Cumartesi, Aralık 6, 2025
Startseite Blog Sayfa 6

Kadınların başrolde olduğu etkinlik önerileri

06.03.2025 »
Yasmin Levy konseri

Tutkulu vokali ve duygusal yorumlarıyla milyonların kalbini fetheden Yasmin Levy, geleneksel Ladino ezgilerini Flamenko ve Orta Doğu melodileriyle harmanlayarak dinleyicilerine unutulmaz bir müzik deneyimi sunuyor. Güçlü enerjisi ve etkileyici yorumlarıyla müziğin en derin duygulara dokunan halini canlı dinleme fırsatını kaçırmayın!

6 Mart 2025, Münih, WERK7 (Bilet için tıklayın)
17 Mart 2025, Zürich, Volkshaus (Bilet için tıklayın)

………………………………………………………………………………………………………………

07.03.2025 »
Neslihan Arol ile “Bir Meddah Yolculuğu”

Kadın bir meddahın ağzından, fındık diyarından Behörde’ler diyarına uzanan zorlu, komik ve fantastik bir göç hikâyesi… Neslihan Arol’un 10’dan fazla karaktere hayat verdiği bu interaktif meddah gösterisi, ilk kez Münih’te, Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne ithafen sahnede! Vizesiz yaşanmayan bu diyarda çaylar bizden, kumanyanızı kapıp gelin! Gösteri dilleri: Türkçe, Almanca ve İngilizce üst yazılı.

Yer: IG-Feuerwache, Ganghoferstraße 41, Münih
Tarih: 07 Mart 2025, 20:00
Bilet: Kapıda

………………………………………………………………………………………………………………

07.03.-16.03.2025 »
Türkiye Almanya Film Festivali

29. Türkiye Almanya Film Festivali, 7 Mart’ta açılış töreniyle başlıyor. Usta oyuncu Nur Sürer ve gazeteci Osman Okkan’a onur ödülleri verilecek. Festival, 16 Mart’a kadar çok sayıda film ve davetli sanatçıyla devam edecek. 34 film, dünya ve Almanya prömiyerleriyle izleyiciyle buluşacak.

Tarih: 07 -16 Mart 2025
Yer: Tafelhalle, KunstKulturQuartier, Cinecittà, Nürnberg
Bilet: fftd.net

………………………………………………………………………………………………………………

07.03.-12.03.2025 »
Nazan Kesal – “Yaralarım Aşktandır”

Türkiye’nin en iyi kadın oyuncularından Nazan Kesal, İran’ın büyük kadın şairlerinden Füruğ Ferruhzad’ı canlandırdığı tek kişilik oyunuyla Almanya’da sahne alıyor. “Yaralarım Aşktandır”, Füruğ Ferruhzad’ın özgürlük mücadelesi ve isyankar şiirini tiyatro sahnesine taşıyor. “Füruğ hiçliğin varlık oluşunu göstermeye, hepimize cesaret vermeye, ‘Kuş ölür, sen uçuşu hatırla’ demeye geliyor.“

07 Mart 2025, Jockel Event Hall, Berlin (Bilet için tıklayın)
10 Mart 2025, Festsaal im Künstlerhaus, Nürnberg (Bilet için tıklayın)
12 Mart 2025, Volkstheater, Münih (Bilet için tıklayın)

………………………………………………………………………………………………………………

08.03.2025 »
Çiğdem Toker ile 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

Münih Türkiye Halk Derneği tarafından düzenlenen 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliğinde, gazeteci, yazar ve hukukçu Çiğdem Toker, “Türkiye’deki yoksulluk ve yolsuzluk endeksi – direnen kadınlar ve emekçiler” konulu bir konuşma yapacak. Etkinlikte, Türkiye’deki toplumsal sorunlar ve kadınların bu süreçteki mücadelesi ele alınacak. Müzik programında ise Süreyya Akay ve Yasin Yardım’ın performansları yer alacak. Giriş ücretiz.

Yer: EineWeltHaus, Schwanthalerstraße 80, 80336 Münih
Tarih: 08 Mart 2025, 19:30

………………………………………………………………………………………………………………

08.03.2025 »
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, saat 13:00’te Marienplatz’ta canlı müzik, tiyatro, performanslar ve dans gibi etkinlikler olacak. Ayrıca, feminist çalışmalar yürüten grupların stantları ve çeşitli aktiviteler (sergi, yüz boyama vb.) yer alacak. Etkinlik, saat 16:00’da yapılacak yürüyüşle son bulacak.

Yer: Marienplatz, Münih
Tarih: 08 Mart 2025, 13:00-16:00

………………………………………………………………………………………………………………

09.03.2025 »
Göçmen Kadınların Kariyer Yolculuğu

Göçmenler Meclisi Aktiv & Bunt inisiyatifi ve Münihli Göçmen Anneler işbirliğiyle Dünya Kadınlar Günü’nde göçmen kadınların kariyer yolculukları tartışılacak. Uzman profesyonellerin sunumları ve ilham verici hikayelerin de paylaşılacağı etkinlikte, iş hayatına dönüşle ilgili sorulara yanıtlar bulma ve networking fırsatları sunuyor. Katılım için kayıt gerekli: mgaetkinlik@gmail.com

Yer: Impact Hub, Münih
Tarih: 9 Mart 2025, 13:00-17:00

Cemal Bozoğlu: “AfD’nin tersine göç planında Türkler de var”

Yeşiller partisi Bavyera Milletvekili Cemal Bozoğlu, Federal Meclis seçim sonuçlarını, Almanya’daki aşırı sağ tehdidini ve demokratik mücadele yollarını PiYASA Magazin için değerlendirdi.
“Alman demokratlarla birlikte kol kola, omuz omuza AfD’nin geriletilmesi için mücadele etmek zorundayız.”

