Pazar, Ekim 12, 2025
Startseite Blog Sayfa 7

“Sevgili Arsız Ölüm: Dirmit” oyunu Münih’e geliyor!

Usta yazar Latife Tekin’in büyülü gerçekçi eseri ‘Sevgili Arsız Ölüm’den uyarlanan ‘Sevgili Arsız Ölüm: Dirmit’ adlı tek kişilik oyun, Nezaket Erden’in etkileyici performansı ve Hakan Emre Ünal’ın rejisiyle Münih’e geliyor. Oyun, köyden kente göç eden geniş bir ailenin serüvenini, Dirmit adlı ergen kızın gözünden yaratıcı ve masalsı bir dille anlatıyor.

Ödüllü oyuncu Nezaket Erden’in canlandırdığı Dirmit karakteri, gelenekler, aile beklentileri ve hızla değişen dünya ile başa çıkarken, hayal gücü ve direnci sayesinde karşılaştığı zorluklara meydan okuyor. İnsan ruhunun gücünü kutlayan bu performans, 9 Kasım tarihinde Münchner Volkstheater’da Türkçe olarak sahnelenecek ve Almanca üst yazı ile izleyicilere sunulacak.

Nezaket Erden hakkında: İlkokul, ortaokul ve lise öğrenimini Mersin’de tamamladıktan sonra Galatasaray Üniversitesi’nde felsefe okumak üzere İstanbul’a yerleşen Nezaket Erden, üniversite yıllarında tiyatro eğitimleri aldı. Tiyatro Hemhâl’in kurucularından olan Erden, Kadir Has Üniversitesi’nde Film ve Drama-Oyunculuk Programı’nda yüksek lisans yaparak, oyunculuk kariyerine sağlam bir temel oluşturdu.

Pera Stage hakkında: Münih’te yeni kurulan ve adını Yunanca “diğer taraf” anlamına gelen ‘Pera’dan alan Pera Stage, “Sevgili Arsız Ölüm: Dirmit“ oyunuyla başlayarak Türkçe ve Yunanca çağdaş sanat etkinliklerine ev sahipliği yapacak.

Yer: Münchner Volkstheater, Tumblingerstraße 29, Münih
Tarih: 9 Kasım, 19:30
Bilet: 12,50 – 39,00 (Buradan alabilirsiniz)

Alkışlar Frankfurt’un çok kültürlü orkestrasına

Frankfurt’ta kısa bir süre önce Zeynep Tamay ve Kerem Memişoğlu tarafından kurulan çok uluslu oda orkestrası IEF (Internationales Ensemble Frankfurt) ilk konserinde büyük beğeni aldı. Vivaldi, Mozart gibi bestecilerin yanı sıra, Türkiye’den İsmet Tezcan ile aynı zamanda okrestranın şefliğini yapan Kerem Memişoğlu’nun bestelediği eserlerin icra edildiği konser, Frankfurt Uluslararası Tiyatro’da (ITF) gerçekleştirildi.

Bir bölümü Türkiye kökenli genç müzisyenlerden oluşan 15 üyeli oda orkestrasının Öykü Canpolat (viyola), Bora Korkmaz (flüt), Billur Ongun (trompet), Utku Asan (piyano) ve Manuel Dahme‘nin (klavsen) solist olarak yer aldığı konser, aynı zamanda Frankfurt’ta 29 Ağustos’ta başlayan ve 5 Kasım’a kadar devam edecek kültür sanat festivali GoWEST kapsamındaki etkinlikler arasındaydı.

Türkiye’nin Frankfurt Başkonsolosluğu’ndan Muavin Konsolos Satı Civelek ile Frankfurt Şehir Meclisi Başkanı Hilime Arslaner de IEF’in ilk konserini izleyenler arasında yer aldı. Arslaner, IEF’in kuruluşunu destekleyen Güneş Tiyatrosu’nun kurucularından ve GoWest Festivali’nin sözcülerinden Müjdat Albak’ın sunumuyla başlayan konser öncesinde yaptığı konuşmada “Bence müzik farklı kültürleri birbirine yaklaştıran ve onlardan ortak sanat eseri çıkaran en direkt yöntem. O nedenle bu yeni ve çeşitli uluslardan sanatçılardan oluşan orkestranın ilk konserine çok seviniyorum. Kerem Memişoğlu’nun yönetimindeki bu genç orkestranın merkezi ve kaynağı bizim Frankfurt’umuz, Almanya’nın en uluslararası kenti. Onlar da bizim bu çok kültürlü kentimizde hem günlük, hem de kültür yaşamımızı zenginleştiriyorlar“ dedi.

