Nürnberg Lions Kulübü, depremzedeler için başlattığı yardım kampanyasıyla birkaç gün içinde 40 bin Euro topladı. Toplanan bağışlarla 4 bin civarında gıda ve hijyen paketi ihtiyaç sahiplerine ulaştırılabilecek.
Toplanan miktarı duyuran Dernek başkanı Avukat Emre Hızlı, başlatılan kampanyaya (Instagram hesabımızdan duyurmuştuk) gösterilen ilgiye teşekkür ederek, “Türkiyede can kaybı, yıkım ve hasara neden olan deprem felaketi nedeniyle büyük üzüntü duyduk. Birlik, kardeşlik ve ortak insani değerler gereği derneğimiz ve dostlarımız tarafından deprem mağdurları için temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik yardım kampanyası başlattık. Dayanışma ruhuyla yaraların en kısa zamanda sarılmasına bir nebze de olsa katkı sunmaktan büyük mutluluk duyarız. Kampanyamızı destekleyen yardımseverlere kalpten teşekkür ediyoruz. Türkiye`mize büyük geçmiş olsun. Depremde yaşamını yitiren kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralı olan vatandaşlarımıza da acil şifalar dileriz.” dedi.
Gıda ve hijyen paketleri İzmir Büyükşehir Belediyesi aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine ulaştırılacak. Nürnberg Lions Kulübü yardım kampanyası devam ediyor.
Münih Belediyesi, merkezi Maraş’ta bulunan deprem bölgesi için yardım kampanyası başlattı. Belediye, açılan bağış hesabına yapılan yardım miktarı kadar da üzerine ekleyecek.
Dün T. C. Münih Başkonsolosluğu’nun taziye defterini imzalayan Reiter, “Türkiye ve Suriye’de depremin ardından yaşananlar insani bir felakettir. Türkiye’nin Münih Başkonsolosluğu’ndaki taziye defterini imzalayarak olaydan etkilenen herkese en derin üzüntülerimizi ifade etmek istiyorum. Çok sayıda kurban için birlikte yas tutuyoruz ve elimizden gelen her türlü yardımı sağlayacağız. Düşüncelerimiz, bir çoğu Münih’te de bulunan yakınlarıyla birlikte.”
Spenden per Überweisung (IBAN/BIC) an: Stadtsparkasse München IBAN DE86 7015 0000 0000 2030 00 BIC SSKMDEMM Verwendungszweck „Erdbebenhilfe“
Münih Belediye Başkanı Dieter Reiter ve T.C. Münih Başkonsolosu Süalp Erdoğan
Münih Türk Film Günleri ve Münih Kuir Film Festivali işbirliğiyle Emin Alper’in son filmi ‘Kurak Günler’ 01 Şubat’ta City Kino’da gösterilecek. Hem aldığı ödüller hem de Türkiye Kültür Bakanlığı’nın verdiği desteği faiziyle birlikte geri istemesiyle son aylarda adından sıkça söz ettiren filmin Münih gösterimi için biletler günler öncesinden tükendi.
Dünya prömiyerini 75. Cannes Film Festivali’nin ‘Belirli Bir Bakış’ bölümünde başarıyla yapan ve Aralık ayının başında Türkiye’de vizyona giren Kurak Günler, Cannes’da Türkiye’yi temsil eden filmler arasında en yüksek açılışa da imza attı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın filme sonradan dahil edilen homofobi nedeniyle verdiği maddi desteği faiziyle birlikte geri istemesiyle de çok konuşulan filmi Münih Türk Film Günleri, Münih Kuir Film Festivali işbirliği ile göstererek LGBTİ+ haklarının önemine vurgu yapmak istiyor.
Daha önceki filmleri ‘Tepenin Ardı’, ‘Abluka’ ve ‘Kız Kardeşler’ ile de ulusal ve uluslararası birçok festivalden ödülü olan yönetmen Emin Alper’in dördüncü filmi ‘Kurak Günler’. Başrollerde Selahattin Paşalı ve Ekin Koç’un olduğu film, bir süredir kuraklık sorunuyla boğuşan Yanıklar kasabasında geçiyor. Film, kasabaya yeni atanan genç savcı Emre, seçimlere hazırlanan belediye başkanı Selim, yerel gazeteci Murat ve kasaba eşrafı arasında yaşanan çekişmeler üzerinden yolsuzluk, kanunsuzluk ve homofobiyi konu alıyor.
