Wort besonders viel, weil es in der Erzählung der sprachlichen Entwicklung der männlichen Hauptfigur Baran mit Bedacht gewählt und präzise angewendet wird und weil es der weiblichen Hauptfigur Marion die Möglichkeit bietet, sich in ihrer komplexen emotionalen und sozialen Befindlichkeit klar zu behaupten und stark zu artikulieren. Nach einer außergewöhnlich klaren Exposition schafft es das in drei dramaturgisch und inhaltlich sinnhafte Kapitel unterteilte Drehbuch, Klischees zu vermeiden, mit klugen Wendungen zu überraschen, jeder Figur – auch in den Nebenrollen – eine erkennbare und interessante Geschichte zu schenken. (…) Das Drehbuch ist eine bemerkenswerte Mischung aus Begabung und Hingabe, aus dramaturgischer Souveränität, Witz, Gewitztheit und Fleiß.“

Förderpreis Neues Deutsches Kino PRODUKTION (20.000 Euro):

LEIF_3_web
© Mike Auerbach © FILMFEST MÜNCHEN 2019

Martin Lischke für „Leif In Concert“

„Eine Kneipe als Mikrokosmos für eine ganze Gesellschaft ist keine Neuigkeit im Kino. Eine Kneipe als Mikrokosmos für eine lässig erzählte multikulturelle Gesellschaft jenseits demagogisch herbei geredeter Dystopien ist eine Erfrischung. Produzent Martin Lischke hat seinem Regisseur Christian Klandt die Möglichkeit gegeben, diese liebevolle und leidenschaftliche Verbeugung vor großer menschlicher Individualität und den kleinen Künsten mittels ungewöhnlicher Finanzierung und ebenso ungewöhnlicher Besetzung schnell, aber auch überzeugend und ausgesprochen unterhaltsam zu inszenieren. Alle Gewerke scheinen hier ihren angemessenen Platz zu haben. Die Kamera ist auffällig unauffällig, der Schnitt ist fantastisch, die Musik nicht nur wichtig, sondern hinreißend gut. Martin Lischke schaffte unter sicherlich nicht einfachen Bedingungen den Rahmen für einen waschechten Ensemblefilm – vor und hinter der Kamera.“