Son yıllarda çalışmalarını Frankfurt’ta sürdüren ve burada “Sümeyra Senfonisi“ gibi çeşitli ortak çalışmalara imzasını atan Kerem Memişoğlu, orkestranın kuruluşu ve hedefleriyle ilgili şunları söyledi: “Orkestramız öncelik olarak Almanya’da yaşayan veya müzik eğitimini Almanya’da tamamlamış orkestra müzisyenleri, orkestra şefleri ve besteciler için yeni bir network alanı yaratmayı, yeni klasik müzik eserlerini bilinen eserlerle beraber dinleyiciye ulaştırmayı, çağın gereği teknolojileri de araç olarak kullanarak yeni neslin ihtiyaç duyduğu görsel ve duygusal zenginliği ve konforu sunmayı, dijital platformlar üzerinden yeni eserlerin ulaşılabilir olmasını ve açık kaynaklar yaratmayı da misyon edinmiş bir kolektif yapı. Bütün bunların yanı sıra Türkiye’den ve dünyadan önemli orkestra şefleri, besteciler ve müzisyenlerle işbirliği içinde olarak konserler ve eğitim organizasyonları yapmayı da hedefliyoruz.“

Frankfurt’ta halen devam eden Uluslararası Kitap Fuarı’na denk gelen kuruluş konserini izleyenler arasında, fuar dolayısıyla Türkiye’den gelen sanatseverler de yer aldı. Konserde icra edilen eserler arasında yer alan ve kısa bir süre önce yine aynı yerde, başka bir konser kapsamında ilk kez çalınan “Itri Bach’la Buluşuyor“ başlıklı parça da çalındı. Orkestra Şefi Kerem Memişoğlu’nun bestelediği ve Billur Ongun’un trompetiyle solist olarak katıldığı eser, ilk seferinde olduğu gibi büyük beğeni aldı.

Önümüzdeki dönemde, her üç ayda bir konser vermeyi hedefleyen orkestra şu isimlerden oluşuyor:
Kurucular: Kerem Memişoğlu ve Zeynep Tamay
Keman: Marta Kovalova, Moritz Rudloff, Ece Samanlıoğlu, Maria Rettenmaier, Nobuko Yamaguchi, Irmak Ülke, Tatia Gvantseladze, Aiste Karpaviciute.
Cello: Noemie Klages, Shirin Tashibaeva
Kontrbas: Kutay Elmalı.

Haber: Gürsel Köksal

Münih Kitap Sergisi’nin bu yılki konuğu Barış Pehlivan

Münih’te yaklaşık otuz yıldır gerçekleştirilen Münih Kitap Sergisi, bu yıl da kitapseverleri ve kültür dostlarını bir araya getiriyor! 17 Kasım 2024 Pazar günü, saat 13:00 – 18:00 arasında EineWeltHaus’ta düzenlenecek etkinliğin bu yılki konuğu gazeteci ve yazar Barış Pehlivan.

Türkiye’nin güncel meselelerini ele aldığı kitapları ve yazılarıyla Münih Kitap Sergisi’nde okurlarıyla buluşacak olan Pehlivan, siyasi ve toplumsal meseleler üzerine yaptığı cesur habercilik ve yazılarıyla dikkat çekiyor. Pehlivan, Münih Kitap Sergisi’nde saat 14.30’da konuşacak.
Kitapların yanı sıra müzikle de zenginleştirilecek etkinlikte Bekir Fırat, “Anadolu’dan Ezgiler” dinletisinde, katılımcıları halk müziğinin eşsiz melodileriyle kültürel bir yolculuğa çıkaracak.

Münih Kitap Sergisi, ilk kez 29 yıl önce, yazar Fakir Baykurt’un katılımıyla gerçekleşti. Sonrasındaki yıllarda aralarında Ataol Behramoğlu, Oya Baydar ve Haydar Karataş gibi isimlerin olduğu birbirinden değerli birçok konuk ağırladı. Geçtiğimiz yıl gazeteci Gürsel Köksal’ın konuk olduğu kitap sergisine, ondan önceki yıllarda ise Dr. Ercan Kesal, Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, İsmail Saymaz ve Erdoğan Aydın gibi konuklar konuşmacı olarak katıldı.

PiYASA Magazin’in medya partneri olduğu bu köklü etkinlik, Türkiye Grubu tarafından organize ediliyor ve tüm kitap ve kültür tutkunları için bu yıl 17 Kasım’da kapılarını açıyor. 

Yer: EineWeltHaus, Schwanthalerstr. 80, 80336 Münih
Tarih: 17 Kasım, saat 13:00

İletişim: 0157 79 62 79 50

Madımak Katliamı’nı unutturmamak için kurulan sanal anıtın açılışı Köln’de

Sivas’ta 31 yıl önce yaşadığımız katliamı unutturmamak ve bu konudaki gerçekleri en geniş kesimlere ulaştırma mücadelesini yükseltmek hedefiyle kurulan Madımak Katliamı Hafıza Merkezi Sözlü Tarih projesinin açılışı, projenin yapımcılığını üstlenen Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nun (AABK) merkezinin bulunduğu Köln’de gerçekleştirilecek.

Türkiye’de 31 yıl önce, 2 Temmuz 1993 tarihindeki Alevilere yönelik katliam üzerine ulusal ve uluslararası düzeyde farkındalık yaratmayı, bu katliamla ilgili gerçeklerin toplumsal hafızada yer edinmesi, dünyaca tanınması ve gelecek kuşaklara aktarılması için sanal ortamda kurulan ‘Madımak Katliamı Hafıza Merkezi‘nin tanıtımı ve Sözlü Tarih’in açılışı 29 Eylül Pazar günü Köln’de yapılacak.