Kurak Günler’in Münih’te 1 Şubat’ta City Kino’da yapılacak olan özel gösterimi için biletler günler öncesinden tükendi.
Anadolu ezgilerini saykodelik melodilerle yorumlayan Amsterdam çıkışlı grup Altın Gün, 9 Kasım’da Münih TonHalle’de konser verecek. Geçmişle bugünü unutulmaz bir biçimde birleştiren grubun enerji dolu sahne performansı kesinlikle kaçırılmamalı.
2016 yılında Hollanda’da kurulduğu günden bu yana Berlin, Londra, Paris ve Amsterdam gibi şehirlerde kapalı gişe olmak üzere dünyayı turlayarak yüzlerce konser verdi; Coachella, Fuji Rock, Primavera Sound ve Lowlands gibi önemli festivalleri adeta salladı.
İkinci albümleri Gece ile bir Grammy adaylığı da bulunan grubun şimdiye kadar üç albümü yayımlandı. Dördüncü albümü ise 10 Mart 2023 tarihinde Avrupa’da Glitterbeat Records ve Kuzey Amerika’da ATO etiketiyle çıkacak. Dördüncü albümde yer alacak şarkılardan biri olan, sözleri Sabahattin Ali’ye, müziği Zülfü Livaneli’ye ait olan Leylim Ley ise geçtiğimiz günlerde yayımlandı.
Anadolu müziğini dünyaya sevdiren Altın Gün, şimdi yeni şovuyla çılgın sesleri, harika melodileri ve onları spot ışıklarına fırlatan canlı enerjiyi bir sonraki seviyeye taşıyor.
Tam bir füzyon grup olan Altın Gün şu isimlerden oluşuyor; Merve Daşdemir (solist) Ben Rider (gitar), Daniel Smienk (davul), Jasper Verhulst (bas), Erdinç Yıldız Ecevit (saz, keyboard, vokaller), Gino Groenveld (perküsyon).
Grubun Münih konserinde DJ Booty Carrell de set başına geçecek.
Yer: TonHalle, Münih Giriş: 19.00h Giriş ücreti: 28,20 Euro Bilet için tıklayın…
9 Kasım 2022 tarihli Altın Gün Münih konseri için İnstagram hesabımız üzerinden çekilişle bilet kazanabilirsiniz. Sayfaya ulaşmak için fotoğrafa tıklayın…
“Karanlıklardan doğar aydınlıklar”“Pencereler önünde çürürken o güzelim yıllarım”“Uzat elini”“Balıkçıları çiz, balıkçıları”“Kaçan balık misali”“Uyandım saat üç, dört, beş; bana hiç fark etmez”“Bekle bizi İstanbul”“Duramam uzağında”“İncecikten bir kar yağar”“Bu komedi oyun bitti”
Nürnberg’de Kabus Kerim, DJane Belmosh ve sürprizlerle dolu bir gece: HarikaNights
Nürnberg’de 9 Temmuz’da harika bir gece olacak: Harika Nights. Modern bir kilise binasında yapılacak olan partide 80’ler ve 90’ların unutulmaz şarkıları yankılanacak. Gecede set başında Cartel grubunun kurucularından efsane Kabus Kerim de olacak.
DJane Belmosh ve Kabus Kerim
İlki 2019 yılında pandemiden hemen önce gerçekleşen parti dizisinin yaratıcısı Başak Soner, çok kültürlülüğe verdiği önemi etkinliğe de yansıtmak istiyor. Bu nedenle gecede sadece Türkçe değil, 80’lerde ve 90’larda popüler olan yabancı sözlü şarkılar da yerini bulacak. Kabus Kerim’in yanı sıra gecede İstanbul’dan Djane Belmosh da set başında olacak.