Yeşiller, Federal Meclis seçimlerinde istediği oy oranına ulaşamadı. Sizce partiniz nerede hata yaptı? 
Kırmızı-Yeşil-Sarı koalisyon hükümeti, pandeminin getirdiği ağır koşullarda hemen görevi devraldı ve bunun ardından Rusya, tanklarıyla Ukrayna’ya girdi. Bu durum, Almanya’nın II. Dünya Savaşı sonrası içine girdiği en zor şartların ortaya çıkmasına yol açtı. Rusya’nın doğal gaz akışını kesmesi nedeniyle kış aylarında hem sanayi hem de toplum enerji sıkıntısı yaşadı. Enerji fiyatlarının artması enflasyonu tetikledi. Savaş ve savaşın yan etkileri, Corona’dan bunalmış toplum üzerinde ekonomik ve psikolojik olumsuz etkilere yol açtı.
Böyle dönemlerde, kendi içinde uyumlu ve sorunlara hakim bir hükümete ihtiyaç vardı. Ne yazık ki üçlü koalisyon, topluma bu güveni veremedi. Özellikle FDP’nin sürekli sorun yaratması, hükümetin kendi içinde uyumlu olmadığı ve toplumun sorunlarını çözemeyeceği algısının hakim olmasına yol açtı.
Birçok önemli reform yapılmış olmasına rağmen, yapılan doğru ve iyi işler gölgede kaldı. Toplum da seçimlerde, biz Yeşiller partisi de dahil olmak üzere üç partiyi değişik oranlarda cezalandırdı ve FDP’nin meclis dışında kalmasına yol açtı.

Aşırı sağcı AfD, her beş kişiden birinden oy alarak sandıktan ikinci parti olarak çıktı. Almanya’da demokrasiyi tehdit eden unsurların güç kazanmasının nedeni sizce nedir? 
Hem toplumsal barış açısından hem de demokrasinin geleceği açısından çok vahim bir durum. AfD’nin kuruluşuna neden olan gerekçelere ve oy artışı yaşadığı dönemlere bakarsak, gerekçelerini anlayabiliriz. Kuruluş nedenlerinden biri, 11 Eylül World Trade Center saldırısı ve sonrasında Avrupa’da yaşanan İslamcı terör saldırıları ile Euro’ya geçiş sürecidir. Oyları yüzde beşlere varan AfD, 2015 ve 2016 yıllarında yaşanan ve sayısı bir milyonu bulan Suriyeli göçmenlerin kabulü oy oranını yüzde sekizlere fırlattı ve tüm eyalet meclislerine girmeyi başarmasına yol açtı.
Bütün bunlar CDU/CSU ve SPD koalisyonu döneminde oldu. Bugün AfD’nin yüzde yirmilere varan oy artışında ise pandemi süreci ve Ukrayna savaşının etkilerini sayabiliriz. Seçim öncesinde iltica başvurusu yapan kişilerin art arda yaptıkları terör saldırıları da AfD oylarının tavan yapmasında etkili oldu.
Tabii ki hükümetin sorunlara hakim olmadığı algısı da nedenlerden biri; ama bazılarının iddia ettiği gibi en önemli neden değil.

Friedrich Merz, seçimlerin galibi olarak başbakanlık görevine hazırlanırken bir yandan da CDU, bazı STK’lara yapılan desteklerle ilgili bilgi talep ediyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz? Bu, seçim öncesi gösterilerden sonra bir sindirme girişimi mi? 
Tamamen yanlış. Almanya’da yeniden bir faşizm tehlikesi yaşanmaması için bunu engelleyebilecek üç temel güç var. Birincisi, sivil toplum ve toplumsal direniş. İkincisi, güvenlik teşkilatı ve Anayasayı Koruma Örgütü. Üçüncüsü ise demokratik partilerin iş birliği ve dayanışması.
İşte bu üç temel korunma mekanizmasından ikisine Merz darbe vurmuştur. Mecliste AfD desteğiyle kanun çıkarmaya çalışması ve ardından ırkçılığa ve faşizme karşı direnen sivil toplum kuruluşlarını hedef alması, yangını söndürmeye çalışan itfaiyenin suyunu kesmek gibi bir durumdur.