Yapımcılığını AABK’nin üstlendiği projenin kapsamlı açılış etkinliklerinden iki gün önce de yine Köln’de “Madımak Katliamı Belgesel Filmi ve Aleviler“ başlıklı bir toplantı düzenlenecek. AABK Eşit Başkanı Hüseyin Mat, Madımak Katliamı Hafıza Merkezi Sözlü Tarih Projesi Koordinatörü Prof. Dr. Şükrü Aslan ile Proje Koordinatörü Eylem Şen’in konuşmacı olarak katılacağı toplantı, 27 Eylül Cuma günü saat 19.00’dan itibaren “AKM – Cemevi Köln, Alpenrosenweg 6, 50769 Köln“ adresinde gerçekleştirilecek.

Projenin tanıtım ve açılış etkinlikleri ise pazar günü Köln Belediyesi’nde (Rathaussaal Porz) düzenleniyor.

Sözkonusu etkinliklerle ilgili olarak AABK’dan yapılan açıklama şöyle:
“Madımak Katliamı Hafıza Merkezi, Sivas`ta Alevilere yönelik gerçekleştirilmiş pogrom karşısında ulusal ve uluslararası düzeyde farkındalık yaratmayı ve sorumluluk alınmasını sağlamayı amaçlayan bir yüzleşme çağrısı olarak hayat buldu. Bu anlamıyla, Madımak Katliamı Hafıza Merkezi, hakikatlerin toplumsal hafızada yer edinmesi, dünyaca tanınması ve gelecek kuşaklara aktarılması için inşa edildi.

Adaletin tesis edilemediği zamanlarda, hakikati en geniş kesimlere ulaştırmak, adaleti tesis etmese de yeni bir mücadele alanı olarak öne çıkıyor. Madımak Katliamı Hafıza Merkezi’nin amacı da tam olarak bu mücadeleyi yükseltmek, hakikati en geniş kesimlere ulaştırmak ve unutturmamaktır.

Dijital kütüphane, sanal müze, belgesel, web belgesel, sözlü tarih görüşmeleri ve röportajlardan oluşan Madımak Katliamı Hafıza Merkezi 33 canımızın onuruna, gökyüzüne bakan herkesin görebileceği, web ortamında hazırlanmış bir anıttır.

Yapımcılığını Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nun (AABK) üstlendiği projenin Ankara, İzmir, İstanbul, Adana, Edremit, Samsun, Diyarbakır gösterimlerinin yanı sıra İngilizce, Almanca, Fransızca, Felemenkçe gibi pek çok dile çevrilen ‘Çok Kötü Bir Şey Oldu – Madımak Katliamı ve Ötesi Üzerine Bir Film‘ adını taşıyan belgesel filmin Almanya genelinde ve Avrupa’da birçok yerde özel gösterimleri de gerçekleştirildi.

Madımak Katliamı Hafıza Merkezi’nin ana bileşenlerinden biri olan Sözlü Tarih, Ankara, İstanbul, Balıkesir, Tokat, Sivas, Yalova, Varsseveld (Hollanda) ve Köln’de (Almanya) 128 kişiyle yapılan görüşmeler ve röportajlardan oluşuyor. Katliamda yakınlarını kaybedenler, katliamdan sağ çıkanlar, tanıklar, dönemin bürokratları, milletvekilleri, ilgili bakanlar, Sivas Madımak Katliamı Davası avukatları, PSAKD (Pir Sultan Abdal Kültür Derneği) bileşenleri ve Sivas Madımak Katliamı’nı pek çok açıdan değerlendiren akademisyenlerle yapılan bu kapsamlı görüşmeler, hafıza merkezinin diğer bölümlerine kaynak olmasının yanı sıra toplumsal hafızanın inşası ve adalet mücadelesi açısından tarihe büyük harflerle bir not düşen Sözlü Tarih 29 Eylül’de herkesle buluşturulacak.

• • 29 Eylül Pazar günü Köln Belediyesi Porz Salonu‘nda (Rathaussaal Porz: Friedrich-Ebert-Ufer 64-70, 51143 Köln) Saat 14.00’te Sanal Müze’nin anlatıldığı 50 dakikalık animasyon film Unutulmayan (Evergreen / Unvergessliches) izleyiciyle buluşacak.

• • Saat 15.00’te Madımak Katliamı Hafıza Merkezi projesinin şimdiye kadar hayata geçirilen Dijital Kütüphane, Sanal Müze, Belgesel ve Web Belgesel bölümleri, yönetmen ve koordinatörleri tarafından interaktif bir sunumla basına ve davetlilere aktarılacak.

• • Saat 16.00’te ise projenin Koordinatörleri tarafından Sözlü Tarih bölümünün interaktif bir sunum ile tanıtılacak ve açılışı yapılacak.

Unutturmamak ve hatırlatmak için birlikte mücadele etmeye tüm canlarımızı davet ediyoruz.“

Haber: Gürsel Köksal

İnsanlık var olduğu sürece göçlerin yaşandığı unutuluyor

Fuat Saka’nın göç senfonisinin Köln’de yapılan Almanya prömiyerinde orkestrayı yöneten Ustina Dubitsky’nin kendisi de göçmen kökenli bir sanatçı. Göç konusunda “empati eksikliği ve insani duyarsızlılığın arttığı“na dikkat çekiyor.