HarikaNights’ın yaratıcısı Başak Soner ve arkadaşları
Sürpriz şovların da olacağı gece saat 21.00’da başlayacak. Geceye giriş için ise 21 yaş üstü olmak gerekiyor. Başak Soner, “Gençliği 80’lerde, 90’larda dans pistlerinde geçenlerin iyi bildiği bir eğlence olacak. Sabahlara kadar dans edip doyasıya eğlenmeyi hepimiz çok özledik. HarikaNights’ta Kabus Kerim ve Djane Belmosh bizi, bir zaman tünelinden geçirerek müziğin en unutulmaz o iki on yılına ışınlayacak. Retro ile modernin buluştuğu doyasıya dans edebileciğimiz bir ortam küçük sürprizler… Artık hasret bitiyor.” diyor ve kendini genç hisseden herkesi partiye bekliyor.
Harika Nights, 09.07.2022 Lux Kirche, Leipziger Straße 25, 90491 Nürnberg Giriş: saat 21.00 Ön satış: 20,- Euro (Bilet almak için burayı tıklayın) Kapı: 25,- Euro Detaylı bilgi için: www.harikanights.de
Eserleri uluslararası sergilerde de yer alan Münihli sanatçı Saffet Çokgezen’in “İmplozyon” (Implosion) isimli sergisi, 3 Haziran’da Münih Feierwerk Farbenladen’de açılıyor.
İç patlama anlamına gelen implozyon maddenin içe doğru enerji vererek cismi parçalamasına deniyor. Saffet Çokgezen’in tanınabilir konturlar ile tam soyutlama arasında gidip gelen eserlerinde, formlar ve insan figürleri metaforlara dönüşüyor.
Emplozyon sergisinin açılış günü sanatçı ayrıca “mesajlı organik sokak giyimi” olarak tanımladığı yeni projesi „shirt with heart“ın da detaylarını duyuracak.
„neon döner“ / 120x160cm / Öl, Acryl und Weichpastellkreide
Açılışı 3 Haziran’da saat 16.00 ile 22.00 arası yapılacak olan sergi, 21 Haziran’a kadar çarşamba ve perşembe günleri 16.00 ile 20.00 arası, cumadan pazara kadar da 18.00 ile 22.00 arası gezilebilir.
Berlin bu yıl ikinci kez şahane bir etkinliğe sahne oluyor; “İç İçe –Yeni Anadolu Müziği Festivali”. Geçtiğimiz yıl pandemi şartlarında ilki gerçekleşen festivalde bu yıl yine harika bir programla ayrımcılığa karşı ve çeşitlilik için çalışılıyor.
Siyasal bilimler ve iletişim mezunu Melissa Kolukısagil, Berlin’de uzun yıllardır müzik ve organizasyon alanında çalışmalar yapıyor. Bu çalışmaları sırasında çok kültürlülüğü ile bilinen Berlin’in bile ne kadar “beyaz ve hiyerarşik” olduğunu farkediyor. Yaratıcısı olduğu İç İçe festivali tam da bunu kırmayı ve daha eşit bir toplum oluşmasına katkı sağlamayı amaçlıyor.
Festival programında bu eşitlik kendini hemen belli ediyor; Bu yıl programda Palmiyeler, Ozan Ata Canani & Karaba, Deniz Mahir Kartal, Anthony Hüseyin, Ladies on Records, Mahir Duman, Booty Carrell, Slimgirl Fat gibi Almanya genelinden ve Türkiye’den sanatçılar ve gruplar var. Festivalin bir de ön programı var: Biz Bize.
Festivalin son hazırlıkları devam ederken Melissa ile festivali, çalışmalarını, Berlin’i ve müziği konuştuk…
Melissa Kolukısagil
Büyük gün yaklaşıyor. 28 Mayıs’ta Berlin’de İç İçe Festivalini düzenliyorsun. Çalışmalar nasıl gidiyor? Heyecan başladı mı?