2029 seçimlerinde aşırı sağın daha da güçlenmesini önlemek için demokratik partiler ve STK’lar neler yapabilir?
Yukarıda saydığım üç mekanizmanın iyi çalışması gerekiyor. Toplumun yüzde yirmisi AfD’ye oy verdi ama yüzde sekseni vermedi. İşte bizim hedefimiz, yüzde sekseni kaybetmemek ve yüzde yirmiye de AfD’nin Almanya’nın hiçbir sorununu çözemeyeceğini ve ülkeyi yeniden bir felakete sürükleyeceğini anlatmak olmalıdır.
Toplumun sorun olarak gördüğü konuların, mevcut demokratik sistem içinde çözülebileceğini kanıtlamamız gerekiyor. Burada özellikle şu konuya vurgu yapmak istiyorum: Türkler arasında da sık sık AfD’ye oy vereceğini söyleyenler oluyor. Gerekçeleri ise “Biz de mültecilerden rahatsızız, gitmelerini istiyoruz. AfD sınır dışı etmelerde bizi kastetmiyor.” şeklinde.
Bu, büyük bir yanılgı. AfD, “Remigration” (Tersine göç) ile 30 milyon insanı kastediyor ve bu grubun içinde kesinlikle Türkler de var.
Bu nedenle bizler, Alman demokratlarla birlikte kol kola, omuz omuza AfD’nin geriletilmesi için mücadele etmek zorundayız.

Cemal Bozoğlu kimdir?
1961 yılında İstanbul’da doğdu. Lise eğitimini Sivas’ta tamamladıktan sonra ailesinin yanına Almanya’ya taşındı. Augsburg’da iletişim elektroniği alanında meslek eğitimi aldı, ardından veri işleme üzerine devlet onaylı elektrik teknikerliği eğitimi tamamladı. 1994 yılında kendi bilişim şirketini kurdu ve 2018 yılına kadar bu şirketin yönetimini üstlendi. 1980-1985 yılları arasında Siemens’te çalışırken IG Metall sendikasına üye oldu ve işçi hakları için aktif rol aldı. Augsburg’da Yabancılar Meclisi’nin kurucularından biri olarak uzun yıllar yönetiminde yer aldı.
1982 yılında Yeşiller Partisi’ne katıldı. Ayrıca Alevi Kültür Merkezi Augsburg, Tür an Tür, ADFC ve Almanya Çevre ve Doğa Koruma Birliği (BUND) gibi çeşitli derneklerde üyelikleri bulunmaktadır.
On yıl boyunca Augsburg Belediye Meclisi’nde aktif görev aldıktan sonra, 2018’de Yeşiller partisinden Bavyera Eyalet Meclisi’ne seçildi. Eyalet Meclisi’nde, aşırı sağa karşı stratejiler sözcüsü ve iltica ile göç konularında vatandaş temsilcisi olarak görev yapmaktadır.
Evli ve iki çocuk babasıdır.

Federal Meclis seçimleriyle ilgili kim ne söyledi?

Gökay Sofuoğlu (Foto: Andreas Schwarz)

Gökay Sofuoğlu, Bundesvorsitzender der Türkischen Gemeinde (TGD):

„Aktuell sitzt die AfD am Ruder, ohne auf der Regierungsbank zu sitzen. Sie braucht keine Regierungsverantwortung, muss kein einziges Ministerium besetzen, um den Diskurs zu bestimmen und dieses Land gegen die Wand zu fahren. Viele Parteien sind in unterschiedlichem Ausmaß den Narrativen der AfD gefolgt und haben versprochen, das ‚Migrationsproblem‘ zu lösen – mit dem Ziel, die AfD zurückzudrängen. Das ist krachend gescheitert. Sie legitimieren den Daseinszweck dieser rechtsextremen und rassistischen Partei, seit sie ‚irreguläre‘ Migranten, übrigens auch Menschen, verantwortlich machen für volle Wartezimmer, einen knappen Wohnungsmarkt oder eine angespannte Sicherheitslage. Ich frage Sie direkt: Glauben Sie denn ernsthaft, Sie lösen diese Probleme durch Abschiebungen und Grenzschließungen? Verantwortlich für diese Missstände ist das Versagen der Politik der letzten 20 Jahre. Das ist eine unbequeme Wahrheit für alle Parteien. Dieser Verantwortung sollten Sie sich stellen, denn mit Sündenböcken operieren nur die Extremisten. Wenn Medien und Politik nicht sofort aufhören, migrationspolitische Scheindebatten zu führen, werden wir in Deutschland 2029 buchstäblich unser blaues Wunder erleben.

Aslıhan Yeşilkaya-Yurtbay (Foto: Andreas Schwarz)

Aslıhan Yeşilkaya-Yurtbay, Bundesvorsitzende der Türkischen Gemeinde (TGD):