GÜRSEL KÖKSAL

Ustina Dubitsky, Usta Sanatçı Fuat Saka’nın bestelediği dünyanın ilk “göç senfonisi“nin Temmuz ayı başında Köln Filarmoni’deki Almanya prömiyeri gerçekleştiğinde, eseri icra eden Köln Senfoni Orkestrası’nın (Gürzenisch Orkestrası) şefiydi. Fuat Saka’nın yanı sıra Türkiye ve Yunanistan’dan müzisyenlerin de katıldığı konserde Köln’ün kuruluşu 135 yıl öncesine uzanan tarihi orkestrasını büyük bir başarıyla yöneten Dubitsky, son yıllarda Almanya’daki “erkek orkestra şefi“ egemenliğine rağmen bu alanda iddiasını sürdüren genç şeflerden.

Datça’da yaşayan Fuat Saka’nın bestelediği, orkestrasyonunu da Atina’dan Vangelis Zagrafas’ın yaptığı göç senfonisi “Dark Waters“ın (Karanlık Sular) icraatı, 103 üyeli senfoni orkestrasına enstrümanlarıyla İstanbul’dan katılan Cihan Yurtçu (kaval) ve Girit’ten Zaharisa Sypridakis (kemençe) ile Atina’dan Solist Ioanna Forti‘nin sunumuyla gerçekleşmişti. Köln Filarmoni Salonu’nda iki ay önce Türkiye, Yunanistan ve Almanya’dan müzisyenlerin katıldığı bu konser, iki yıl önce İstanbul’daki dünya prömiyerine onur konuğu olarak davet edilen Köln Büyükşehir Belediye Başkanı Henriette Reker’in “Bu eser Köln’ü de ilgilendiriyor!“ diyerek yaptığı davet üzerine gerçekleştirilmişti.

Bu çok uluslu, çok kültürlü sunumun mimarlarından, Orkestra Şefi Ustina Dubitsky de göçmen kökenli bir sanatçı. Savaş yüzünden ülkesini terketmek zorunda kalmış olan ve İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Almanya’da yaşayan Ukrayna kökenli bir ailenin çocuğu.

Dubitsky, tüm dünyayı birinci derede ilgilendiren ve insanlığın geleceğini belirleyen göç konusu ve bizzat yönettiği göç senfonisiyle ilgili sorularımızı yanıtladı.

SEVİNEREK KABUL ETTİM!

Fuat Saka’nın hazırladığı senfoninin Almanya prömiyeri, sizin yönetiminizdeki Gürzenich Orkestrası tarafından başarıyla seslendirildi. Bu eseri günümüzün en önemli konularından göçle ilgili ilk senfoni olarak biliyoruz. Orkestrayı yönetmek sizin tercihiniz miydi? Bu eserle ve Köln Filarmoni’deki sunumla ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?
Hayır, orkestrayı yönetmek benim kararım değildi. O dönemde bana “Dark Waters“ konserini teklif eden Gürzenich Orkestrası’nda müzik asistanı olarak çalışıyordum. Sevinerek kabul ettim. Özellikle günümüzde göçle ilgili bir senfoninin inanılmaz derecede önemli olduğunu düşünüyorum. Müziği ve şarkı sözlerini çok anlamlı ve dokunaklı buldum. Kaval ve Girit kemençesi gibi geleneksel halk çalgılarını ve geleneksel tarzdaki şarkıları, “modern” bir senfoni orkestrasıya buluşturmak, bol miktarda doğaçlama ve özgürlüğe sahip, oldukça karmaşık folklorü, notalı müziği ile deneyimlenmek benim için çok heyecan vericiydi.
Köln Filarmoni Salonu’ndaki konserde de bunu iyi bir şekilde başardığımızı düşünüyorum. Seyirci bizi çok sıcak bir şekilde karşıladı, bunu sahnede de hepimiz hissettik.

YENİ BİR KONSER

Bu eserin ileride orkestranız eşliğinde ve yine sizin şefliğinizde Köln’de ya da başka kentlerde, ülkelerde, örneğin Yunanistan’da ya da Türkiye’de sunumu sözkonusu olabilir mi? Yoksa sadece bir kereye mahsus bir sunum muydu?
Gürzenich Orkestrası ile bu muhtemelen tek seferlik bir sunumdu. Ama başka yerlerde de icra edilmeye devam edilse güzel olur. Göç konusu dünyanın her yerini fazlasıyla ilgilendiriyor. Şahsen benim kendi orkestram yok, serbest çalışıyorum ve böyle bir projede orkestra şefliği için davet edilmem gerekiyor. Yani her zaman ne yapacağımı özgürce seçme fırsatım olmuyor.

GÖÇ VE KÜLTÜREL ZENGİNLİK?