Nasıl başlamasın! Festivalimize birkaç gün kaldı ve hepimiz aşırı yoğun bir çalışma temposuyla 4 koldan son hazırlıklarımızı tamamlamak üzereyiz. İç İçe 2022 için gerçekten ekip olarak çok heyecanlıyız. Tabii doğal olarak biraz stres de var ama, olur o kadar.
İç İçe festivalinden haberim olduğunda gözlerimin parladığını, “Bravo, ne güzel düşünülmüş!” dediğimi hatırlıyorum. Almanya’da bu türde bir festival ilk kez yapılıyor bildiğim kadarıyla. İç İçe bir eksiklikten doğmuş olmalı? Fikir nasıl oluştu?
Berlin’de booker olarak çalışmaya ilk başladığımda, herkesin ne kadar çok kültürlü diye övdüğü bu şehirde bile sahnenin ne kadar beyaz ve hiyerarşik olduğuna çok şaşırmıştım. Bu şaşkınlık zamanla içimde hissettiğim bir eksikliğe ve bu alanı yeniden inşa etmek için bir arzuya dönüştü. Daha önce de bu cevabı vermiştim; ama gerçekten de festival fikri aklıma geldiğinde, hayatımda ilk kez bir fikrim var gibi hissettim. Ulaştığım ve destek aldığım FLINTA ve BIPoC müzik toplulukları bana İç İçe’nin fikirsel alt yapısını oluşturmak için inanılmaz bir ilham verdi. Sonuç olarak BIPoC, post – migrant toplulukların görünürlüklerini artırmak için alan açmak, hepimizin kendimizi güvende hissettiği bir festival yaratmak fikri, en önem verdiğim projem haline geldi.
Tabii kişisel olarak hissettiğim ve fark ettiğim eksiklikler dışında Anadolu’nun müzik mirası ve bugün birçok sanatçıya nasıl ilham verdiği de oldukça belirleyici oldu. Ve ilettiği mesaj… En nihayetinde, Anadolu müziği kimseye ait değil, ama aynı zamanda herkese de ait. Bu müziğin içinde Türk, Rum, Kürt, Ermeni, Arap, Hristiyan, Müslüman ya da Yahudi, her halktan, topluluktan ögeler bulmak mümkün.
Bu yüzden Anadolu müziğinin ayırt edici ve önemli bulduğum özelliği, bu ufacık toprak parçası üzerinde bir arada yaşayan tüm insanların yüzyıllar boyunca süren mirasından doğal olarak meydana gelen inanılmaz çeşitlilik. Basit bir örnekle, Yunan tavernasına gidip oturduğunuzda arkada çalan Yunanca şarkının Yunanca bilmeyen bir Türkiyeli’ye tanıdık gelmesi, ve aynı şarkıya Türkçe sözleriyle eşlik etmesi hepimiz için çok alışılmış bir gerçeklik. Halbuki bu küçük anın altında bile Anadolu’nun müzik geçmişine dair kocaman bir farkındalık yatıyor.
Biz de, İç İçe aracılığıyla bunun gibi alanlar yaratmanın, daha eşit bir toplum inşasına gerçekten katkıda bulunabileceğine inanıyoruz. Ve daha saygılı bir topluluk… Bunu müzik aracılığıyla yapmak, açık söylemek gerekirse, çalışmaktan hiç yorulmayacağımız bir proje.
Sonuç olarak İç İçe Festival, topluluğunun çok sesliliğini temsil etmeyi ve onları sosyal anlamda daha görünür kılmayı istiyor ki Anadolu müziği ve onun Almanya’daki kültür alanları hak ettikleri yeri elde edebilsin.
Festival programında Berlin’den olduğu kadar Almanya’dan ve Türkiye’den sanatçılar, gruplar var. Çeşitliliğe önem verilmiş belli. LineUp’ı oluştururken nelere dikkat ediyorsun?