Sie haben ab jetzt die Verantwortung für unsere Zukunft, für alle Menschen in diesem Land – auch die bald 30 %, die eine Migrationsgeschichte besitzen. Fangen Sie endlich damit an, die echten Probleme der Menschen zu lösen – wie zu hohe Mieten, kaputte Infrastruktur, lahmende Wirtschaft und ja, auch eine Stimmung, die geprägt ist von Schuldzuweisungen und zunehmendem Rassismus. Es gab in diesem Land mal ein Vertrauen darin, dass Vielfalt und Migration etwas Gutes ist, etwas Produktives, Teil eines Wirtschaftswunders. Diesen Glauben gab es bei Menschen mit und ohne Migrationsgeschichte und über Parteigrenzen hinweg. Der Wahlkampf hat dieses Vertrauen zerstört. Menschen mit Zuwanderungsbiografie sind verängstigt und denken darüber nach, Deutschland zu verlassen. Vielfalt ist unsere Gegenwart und ohne Migration hat unser Land keine Zukunft. Was könnte schlimmer sein als ein Volk, das sich durch die Gegenwart verunsichern lässt und das Vertrauen in seine Zukunft verloren hat? Wir brauchen dieses Vertrauen. Im Augenblick sind es Bündnisse wie ‚Zusammen für Demokratie‘, Gewerkschaften und Kirchen und es sind Demonstrationen, die uns Kraft geben. Menschen, die Schulter an Schulter mit uns stehen. Wir brauchen eine wirklich breite Bewegung für eine offene Gesellschaft.“

Bülent Bayraktar

İş insanı ve Nürnberg Metropol Toplumu eski Başkanı Bülent Bayraktar:

2021 yılı seçimlerinde her beş Türkiye kökenliden sadece biri oy kullanmıştı. Giderek artan aşırı sağ eğilimler karşısında Türkiye kökenlilerin daha etkin bir şekilde seçimlere katılmaları için Almanya Türk Toplumu (TGD) ile ortak çalışmalar yaptık. Henüz istatistikler kesinleşmemiş olsa da verimli bir çalışma yürütüldü. Tüm emek verenlere teşekkür ederim. Seçime katılım düşük olursa, aşırı partilerin oylarını artırıyor. Bu seçimlerde 19 Türkiye kökenli milletvekilinin Bundestag’da yer alması ise oldukça olumlu bir gelişme. Artık toplumun her alanında biz de varız.
Seçmen, “trafik ışığı koalisyonu”na kırmızı kart göstererek yeniden “büyük koalisyon”a yöneldi. Bu seçimlerin iki büyük galibi var: Sol Parti (Linke) ve Almanya İçin Alternatif Parti (AfD). Her iki parti de oylarını bu seçimlerde neredeyse ikiye katladı. Seçimin kaybedenleri ise Liberal Parti (FDP) ve Sahra Wagenknecht Birliği (BSW) oldu. Tarihinin en kötü sonucunu alan Sosyal Demokrat Parti (SPD) yeniden yapılanma sürecine girecek ve Almanya’nın dokuzuncu başbakanı Olaf Scholz aktif siyasetten çekilecek. Benzer şekilde, büyük bir hüsrana uğrayan Yeşiller Partisi’nde (Bündnis 90/Die Grünen) de başbakan adayı ve eski başbakan vekili Robert Habeck’siz yeni bir dönem planlanıyor. Seçimlerde genel olarak tüm partiler göç konusunu öne çıkararak göçmen kökenli seçmenleri hayal kırıklığına uğrattı. Göçmenlere yüklenmeyen tek parti olan Sol Parti, bu kitleden büyük oranda oy aldı. AfD’nin doğu Almanya’da ve doğu Bavyera’da oldukça güçlü olması ise düşündürücü.
Bir an önce yeni hükümetin kurulmasında fayda var, çünkü ulusal ve uluslararası arenada birçok önemli görev bekliyor.

CSU’lu Serdar Duran’dan seçim değerlendirmesi

Almanya’da 23 Şubat’ta gerçekleştirilen federal seçimlerin sonuçları, hem ülke siyaseti hem de Bavyera ve Münih özelinde önemli gelişmelere işaret etmektedir. Bir yandan CDU/CSU’nun yeniden ülkenin en güçlü partisi olarak hükümet kurma sorumluluğunu üstlenmesi, diğer yandan AfD’nin özellikle Doğu Almanya’daki yükselişi, dikkatle ele alınması gereken dinamikleri beraberinde getirmektedir.

Bavyera’da CSU, %37,2 oy oranı ile büyük bir sıçrama yaparak gücünü pekiştirmiştir. Münih’te de parti, oy oranlarını artırarak özellikle Münih Kuzey bölgesinde güçlü bir temsil sağlamıştır. Hans Theiss’in doğrudan milletvekili seçilmesi, bölgedeki sağduyulu ve güvenilir siyasetin bir göstergesidir.

Ancak AfD’nin Bavyera’da %19 gibi ciddi bir oy oranına ulaşması, göçmen kökenli topluluklar açısından endişe verici bir gelişmedir. Bu sonuç, Almanya’daki Türk ve Müslüman toplulukların siyasal katılımının ve demokratik merkez içinde yer almasının önemini bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Bu bağlamda, Türk toplumu olarak bazı önemli noktalara dikkat çekmek istiyorum:

Demokratik Katılımın Önemi: Bu seçimlerde sandığa giden her seçmen, ülkenin geleceğinde söz sahibi olmuştur. Türk ve Müslüman toplumunun da politik süreçlere daha fazla dahil olması gerekmektedir. Seçimlere katılım oranımızı artırarak, sesimizi duyurmalı ve toplumumuzun çıkarlarını koruyacak politikaları desteklemeliyiz.