Almanya, göç ve göçmenlerin yoğun olarak tartışıldığı ülkelerin başında geliyor. Göçmenleri bu ülke için bir zenginlik olarak kabul edenler de var, giderek ağırlaşan bir sorunların kaynağı, yük ve tehlike olarak görenler de. Sizin bu konudaki görüşlerinizi, deneyimlerinizi alabilir miyiz?
Savaş nedeniyle ülkeleri Ukrayna’dan kaçmak zorunda kalan bir aileden geliyorum. Ailem İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana göçmen bir aile. Bunu kesinlikle bir zenginleşme olarak görüyorum. Aynen daha önce bilmediğiniz yeni bir dünyaya kapı açan yeni bir dil öğrenerek ortaya çıkan zenginleşme gibi. Çevrem ne kadar renkliyse ben de kendimi kültürel olarak o kadar zengin hissediyorum. Maalesef günümüzde dünya çapında tam tersi bir yöne doğru gidiyoruz. İnsanlığın var olduğu günden bu yana sürekli göç ettiği unutuluyor. Nereye baksanız her yerde sürekli kendini ulusal farklılarla tanımlama ve sınırları kapatma isteğinin öne çıktığını görüyoruz. Ayrıca insanların din, korku, ideoloji, egoizm gibi çeşitli nedenlerle kendilerini diğer insanlardan üstün tutma eğiliminde olmalarını ve bu doğrultuda davranmalarını, örneğin istediklerini elde etmek için şiddete başvurmalarını, savaş başlatmalarını da son derece üzücü buluyorum. Genellikle bilinmeyene karşı mantıksız bir korkudan dolayı savaş ve şiddet gibi şeylerden kaçan insanların yüzüne tüm kapıların çarpılmasını kabul edemiyorum. Bence günümüzde empati eksikliği ve insani duyarsızlık çok artmış durumda.
Toplumsal kuralları ve normları olan farklı bir kültürden, daha farklı toplumsal kural ve normların uygulandığı bir kültüre geçmek elbette herkes için son derece zor ve stresli bir durumdur. Bu hem yeni bi ülkeye gelen insanlar, hem de o ülkenin yerlileri için de zorluklar içeren bir süreçtir ve her iki tarafın da bu konuda çaba göstermesi gerekir. Ben ailemin geçmişine bakarak, kendi dururumunun bunun kesinlikle mümkün olduğunun kanıtı olarak görüyorum. Aksi takdirde bugün olduğum yerde olmazdım.

ÇOK KÜLTÜRLÜ SANAT

Bu eser sonuç itibarıyla Türkiye, Yunanistan ve Almanya’dan sanatçıların ortak ürünü, bu ülkelerin müzikal geleneklerinin bir sentezi olarak, yani bir çok kültürlülük projesi olarak sunuldu. Sizce benzeri, çok kültürlü eserlerin Almanya’da, Avrupa’daki müzikseverler nezdinde bir şansı var mı? Sizin önünüzde benzer başka projeler var mı?
Dark Waters gibi çok kültürlü projelerin göç olgusunu olumlu hale getirmenin harika yollarından biri olduğunu ve bu nedenle toplumumuzda önemli bir yere sahip olduğunu düşünüyorum. Bu, kültürü yaşatmak, uluslararası alışveriş ve kendi yaşam hikayenizle yaratıcı bir şekilde ilgilenme fırsatıdır. Ve karşılıklı fikir ilişkisini mümkün kılıyor. Bu yaşanan kültürü daha da zenginleştiriyor.
Neyse ki, buna benzer çok sayıda çok kültürlü proje var. Bunlar her zaman var oldu, çünkü sanatta bu böyledir. Bir kişinin yaşadıkları, ister edebiyat, ister resim, ister müzik olsun, sanatın herhangi bir türüne akar. Dolayısıyla şu anda benim önümde benzer bir proje olmasa bile bu gibi eserlerin dünyanın her yerinde her zaman şansı olacağını düşünüyorum.

ÇOK YÖNLÜ SANATÇI
Ustina Dubitsky, Bavyera Devlet Operası’nın çocuk korosunda yer alırken aynı zamanda keman eğitimi de aldı.
Çeşitli gençlik orkestralarında konser şefliği yaptı. Weimar ve Zürih’te orkestra şefliği eğitimi aldı.
2022 yılında Paris Filarmoni Orkestrası La Maestra şeflik yarışmasında orkestra ödülünü kazandı.
Son yıllarda Dresden Filarmoni, Paris Orkestrası, Luxemburg Filarmoni, Köln Gürzenich Orkestrası, Orquestra Sinfónica do Porto Casa da Música ve Ensemble Modern gibi orkestraları yönetti.
Önümüzdeki günlerde ünlü Besteci Carl Orff’un eserlerinden “Ay“ operasının Münih, Antwerpen, Paris gibi kentleri kapsayan sunumlarında Bavyera Devlet Orkestrası’nın yönetimini üstlenecek.

Bu da ilginizi çekebilir:

Fuat Saka’nın Göç Senfonisi Münster’de

Usta sanatçı Fuat Saka’nın bestelediği dünyanın ilk göç senfonisi “Karanlık Sular“ (Dark Waters) Münster’de seslendirilecek.