Festivalin tam başlığı “İç İçe: Festival für neue anatolische Musik”. Tabii ki neyin “anatolische” olduğu, yeni Anadolu müziğinin ne demek olduğu biraz tanımlanmamış ve yoruma açık bir alan. Bunu bu şekilde üretmek, booking sürecinde de çeşitliliği yaratabilmemize imkân verdi. Festival’in Türk müziği değil Anadolu müziği olması da oldukça önemli bir detay, çünkü Anadolu müziğinin ilham aldığı kaynaklar, üstünde yaşayan halklar, bir önceki soruda da bahsettiğim gibi tek bir ulusa veya kimliğe indirgenemeyecek kadar fazla. Dikkat ettiğim noktalardan biri bu toplulukları olabildiğince eşit bir şekilde temsil eden bir sahne yaratmak.
Bunun dışında aynı çeşitliliği ve kapsayıcılığı cinsiyet eşitliği alanında yaratmak da oldukça önemli. Almanya’daki müzik sahnesinin sorunu sadece beyaz ve hiyerarşik olması değil, ayrıca çok erkek-egemen olması. Bunu değiştirmek ve FLINTA topluluk için de güvenli bir alan oluşturmak çok önemli bir diğer kriterimiz. Bu yüzden festivalin booking sürecinde uyguladığımız bir kota prosedürü var: Festivalde yer alan performansların yüzde 60’ı cinsiyet / cinsel yönelim açısından çeşitlilik içermeli. Bir başka deyişle, performansların en fazla yüzde 40’ı “sadece cis-erkek içeren gruplar” olabiliyor.
Son olarak, Anadolu’nun kendisini ve Almanya’daki Anadolu’yu birbirine bağlamak için, sizin de dediğiniz gibi hem o coğrafyanın kendisinden, hem onun buradaki yansımasından, yani Almanya’dan sanatçılar çağırmaya özen gösteriyoruz.
Bir de festivalden bir gün önce ek programınınız var; Biz Bize…
Evet, bu yıl, geçtiğimiz yıldan farklı olarak festivalin sosyal ve fikirsel alt yapısı için ayrı bir gün oluşturmak istedik. Geçtiğimiz yıl festival gününde göçmen tecrübelerini aktarmak için “Daughters and Sons of Gastarbeiters” bir okuma düzenlemişti. Bu yıl bu tip paylaşımlara açtığımız alanı biraz daha büyütmek ve çeşitlendirmek istedik. Aynı zamanda mahallemizde kendi topluluğumuz için de bir alan yaratmak istedik.
Bu sebeple 27 Mayıs günü, Körnerpark Neukölln’de ücretsiz bir etkinlik düzenliyoruz: Biz Bize. Biz Bize’de festivalin ana fikrini inşa eden toplumsal ve sosyal konuları daha derinine tartışabileceğimiz, aynı zamanda beraber eğlenebileceğimiz bir alan yaratmayı düşünüyoruz. Biz Bize’de, İç İçe’den daha farklı olarak paneller, performanslar da olacak. Tabii müzik de her zamanki gibi orada olacak. 27 Mayıs günü Körnerpark’a herkesi bekliyoruz.
Festival dışındaki çalışmalarından da bahseder misin? Melissa Kolukısagil’in bir iş günü nasıl geçiyor?
Valla nasıl desem ki? O an üzerinde çalıştığım projeye göre çok değişiyor. Projeye göre gittiğim ofis, çalıştığım insanlar değişebiliyor veya evde kendim Home-Office çalışabiliyorum. Ancak genel olarak, Festival dışında Berlin Clubcommission için “Awareness and Diversity Project”i yönetiyorum. Bu sebeple farklı farklı göçmen STKları ile, kulüplerle çalışıyorum. Berlin Kulüp Sahnesini BIPoC ve FLINTA topluluklar için daha az ayrımcı ve ulaşılabilir kılmak için atölyeler, workshoplar düzenliyorum. Böylece, İç İçe’yi inşa eden fikirsel altyapıyı aslında tüm Berlin Club sahnesine de uygulama imkanım oluyor.
Bunun dışında, istisnasız her Cuma, İç İçe ekibi olarak haftayı beraber bitirmek için online ya da yüz yüze buluşuyoruz!
Çalışmalarında müzik çok önemli bir yere sahip. Peki işlerin dışında neler dinliyorsun?