AfD’nin Yükselişi ve Göçmen Politikaları: Aşırı sağın güçlenmesi, göçmenler açısından riskler barındırmaktadır. Özellikle çifte vatandaşlık, entegrasyon ve güvenlik politikaları konusunda dikkatli olmalıyız. Almanya’da yaşayan her birey, ayrımcılığa karşı durmalı ve demokratik haklarını savunmalıdır.

CSU’nun Güçlenmesi ve Türk Toplumu ile İlişkileri: CSU’nun Bavyera’daki yükselişi, bizlere göçmen dostu, entegrasyonu destekleyen politikalarla daha fazla iş birliği yapma fırsatı sunmaktadır. Türk iş dünyası, STK’lar, cami dernekleri ve akademik çevreler ile güçlü bir diyalog kurarak, toplumumuzun haklarını koruyacak mekanizmalar geliştirmeliyiz.

Önümüzdeki süreçte, Münih’te ve Bavyera genelinde siyasi etkinliğimizi artırarak demokratik temsilimizi güçlendirmeye devam edeceğiz. Toplumumuzun her kesimi, bu dönüşüm sürecinin bir parçası olmalı ve siyasette daha aktif bir rol üstlenmelidir.

Bu bağlamda, CSU Münih Kuzey Teşkilatı olarak, demokratik merkez içinde Türkiye kökenli vatandaşlarımızın haklarını savunmaya ve toplumumuzun entegrasyonunu desteklemeye devam edeceğiz.

Türk toplumu için çağrımız nettir: Birlik olmalı, demokratik değerlere sahip çıkmalı ve geleceğimizi şekillendirmek için aktif rol almalıyız!

Selam ve saygılarımla
Serdar Duran

Serdar Duran Kimdir?
Serdar Duran, Münih doğumlu, kamu yönetimi, göç politikaları ve uluslararası ilişkiler alanlarında uzmanlaşmış bir siyasetçidir. CSU Münih Kuzey teşkilatında aktif olup, göçmen entegrasyonu, istihdam ve ekonomi alanlarında çalışmalar yürütmektedir. Münih Belediyesi’nde istihdam politikaları üzerine kamu uzman memur olarak çalışan Duran, evli ve iki çocuk babasıdır ve Türkçe, Almanca, İngilizce ve Fransızca bilmektedir. 2026 Bavyera yerel seçimlerinde Milbertshofen-Am Hart İlçe Meclisi’ne aday olması beklenmektedir.

Almanya seçimini yaptı

Dün Almanya’da yapılan Federal Meclis Seçimleri’nde sandıktan Hıristiyan Birlik partileri CDU/CSU (%28,5) birinci olarak çıkarken, aşırı sağcı AfD oylarını rekor düzeyde artırarak (%20,8) ikinci parti oldu.  SPD ise yüzde 16,4 ile tarihinin en kötü seçim sonucunu elde etti.  

FDP lideri Lindner, barajı aşamadıkları için (4,3) siyaseti bıraktı. Sol Parti’den ayrılarak kurulmuş olan BSW de barajı aşamayarak meclis dışında kaldı. Seçimin bir diğer kazananı da oylarını yüzde 8,8’e yükselten Sol Parti oldu. Sol Parti, parti içi çatışmalar nedeniyle geçtiğimiz yıllarda oldukça kan kaybetmişti. Bu seçimlerde özellikle gençleri ve kararsız seçmenleri ikna ederek oylarını neredeyse ikiye katlamayı başardı.

Rekor bir katılım olan seçimin geçici sonuçlarına göre hükümeti kurma görevi Friedrich Merz’e verildi. Merz, bir an önce koalisyon görüşmelerine başlayacağını duyururken, AfD ile bir koalisyonun söz konusu olmayacağını tekrarladı. 

Öte yandan SPD’nin başbakan adayı olarak seçime giren Olaf Scholz, CDU ile herhangi bir koalisyon görüşmesine liderlik etmeyeceğini açıkladı. Başbakan Scholz, “Eğer SPD ile Birlik partileri (CDU/CSU) arasında görüşmeler olursa, SPD’nin müzakere heyetinin başında ben olmayacağım” dedi. Başbakanlık için aday olduğunu vurgulayan Scholz, “CDU’nun liderliğindeki bir hükümette SPD’nin temsilcisi olmayacağım ve bununla ilgili müzakere de yapmayacağım.“ dedi. 

Yüzde 11,6 oy oranıyla sandıktan üçüncü parti olarak çıkan Yeşiller’in başbakan adayı Robert Habeck ise önceki seçimlere göre oy kaybını, Yeşiller’in koalisyon görüşmelerine açık olduğunu en başından duyurmuş olmalarına bağladı ve bu nedenle oylarını Sol Parti’ye kaptırdıklarını ifade etti.

Foto: Bundestag.de / Thomas Köhler / photothek

Nazan Kesal, “Yaralarım Aşktandır“ oyunuyla Almanya‘da

Türkiye’de sinema ve tiyatronun en iyi kadın oyuncularından Nazan Kesal, İran’ın büyük kadın şairlerinden Füruğ Ferruhzad’ı canlandırdığı tek kişilik oyunu “Yaralarım Aşktandır”la Almanya’da. “Şah Dönemi İranı”ında sanatıyla var olan, direnen, rejime kafa tutan öncü sanatçı Furuğ Ferruhzâd’ın (1935-1967) etkileyici yaşam öyküsünden, mücadelesinden ve eserlerinden ilham alınarak sahnelenen oyun, Frankfurt ve Essen’in ardından Berlin, Nürnberg ve Münih’te de sergilenecek.

Yazar Şebnem İşigüzel’in kaleme aldığı ve Berfin Zenderlioğlu’nun yönettiği tek perdelik oyun, bir süredir Türkiye’nin çeşitli kentlerinde özellikle kadınların yoğun ilgisi eşliğinde sahneleniyor. Eleştirmenlerden olumlu övgüler alan ve “kadın kimliği üzerine düşündüren etkiliyici bir yapım“ olarak değerlendirilen oyunla ilgili tanıtım bültenlerinde şöyle deniliyor:
“Oyun, İran şiirinin isyankar sesi Füruğ Ferruhzad’ın nefesini, tiyatro sahnesine taşıyor. Prodüksiyonunu Poyraz Yapım’ın üstlendiği oyunda anlatılan, aynı iklimde açıp solan hepimizin hikayesi. Baskı altında yaşayanların, hep eksik bulunanların ve her şeye rağmen yaşamaya devam edip sözünü esirgemeyenlerin. Toprağa emanet edilmeyi bekleyen, ölüsüne bile tahammül edilemeyen, Füruğ Ferruhzad kendi arafında ömrünün şiirini yazacak ve aklınızdan çıkmayacak sözler fısıldamak üzere sahnede olacak. Furuğ hiçliğin varlık oluşunu göstermeye, hepimize cesaret vermeye, ‘Kuş ölür, sen uçuşu hatırla‘ demeye geliyor.“

Şubat ayında Frankfurt’ta ve Essen’de sergilenen oyun, 7 Mart’ta Berlin’de (Jockel Event Hall) gösterilecek. Ardından “Türkiye Almanya Film Festivali“ kapsamında 10 Mart’ta Nürnberg’de (Festsaal im Künstlerhaus) ve 12 Mart’ta Münih’te (Volkstheather) sahnelenecek.

Gürsel Köksal

Göçmenler için kritik seçim: TGD’den seçim rehberi

Almanya’da, 23 Şubat 2025 tarihinde yapılacak Federal Meclis seçimlerine sadece birkaç gün kaldı. Ülkenin siyasi geleceğini belirleyecek bu seçimler, özellikle göçmen kökenli vatandaşlar açısından büyük önem taşıyor.

Bu kapsamda, Almanya Türk Toplumu (TGD), CDU/CSU, SPD, Die Linke, Yeşiller, AfD, FDP ve BSW partilerinin 299 seçim bölgesindeki 1.707 adayıyla iletişime geçerek, göç ve entegrasyon politikaları konusundaki kişisel görüş ve tutumlarını seçmenler için sordu. Çalışma, özellikle göç geçmişi olan bireyleri doğrudan etkileyen kilit noktalar ve toplumsal eşitsizlikler hakkında adayların görüşlerini ortaya koymayı amaçlıyor.

TGD’nin yönelttiği aday değerlendirme sorularına toplam 607 kişi yanıt verdi. Parti aidiyetine bağlı olarak katılım konusunda önemli farklılıklar gözlemlendi. Yanıt veren adayların parti dağılımı şu şekilde oldu: SPD (103), CDU/CSU (21), Yeşiller (159), FDP (98), AfD (48) ve Die Linke (178).

TGD’nin Almanca seçim rehberine buradan ulaşabilirsiniz.

Büyükatalay imzalı „Hysteria“ Berlinale’de büyük beğeni topladı

Bu yıl 75.si yapılan Berlin Uluslararası Film Festivali’nin (Berlinale) Panorama bölümünde geçtiğimiz cumartesi günü prömiyerini yapan Mehmet Akif Büyükatalay imzalı Hysteria filmi, izleyicilerden büyük beğeni topladı. Başrollerini Devrim Lingnau, Mehdi Meskar, Serkan Kaya, Nicolette Krebitz ve Aziz Çapkurt’un paylaştığı film ekibi, gösterim sonrası dakikalarca ayakta alkışlandı.

Gerilim türündeki Hysteria, bir film setinde yanmış bir Kuran bulunmasıyla karanlık bir hal alan çekim sürecini ve kaosa sürüklenen bir ekibin hikâyesini anlatıyor. Filmde, stajyer Elif’in (Devrim Lingnau) sırlar ve yalanlarla örülü tehlikeli bir oyunun içine sürüklenişi, “film içinde film” motifinin ustalıkla kullanımıyla izleyiciye soluksuz bir deneyim sunuyor.

Yönetmen Mehmet Akif Büyükatalay, 2019 yılında Berlinale’de Oray filmiyle “En İyi İlk Film” ödülüne layık görülmüştü. Büyükatalay, 2022’de ise Almanya’ya Türkiye’den gelen misafir işçilerin müziğini konu alan ve birçok ödül kazanan Liebe, D-Mark und Tod (Aşk, Mark ve Ölüm) belgeselinde ortak senarist ve yapımcı olarak yer almıştı.

Hysteria, Büyükatalay’ın Berlinale’deki başarı geleneğini sürdürerek sinemaseverlerden tam not aldı.

Hysteria’nın Berlinale’deki diğer gösterimleri şöyle:

17.02. Cubix – 22:00

18.02. Odeon – 14:00

18.02. Filmtheater am Friedrichshain – 21:45

Für Demokratie und Vielfalt: Deine Stimme zählt!

Wählen ist mehr als ein Recht – es ist unsere Verantwortung. Gerade jetzt, in herausfordernden Zeiten, ist es wichtiger denn je, gemeinsam für unsere Demokratie einzustehen. Am Sonntag, den 23. Februar 2025 haben wir die Chance, die Zukunft Deutschlands mitzugestalten – durch unsere Stimme!

Wahlen sind nicht nur eine politische Pflicht, sie sind auch ein Aufruf, Verantwortung zu übernehmen und die Gesellschaft aktiv zu gestalten. Jede Stimme zählt – und gerade jetzt können wir durch unser Engagement eine gerechte und vielfältige Zukunft sichern.

Warum ist das so wichtig?
Weil wir verhindern müssen, dass Hass, Spaltung und rechtsextreme Ideologien unsere Gesellschaft prägen. Es liegt an uns, ein Zeichen zu setzen! Wahlen werden oft knapp entschieden – und genau deshalb zählt jede Stimme. Deine Stimme kann den Unterschied machen, um eine gerechte, solidarische und vielfältige Gesellschaft zu sichern.

Nutze die Zeit bis zur Wahl, um dich über Parteien und Programme zu informieren. Motiviere andere – sprich mit Familie, Freundinnen und Kolleginnen über die Bedeutung dieser Wahl. Viele unterschätzen, wie entscheidend ihre Stimme ist.

Tipp: Der Wahl-O-Mat zur Bundestagswahl ist ab dem 6. Februar 2025 unter www.wahl-o-mat.de verfügbar.

Wer darf wählen?
Wer darf bei der Bundestagswahl wählen? Wahlberechtigt ist, wer die deutsche Staatsangehörigkeit besitzt, mindestens 18 Jahre alt ist, seit mindestens drei Monaten in Deutschland lebt und nicht vom Wahlrecht ausgeschlossen wurde. In diesem Fall erfolgt die Eintragung ins Wählerverzeichnis automatisch.

Auch Deutsche, die im Ausland leben, können an der Bundestagswahl teilnehmen. Dafür müssen sie bis spätestens 21 Tage vor der Wahl einen Antrag auf Aufnahme ins Wählerverzeichnis stellen. Hierfür ist ein spezielles Formular notwendig. Die Bundeswahlleitung stellt die Formulare online bereit und informiert Auslandsdeutsche umfassend über den Ablauf. Wichtig ist, das richtige Formular zu wählen, da es zwei verschiedene Antragsformulare gibt.
Weitere Informationen sowie die Formulare sind auf der Website der Bundeswahlleiterin zu finden:
👉 www.bundeswahlleiterin.de

Die Wahlbenachrichtigung
Alle wichtigen Informationen zur Wahl findest du auf deiner Wahlbenachrichtigung, die dir per Post zugestellt wird. Dort steht, wo du am 23. Februar 2025 wählen kannst – inklusive der Adresse deines Wahllokals und Angaben zur Barrierefreiheit.

Solltest du bis zum 2. Februar 2025 keine Wahlbenachrichtigung erhalten haben, wende dich umgehend an das Wahlamt deiner Hauptwohnsitzgemeinde.

Wie wird gewählt?
Es gibt drei Möglichkeiten, deine Stimme abzugeben: im Wahllokal, per Briefwahl oder per Briefwahl direkt vor Ort.

Wahllokal
Entscheidest du dich für die Stimmabgabe im Wahllokal, benötigst du in der Regel nur deine Wahlbenachrichtigung. Ein Ausweisdokument ist gesetzlich nicht zwingend vorgeschrieben, es sei denn, das Wahllokalpersonal fordert es im Einzelfall.
Zur Stimmabgabe heißt es in § 56 der Bundeswahlordnung:
“Der Wähler übergibt dem Wahlvorstand den Wahlschein. Der Wahlvorstand prüft die Wahlberechtigung und vermerkt die Stimmabgabe im Wählerverzeichnis.”

Briefwahl
Da es sich bei dieser Wahl um eine vorgezogene Neuwahl handelt, solltest du deine Briefwahlunterlagen so früh wie möglich bei der Gemeinde deines Hauptwohnortes beantragen, ausfüllen und zeitnah zurücksenden. Wenn du am Sonntag, den 23. Februar 2025, keine Zeit hast, ins Wahllokal zu gehen, kannst du bereits jetzt die Briefwahl beantragen. Hierfür musst du nicht auf den Erhalt deiner Wahlbenachrichtigung warten.
Wichtig: Der letztmögliche Tag zum Versenden deiner Wahlunterlagen ist spätestens Donnerstag, der 20. Februar 2025, also drei Tage vor der Wahl.

So funktioniert die Briefwahl:
Stimmzettel ausfüllen, unterschreiben und in den vorgesehenen Umschlag legen.
Den Umschlag zusammen mit dem Wahlschein in den Rückumschlag stecken.
Den Wahlbrief entweder per Post versenden oder direkt bei der zuständigen Behörde abgeben.

Briefwahl vor Ort und Stelle
Wenn du deine Briefwahlunterlagen persönlich bei der zuständigen Stelle der Gemeindebehörde abholst, kannst du deine Stimme direkt vor Ort abgeben.

Lasst uns am 23. Februar 2025 gemeinsam über unsere Zukunft entscheiden. Lasst uns den Rechtsruck stoppen und ein klares Zeichen setzen – für Vielfalt, für Gerechtigkeit und immer für die Demokratie! Sei dabei – deine Stimme zählt!

Levent Çokdeğerli: “Münih’te sloganlar ve coşkuyla başlayan, ancak kara ve kanlı biten bir gün…”

Münih’te işçi hakları mücadelesinin önde gelen isimlerinden biri olan Ahmet Levent Çokdeğerli, 13 Şubat, Perşembe günü Verdi mitingindeydi. “Sloganlar ve coşkuyla başlayan, ancak kara ve kanlı biten bir gündü…” diyerek, saldırıyı ve o gün yaşananları kendi gözlerinden aktardı: 

Levent Çokdeğerli

“Verdi sendikasının çağrısı üzerine, toplu görüşme çerçevesinde yapılan uyarı grevine, havanın yağmurlu olmasına rağmen 2 bin 500 işçi katıldı. İşçilerin moral ve motivasyonu yüksekti ve miting için Königsplatz’a doğru yürüyüşe geçtiler. Seidlstr.-Karlstr. köşesine geldiklerinde, bir araba polis barikatını aşarak yürüyüş koluna daldı. Bu saldırı, onlarca kişinin yaralanmasına neden oldu. Aralarında 2 yaşında bir çocuk ve annesinin ağır yaralı olduğunu öğrendik.

Polisler hemen müdahale ederek arabayı durdurdu, camları kırıp saldırganı karga tulumba tutukladılar. Görgü tanıkları, saldırganın polis tarafından götürülürken “Allah Allah” diye bağırdığını belirtti. Olayın ardından emniyet müdürü, saldırganın 24 yaşında bir Afgan vatandaşı ve ilticacı olduğunu, uyuşturucu ve hırsızlık suçlarından sabıkası bulunduğunu bildirdi. Emniyet müdürü daha sonra yaptığı basın toplantısında saldırganın, daha önce bahsedilen türden bir sabıkasının bulunmadığını söyleyerek, yaptığı açıklamayı düzeltti.

Olay anında, yürüyüşün ön kısmındaydım ve ön tarafta kimse ne olduğunu anlamadı. Königsplatz’a doğru yürüyüş devam etti, ancak arka tarafta kaza ve yaralılar olduğu bildirildi. Arka tarafa gittiğimde, ortalık ana baba günüydü. Ambulanslar, polis arabaları, güvenlik önlemleri vardı. Sağda solda, duvar kenarlarına oturtulmuş yaralılar, şok olmuş sendikacılar, birbirlerine olayın ayrıntılarını anlatan görgü tanıkları, yaralılara yardım etmeye çalışanlar. İşçiler, hak arama eylemlerinin kanla sonuçlanmasından dolayı öfkeliydi. Herkes saldırgana lanet okuyordu. 

Verdi sendikası, mitingin bir kısmı Königsplatz’a ulaşmışken eylemi iptal etti. CSU Başkanı ve Bavyera Hükümeti Başbakanı Söder ile İçişleri Bakanı Hermann olay yerinde açıklamalar yaptı. Söder, “Bu münferit bir saldırı değil. Saldırıdan saldırıya geçemeyiz, artık bir şeyler değişmeli. Üzgünüm.” dedi.

Evet, Münih’te sloganlar ve coşkuyla başlayan, ancak kara ve kanlı biten bir gün…

Sonrasında, yaralanan tanıdığımız bir işçiyi hastanede ziyaret ettik. Olayda yaralanan iki işçi aynı odada yatıyordu. Durumlarını sorduktan sonra, akşam saat 19.00’da protesto eylemi yapacağımızı söyledik. Arkadaşlar, “O arabanın nasıl oraya kadar geldiğini anlamadıklarını, bu saldırının polis gözü önünde nasıl gerçekleştiğini ve polisin güvenlik zaafiyetinin de protesto edilmesi gerektiğini“ belirttiler. Ayrıca, “Madem bu kişi polisçe tanınan biri, neden sokaklarda geziyor?” diye sordular, haklı olarak.

Akşam saatlerinde Odeonsplatz’ta gerçekleşen protestoda partiler konuşturulmadı. Eylem, bu saldırıyı gerçekleştiren zihniyet, bu saldırının ardından olayı kendi ırkçı çıkarları için kullanmak isteyen ırkçılar ve faşistler ile olaydaki güvenlik zafiyetinden dolayı polise yönelikti.”