İki ay önce Köln Senfoni’de Almanya prömiyeri gerçekleştirilen eser Şef Thorsten Schmidt-Kapfenburg’un yönetimindeki Münster Senfoni Orkestrası tarafından, Münster Şehir Tiyatrosu’nda çalınacak. Konserde solist olarak Fuat Saka’nın yanı sıra Atina’dan şarkıcı Ioanna Forti’yle, İstanbul ve Girit’ten müzisyenler Cihan Yurtçu (kaval) ve Zacharias Sypridaki (Girit kemençesi) de yer alacak.

Kültürden Sorumlu Federal Devlet Bakanı Claudia Roth’un himayesinde, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği‘nin (UNSCR) de desteklediği konser Türkiye Almanya Kültür Forumu, Münster Entegrasyon Konseyi ve Çok Kültürlülük Forumu’nun işbirliğiyle 28 Eylül Cumartesi günü saat 19:30’da Münster Tiyatrosu’nda (Theather Münster) gerçekleştirilecek.

Fuat Saka’nın son yıllarda denizlerde boğularak yaşamını yitiren binlerce göçmenin anısına “Karanlık Sular” (Dark Waters) adını verdiği senfoni ilk olarak Haziran 2022’de İstanbul’da Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle icra edilmişti. İstanbul’daki konseri “onur konuğu” olarak izleyen Köln Büyükşehir Belediye Başkanı Henriette Reker, Avrupa prömeriyerini gerçekleştirilmesi için Fuat Saka ve göç senfonisini Köln’e bizzat davet etmiş ve eserin Almanya prömiyeri 5 Temmuz’da, Köln Filarmoni Salonu’nda, Gürzenich Orkestrası eşliğinde seslendirilmişti.

Yaşamının büyük bölümünü Datça’da geçiren usta müzisyen Fuat Saka’nın bestelediği, büyük orkestra için düzenlemesi de Atinalı müzisyen Vangelis Zografos tarafından gerçekleştirilen “Dark Waters” (Karanlık Sular) dünyada göç konusunu bir senfoni olarak işleyen ilk müzik eseri.

Ege Denizi’nin iki yakasından sanatçıların ve şimdi de Almanya’dan Münster Senfoni Orkestrası’nın katılımıyla gerçekleştirilecek konserin, Türk-Yunan ve Alman ortak çalışması olduğuna işaret eden Fuat Saka da yaşamının 20 yılını siyasi mülteci ve göçmen olarak Almanya’da geçirmiş ve o dönemde Almanya vatandaşlığını almıştı.

“Göç”ü bir senfoninin ana teması yaparak bir ilke imzasını atan Fuat Saka, “Dünya çapında milyonlarca insan kaçak durumda. Evlerini, vatanlarını, çoğu zaman sevdiklerini ve hatta kendi hayatlarını kaybediyorlar. Göçü ilk elden deneyimlemiş biri olarak, kaçışın yarattığı travmaları evrensel dile tercüme etmeye çalıştım. Tercüme etmek ve acıyı paylaşmak için müzik. Bu senfonide yalnızca acı ve üzüntü değil, cesaret ve umut da yerini buluyor.“ diyor.

Senfoni, beşi enstrümental olmak üzere on parçadan oluşuyor. Bunlardan biri “Nereye göçer gider nereye, Karagözlüm?” sözleriyle başlayan bir ağıt. Sanatçı bu hüzünlü parçayı 1960’lı yılların başında Almanya’ya göç ettikten sonra, burada genç yaşta yaşamını yitiren abisi Sürap Saka’nın anısına ithaf etmişti.

Göç Sefonisi için biletler aşağıdaki link üzerinden alınabilir:
https://www.theater-muenster.com/produktionen/dark-waters-732.html

Bu da ilginizi çekebilir:

PiYASA Vibes Vol. 2 ile müzik ve eğlence devam ediyor

Temmuz sonunda ilk etkinlikle coşkuyu doruğa çıkardığımız PiYASA Vibes, 3 Ekim’de Import Export’ta kaldığı yerden devam ediyor. Münih’in sevilen gruplarından Munich Anatolian Project (MAP) ve DJ B-Zey ile müzik dolu, unutulmaz bir geceye hazır olun!

Özlem Diana Dörfler (vokal), Yasin Yardım (bağlama ve tambur), Kadir Doğan (perküsyon), Gökhan Özkan (gitar), Matthias Kaiser (klarnet ve saksafon), Serhat Canan’dan (bas gitar) oluşan grup Munich Anatolian Project (MAP), farklı kültürlerin eşsiz zenginliğini sahneye taşıyor. Geleneksel Anadolu ezgilerini funk ve cazın modern ritimleriyle buluşturan MAP, yüzyıllardır dillerden düşmeyen şarkıları yeniden yorumlarken müziğiyle hem ruhunuza hem de dans pisti enerjinize hitap ediyor. 3 Ekim akşamı, MAP’ın unutulmaz performansıyla İstanbul sokaklarından New York kulüplerine uzanan bir müzikal yolculuğa çıkacağız.