Eskiden sadece sözlerini anlayabildiğim müzikleri dinlerdim. Ancak artık bu aşamada dünyanın her yerinden, her dilden müziği dinliyorum. Belli bir tür üzerine de yoğunlaşmıyorum. Birbirinden farklı janralar, diller, dünyanın her yerinden müzikler… Kendimi farklı müziklerin hepsine bu kadar açık hissetmek ve aynı açıklığı etrafımdaki insanların müzik zevklerinde de görmek çok hoşuma gidiyor. Yani söyleyebileceğim tek bir müzik türü ya da sanatçı yok. Ama şu sıralar en çok UK’den Female BIPoC neo-soul sanatçılar kulağımda.
Bu tür işlerin içinde böyle tutkuyla olan birinin mutlaka bir arada yaşamla ilgili büyük hayalleri vardır. Göçmen kökenli genç bir birey olarak Almanya’da yaşamla ilgili hayallerin nelerdir?
Almanya’daki yaşamla ilgili hayaller kurmak biraz büyükçe bir soru oldu ama şöyle söyleyebilirim. Hayalini kurduğum şey İç İçe / Biz Bize’nin bir proje olarak, dışlanmış, temsil edilmediğini düşünen diğer gruplara, kolektiflere, insanlara ilham olabilmesi. Umuyorum bu projeden yola çıkarak kendi görünürlüklerini artırmak, kültür endüstrisini, sokakları, Berlin’i, kendilerine daha ait hissetmek, ve burada eşit temsil edildikleri bir gerçeklik kurabilmek için harekete geçecek gücü kendilerinde bulurlar. Sanıyorum bu aşamada kurduğum hayaller böyle.
Kürtçe müziğin önemli isimlerinden Mehmet Atlı, 21 Mayıs akşamı Christopher Esch (bas gitar) ile birlikte Münih’te sahneye çıkacak.
Kürtçe müzik gruplarının ilklerinden olan koma denge azadi’de yer alan ve gruptan ayrıldıktan sonra solo çalışmalarıyla devam eden Mehmet Atlı’nın dördüncü albümü “Miro Mircan” 2020’de çıktı. Bu albümde yine kendi yorumuyla klasik Kürt müziğinden örnekler ve kendi bestelediği şarkılar yer alıyor.
Mehmet Atlı 21 Mayıs akşamı IG Feuerwache sahnesinde çoğunluğunu kendi bestelerinin oluşturduğu Kürtçe ve Türkçe şarkı ve türküler seslendirecek. Bas gitarıyla Münihli Christopher Esch de eşlik edecek.
Cumartesi, 21. Mai 2022 Yer: Ganghoferstr. 41, 80339 Münih Giriş saati: 19.00 Ücret: 20 € Reservasyon için: f.ay@initiativgruppe.de Telefon: 089 / 510 861 32 Fatma Ay
Yavaş Ebeveynlik 1 ve 2 kitaplarının yazarı Klinik Psikolog Pınar Mermer, Münih’te “Memleketten Uzakta Bir Arada” başlıklı bir seminer verdi.
Münihli Göçmen Anneler grubu tarafından Kulturhaus Milbertshofen’de düzenlenen iki oturumluk seminerde Pınar Mermer, özellikle son yıllarda Münih’e yerleşmiş olan Türk ailelerle buluştu ve göç sürecinde psikolojik sağlamlık üzerine paylaşımlarda bulundu.
Öğleden önceki ilk oturumda, yeni dünya düzeninde aile ilişkileri ve göçmenliğin ilişkiler üzerindeki etkileri konusuna odaklanıldı. Dil, kültür, yaşam tarzı gibi değişikliklerin beraberinde getirdiği travmalar ve bu travmaları aşmaya yarayacak çözüm önerilerinin de paylaşıldı. Seminerin ikinci oturumunda ise çocukların yaşadıkları adaptasyon süreci ve karşılaşılan problemleri aşabilmek için bilimsel olarak etkinliği kanıtlanmış stratejiler ve pozitif disiplin teknikleri ele alındı.
Kendisi de bir göçmen anne olan Pınar Mermer, Münih’ten sonra Berlin’e geçerek orada da Türk göçmen ailelerle buluştu.