DJ B-Zey, Temmuz’daki ilk etkinlikte büyük beğeni toplayan setleriyle bu kez PiYASA Vibes Vol. 2’de sahne alıyor. Otantik ve egzotik ritimlerle dolu setleriyle sizi dans pistine kilitlemeye hazır olan DJ B-Zey, Münih gece hayatına enerjisini katmaya devam ediyor.

Vol. 1’de olduğu gibi Vol. 2’de de kültürel çeşitliliği hep birlikte kutlayacağımız, müzik ve eğlence dolu bir gecenin parçası olmak için biletlerinizi hemen alın! Ayrıca, her bilet sürpriz hediyeler kazanma şansı da sunuyor!

Yer: Import Export, Schwere-Reiter-Str. 2H, Münih
Tarih: 3 Ekim 2024
Kapı: 19:00
Biletler:
Early Bird: 12 € + VVK (Tükendi)
Ön Satış: 16 € + VVK (Buradan satın al)
Gişede: 20 €

PiYASA Vibes Vol. 2 etkinliği için Instagram hesabımızda çekilişle 2 kişiye 2şer bilet hediye ediyoruz. Katılmak için buraya tıklayın!

Tuba’s Filmtipp: „Ellbogen“ – Auf der Suche nach Zugehörigkeit

Was passiert, wenn die Stadt, in der du geboren und aufgewachsen bist, dir das Gefühl gibt, nicht dazuzugehören? Wenn jede Tür, an die du klopfst, fest verschlossen bleibt? Hazal, 17 Jahre alt und Berlinerin, steht vor genau diesen Fragen. An ihrem 18. Geburtstag, an dem sie eigentlich nur mit ihren Freundinnen feiern möchte, nimmt ihr Leben eine drastische Wendung: Ein schicksalhafter Zwischenfall zwingt sie, alles hinter sich zu lassen und nach Istanbul zu fliehen – in eine Stadt, die ihr zwar neue Chancen bietet, jedoch auch viele Risiken mit sich bringt.

„Ellbogen“, inszeniert von Aslı Özarslan und basierend auf dem gleichnamigen Debütroman von Fatma Aydemir, nimmt uns mit auf eine intensive Reise durch Hazals Welt. Der Film, der als Eröffnungsfilm auf dem 28. Filmfestival Türkei Deutschland in Nürnberg gefeiert wurde, hat bedeutende Anerkennung erhalten: Er wurde unter anderem mit dem Preis für die Beste Regie beim FrauenFilmFest, dem Preis für den besten regionalen Spielfilm beim Lichter Filmfest in Frankfurt und dem Preis der Jugendjury beim Marburger Kids- & Jugendfestival ausgezeichnet. Zudem feierte „Ellbogen“ seine Weltpremiere auf der 74. Berlinale in der Sektion Generation.

Der Film berührt einen wunden Punkt und löst ein intensives Gefühl des Unbehagens aus – eine Mischung aus Wut, Trauer und Frustration. Beim Ansehen von „Ellbogen“ wird mir klar, dass die Geschichte von Hazal weit über eine fiktive Erzählung hinausgeht; sie spiegelt die Realität vieler Menschen mit Migrationshintergrund wider. Die Herausforderungen, die Hazal durchlebt, sind keine Einzelfälle, sondern Teil der Erfahrungen vieler junger Menschen, die ähnliche Hindernisse überwinden müssen.

Hazals Geschichte steht stellvertretend für die alltäglichen Kämpfe, mit denen sich viele Menschen in vergleichbaren Situationen konfrontiert sehen. Der Film taucht tief in ihre Welt ein und zeigt eindrucksvoll die systemische Intoleranz, das Streben nach Zugehörigkeit und die schmerzhaften Schritte des Erwachsenwerdens.

Asli Özarslan gelingt es mit „Ellbogen“, ein Werk zu schaffen, das in seiner rauen und ungeschönten Art das Erwachsenwerden in einer Gesellschaft zeigt, die oft nicht bereit ist, alle ihre Mitglieder gleichermaßen zu akzeptieren. Der Film stellt starke Frauenfiguren in den Mittelpunkt, die gegen die Herausforderungen kämpfen, die ihnen im Weg stehen. „Ellbogen“ ist ein bedeutender Beitrag zur Sichtbarkeit dieser Geschichten und zur Repräsentation der Vielfalt unserer Gesellschaft.

Ab heute ist „Ellbogen“ im Kino und auf Kinotour. Weitere Informationen zu den Vorführungen und Tickets findet ihr auf www.jip-film.de.

“Ellbogen” – Ab heute im Kino

FILMCREDITS
Regie: Aslı Özarslan
Romanvorlage: Fatma Aydemir
Drehbuch: Claudia Schaefer, Aslı Özarslan (Co-Autorin)
Produziert von: Jamila Wenske, Achtung Panda!
Kamera:Andaç Karabeyoğlu-Thomas
Schnitt: Ana Branea, David J. Achilles
Ton: David Almeida-Ribeiro, Andreas Radzuweit
Musik: Délphine Mantoulet
Casting: Manolya Mutlu

Cast:
Melia Kara – Hazal
Jamilah Bagdach – Elma
Asya Utku – Gül
Nurgül Ayduran – Ebru
Doğa Gürer – Mehmet
Mina Özlem Sağdiç – Semra
Jale Arikan – Sultan
Ali Emre Şahin – Onur
Ercan Karaçayli – Salih
İdil Baydar (Gilet Ayse) – Frau Göktan Shadi Eck – Mahdi
Haydar Şahin – Halil
Orhan Kiliç – Ömer Kuzu
Katrine Eichberger – Frau Meyer
Jörg Pintsch – Lars Immer/Ladendetektiv
Denis Riffel – Thorsten

Tuba Türker

PiYASA Vibes Vol. 2: Konzert und Afterparty

Ein unvergesslicher Abend wartet auf euch bei PiYASA Vibes Vol. 2 am 03.10.2024! Lasst euch von den einzigartigen Klängen des Munich Anatolian Project (MAP) begeistern und erlebt die packenden Beats von DJ B-Zey in einer Atmosphäre, die nur durch Musik geschaffen werden kann.

Munich Anatolian Project (MAP): Die Bandmitglieder, deutsch, kurdisch, alevitisch, türkisch sind, repräsentieren eine bunte Mischung aus Gastarbeiterkindern und Einheimischen, die gemeinsam eine starke Einheit bilden. Sie sind das lebendige Beispiel einer interkulturellen Gesellschaft, in der Vielfalt als Stärke betrachtet wird und kulturelle Unterschiede zu einer reichen künstlerischen Palette verschmelzen.
Ihre Musik ist eine faszinierende Fusion aus Funk, Jazz und traditionellen anatolischen Elementen, die die Seelen und Herzen der Zuhörer erobert. Sie ist geprägt von neuen Arrangements jahrhundertealter Lieder, die sie mit zeitgenössischen Klängen und ihrer einzigartigen Note veredeln. Auf der Bühne entfesseln sie eine mitreißende Energie, die das Publikum in ihren Bann zieht und auf eine musikalische Reise durch die Straßen Istanbuls und die Clubs New Yorks mitnimmt.

B-Zey: DJ B-Zey, geboren und aufgewachsen in Istanbul und St. Petersburg, lebt nun in München und hat bereits bei PiYASA Vibes Vol. 1 das Publikum begeistert. 
Nachdem sie im Nachtleben von Istanbul und Bodrum aufgelegt hat, bringt B-Zey authentische Sounds mit, um eine exotische Tanzdynamik in ihren Sets zu erzeugen. Auch orientalische und afrikanische Vibes sind in ihrem Genre vertreten. Nachdem sie während ihres Studiums als Resident DJ im Aachener Nachtleben aufgelegt hat, ist sie nun nach München gezogen und legt in den besten Spots der deutschen Metropole auf.

Kommt vorbei und taucht ein in eine Welt voller großartiger Musik und ausgelassener Stimmung. Sichert euch eure Tickets jetzt und seid Teil dieses einzigartigen Events!

Datum: 3. Oktober 2024
Einlass: 19:00 Uhr

Tickets:
Early Bird (limitiert): 12 € zzgl. VVK Gebühren (Onlineticket hier kaufen)
Vorverkauf: 16 € zzgl. VVK Gebühren (Onlineticket hier kaufen)
Abendkasse: 20 €
Supporter: 30 € zzgl. VVK Gebühren (Onlineticket hier kaufen)


Zeki Demirkubuz’un “Hayat”ı Türkiye’nin Oscar adayı

Yönetmen Zeki Demirkubuz’un “Hayat” filmi, Türkiye’nin Oscar adayı seçildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada, “Türkiye’nin Oscar adayı, Zeki Demirkubuz’un yönetmenliğini üstlendiği Hayat filmi oldu. Bakanlığımız tarafından da desteklenen filmimize Oscar yolculuğunda başarılar dileriz.“ İfadelerine yer verdi.

Zeki Demirkubuz, Türkiye’yi 2025 yılında Oscar’da temsil edecek filmi “Hayat” ile geçtiğimiz mart ayında Nürnberg’de yapılan 28. Türkiye Almanya Film Festivali’nde iki ödül birden almıştı. “En İyi Film” ve “Büyük Jüri Ödülü“ ödüllerini alan Demirkubuz, festivalde yaptığı teşekkür konuşmasında, “Hayatım boyunca çalıştığım en iyi oyuncu grubu olabilir.” demiş ve Nürnberg Film Festivali’nin kendisi için özel bir anlam taşıdığını belirtmişti. 

Film Hakkında: “Hayat”, genç bir kadın olan Hicran’ın (Miray Daner) babası tarafından Rıza (Burak Dakak) ile nişanlanmaya zorlanması sonucu gelişen olayları anlatıyor. Bu karara karşı çıkarak evden kaçan Hicran’ın izini sürmeye başlayan Rıza, İstanbul’a doğru uzun ve zorlu bir arayışa çıkar. Bu süreçte, iki karakterin içsel ve dışsal yolculukları, izleyiciye derin bir psikolojik dram sunuyor.

Tuba’nın Almanca yazdığı film önerisi için tıklayın:

Nürnberg’in kazananları haberi için tıklayın: