Pazartesi, Ekim 13, 2025
Startseite Blog Sayfa 20

Şükrü Erbaş, Hüseyin Şahin ve Hilmi Nar ile Münih’te şiir ve müzik dinletisi

Türkçe şiirin önemli isimlerinden Şükrü Erbaş, Hüseyin Şahin ve Hilmi Nar ile birlikte 8 Mayıs’ta ‘şiir ve müzik dinletisi’ etkinliği için Münih’te olacak.
Schwanthaler Str. 80 adresinde gerçekleşecek olan etkinlikte Şükrü Erbaş ve Hüseyin Şahin şiirler okuyacak, Hilmi Nar ise aralarında kendi bestelerinin de olduğu şarkıları seslendirecek.
Etkinlik saat 13.00’da başlayacak.

Etkinlik bileti kazanabilirsiniz
Şiir ve müzik dinletisi için PiYASA Magazin instagram hesabında çekilişle bilet kazanabilirsiniz. Detaylar için tıklayın.

Karikatürist Cihan Kılıç ile Direktör Ali Bey’in 125 yıl öncesinden bugüne erişen buluşması

Direktör Âli Bey’in Batılı anlamdaki ilk gezi yazısı olan ‘’Seyahat Jurnali’’ Cihan Kılıç’ın birbirinden özgün çizimleri ve Ali İhsan Varol’un editörlüğüyle Büyük Ayı Yayınlarından çıktı…

Klasik Türk edebiyatının önemli kalemlerinden Direktör Âli Bey’in 1885-1888 yılları arasında Düyûn-ı Umûmiye’deki görevi nedeniyle İstanbul’dan yola çıktığı seyahatte, gördüğü Irak ve Hindistan gibi uzak memleketlerin coğrafi, demografik ve kültürel özelliklerini son derece içten ve sade bir üslûpla aktarmasının güncesi olan Seyahat Jurnali, aynı zamanda tanık olduğu bazı ilginç olayları kıvrak zekâsıyla, mizahi vurgularla veya güçlü gözlemlerle ele alması bakımından kapsayıcı bir yazılı belge niteliği taşır.

Üslûbunun korunmasına özen gösterilerek günümüz Türkçesine aktarılan Seyahat Jurnali, dönemin değişmeye başlayan edebiyat anlayışının da önemli örneklerinden birisi olma özelliğine sahiptir…

(Kitabı buradan sipariş edebilirsiniz)

DİREKTÖR ÂLİ BEY
Tanzimat döneminin önemli gazeteci ve oyun yazarlarından Direktör Âli Bey 1846 yılında İstanbul’da doğdu. İlköğrenimine özel dersler alarak başladı. Erken yaşlarda Fransızca öğrendi. 1859 yılında Vâlide Rüşdiyesi’ni bitirdikten sonra tarih, coğrafya, felsefe, astronomi, kimya, ekonomi, yönetim bilimi, hukuk ve matematik alanında özel dersler aldı. Fransızca’sının yanında Arapça ve Farsça’yı da öğrendi.

Memurluk yaşamına on dört yaşında Babıali Tercüme Odasında başladı. Yazı yazmaya da bu yıllarda başladığı düşünülmektedir. Uzun yıllar bürokrasinin önemli kademelerinde görev aldıktan sonra, 1884-1888 yılları arasında Düyûn-ı Umûmiye’de müfettiş olarak çalıştı. 1895’te tayin edildiği direktörlük makamını ise ölünceye kadar sürdürdü. Son görevi dolayısıyla da ‘’Direktör’’ lakabıyla anıldı.

Kendi döneminde ‘’Osmanlıların Molière’i’’ olarak tanınan Direktör Âli Bey, başta tiyatro olmak üzere mizah ve seyahat edebiyatı alanında eserler verdi. Fransız yazarlardan oyunlar uyarlayarak Batı tarzına uygun bir tiyatronun gelişmesi için oyunlar yazdı. Türkçenin ilk mizah dergisi Diyojen’de mizah yazıları yazdı. Dergi kapatıldıktan sonra Çıngıraklı Tatar ve Hayal dergilerinde yazmaya devam etti. Türk edebiyatında ilk mizah sözlüğü olan Lehçetü’l-hakâyık’ı yazdı. Seyahat Jurnali isimli eseri Batılı anlamdaki ilk gezi yazısı olması bakımından önemlidir.

CİHAN KILIÇ
1987 yılında İstanbul’da doğdu. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde inşaat mühendisliği eğitimi aldığı yıllarda haftalık mizah dergisi Fermuar‘da karikatür çizmeye başladı. 2007 yılı itibarıyla kadrosuna katıldığı Uykusuz dergisinde çizimlerine devam ederken, illüstrasyonları ve çizgi öyküleri yurt içi ve yurt dışı sergilerde yer aldı. Ama Arkadaşlar İyidir (2012), Ve Sinem-1 (2014), Ve Sinem-2 (2016) isimlerinde üç adet kitabı bulunan çizer, 2017 yılında 8 çizer arkadaşı ile birlikte çizgi roman / mizah dergisi Para Tuzağı‘nı kurmuştur. Günümüzde ise 2020 yılından itibaren animasyon içerikleri üreten Para Tuzağı bünyesinde çalışmalarını sürdürmekte ve Uykusuz dergisi için haftalık çizgi öyküler hazırlamaya devam etmektedir.

Portreler: Franz Liszt

Beyoğlu, yüzlerce hatta binlerce kitaptan oluşan hikaye serisi gibi, insan sokaklarında yürürken etrafına dikkatlice bakarsa bu kitabın karakterlerini görmemesi imkansız.

Ben de bu durumu çok yaşadım. Mesela İstiklal Caddesi’nden eski ismi Polonya Sokak olan Nur-i Ziya Sokak’tan Tophane’ye inerken bir binanın cephesinde Franz Liszt burada oturmuştur plakası gözüme ilişti.

Franz Liszt çok sevdiğim bestecilerdendir, özellikle Macar Rapsodisi, Liebestraum, Marx kardeşlerin ‘’A Night in Casablanca’’ filmindeki Hungarian Rapsody Arp performansı harika. Filmi ben de yeni keşfettim gerçi..

1811 yılında Avusturya’da doğmuş. Avrupa’da ün yapmış, eşine az rastlanır Macar bir piyano virtüözü. Müzik yeteneğini ilk babası keşfetmiş. İlk derslerini de babasından almış. Daha sonra da Salieri ve Beethoven’in öğrencilerinden, Czerny’den dersler almış.

İlk konser gezisine 10 yaşında çıkmış. Devrin ünlü Piyano öğretmeni Czerny, Liszt’in piyano çalışını tabiri caizse ağzı açık bir vaziyette dinlermiş. İlk konserinde Beethoven da bulunmuş. Hatta Liszt’in çalışını çok beğenerek konserden sonra onu tebrik etmiş. 12 yaşına geldiğinde ise dinleyicilerin, müzisyenlerin ve kralların takdirini toplayan bir konser piyanisti olmuş. Paris’te yaşadığı günlerde Chopin’in yeteneğini duyup onu kendisine rakip olarak görse de sonraları çok iyi dost olmuşlar. 

1847 yılında İstanbul’a da gelerek Abdülmecit’e Dolmabahçe Sarayı’nda konser vermiş. Sultan ünlü virtüözü dinlemek için o kadar heyecanlıymış ki İstanbul’a gelir gelmez hemen Sultanın huzuruna çıkarılmış. Litstz de Osmanlı hükümdarının huzuruna çıkacak olmanın önemini bildiği için Paris’ten kendisi için özel olarak yaptırdığı piyanosunu getirtmiş. Sultan da bu gösterisini bir nişanla taçlandırmış. 

Ayrıca Büyükdere’de, Franchini Köşkü’nde verdiği konser de son derece gösterişli ve parlakmış. Rus Elçiliği ve farklı elçiliklerde de olmak üzere beş konser vermiş. Büyükdere, İstanbul’da  benim çok sevdiğim semtlerden oldu ilk gördüğümden beri, Franchini köşkünü de araştırdım ama şimdi ki yerini bulamadım henüz.
Bu konserler sırasında da Beyoğlundaki binada, ünlü piyano yapımcısı M. Alexandre Commendinger’in konuğu olarak oturmuş. Bahsi geçen bina yıkılıp yenisi yapılmış. Plaka ise yeni yapılan binanın cephesine tekrardan yerleştirilmiş.

Liszt 1861-1869 yılları arasında müziği arka plana atarak Roma’da yaşamış, dini kitaplar yazmış. Fakat müzik yine de peşini bırakmamış. Budapeşte Müzik Okulu’nu kurarak ilk başkanı olmuş.
31 Temmuz 1886’da, çok renkli ve hareketli bir hayat sürdükten ve romantik müzik anlayışına radikal kırılma noktaları getiren uzun bir yaratıcılık kariyerinin ardından Bayreuth’da son nefesini vermiş.

Liszt, sözle anlatılanları notalarla anlatabilmiş ki bu bakımdan bence olağanüstü bir yetenek.

En tanınmış eserleri de şöyle;
Faust Senfonisi 
Dante Senfoni 
II Macar Rapsodisi
İki piyano konçertosu
12 Senfonik şiir 
Si minör sonat
Haç Yılları ve 700’ü aşkın beste…

Zeynep Biçici: “Göçmen kadınlar işgücü sömürüsüne çok daha açık”

Göçmen Kadınlar Birliği (GKB) Münih, geçtiğimiz günlerde ‘1 Mayıs’a giderken çalışma hayatında kadınlar’ konulu bir panel düzenledi. Panele konuşmacı olarak katılan IG BAU Departman Başkanı Zeynep Biçici, kadın işçilerin çalışma hayatındaki sorunları ve sendikaların bu sorunlara yönelik çalışmaları hakkında bilgi verdi.

Kadınların işgücü sömürüsüne daha açık olduklarını belirten Zeynep Biçici, “Kadınlar işgücü sömürüsüne daha açık. Göçmen kökenli kadınlar ise çok daha açık. Çünkü haklarını daha az biliyorlar, çünkü dil sorunu var.” dedi. Biçici, kadınların part time ve mini job gibi işlerde daha fazla çalıştıklarını ve sosyal sigortaları ödenmediği için de emeklilikte yoksullukla karşı karşıya kaldıklarını vurguladı. Almanya’da 6,5 milyon mini job işçisi var ve bunların çoğunluğunu kadınlar, özellikle de çocuklu kadınlar oluşturuyor.

Sendika olarak işyerlerinde ücretsiz dil kursları verdiklerini ve bu vesileyle işçileri de sendikaya kazandıklarını belirten Biçici, “Toplu sözleşmeler var, haklar var ama bu hakları biliyorsa alabiliyor işçi, bilmiyorsa alamıyor. Biz de sendika olarak ücretsiz dil kursları veriyoruz. Ukrayna’dan gelenlere de uygulamamız gerekiyor ki haklarını öğrensinler, sömürülmesinler.” dedi.

Pandemi ve savaş

Pandemi başladığında ilk işten çıkarılanların mini job işçilerinin olduğunu hatırlatan Biçici, “Şimdi işverenlerin o işgücüne ihtiyaçları var ama işçiler artık uyandı, dönmüyorlar. Bu nedenle işverenler, Ukrayna’dan gelenleri işgücü olarak kazanmak istiyorlar.” dedi. Ukrayna’da savaştan kaçıp Almanya’ya gelenlerin çoğunluğu kadın ve çocuklar. “Biz yıllardır daha fazla kreşe ihtiyaç var diyorduk. Şimdi ilk kez işverenler de aynı şeyi söylüyor. Çocukları çok sevdikleri için mi? O çocukların annelerini işgücü olarak bir an önce kazanabilmek için.”

IG BAU Departman Başkanı Zeynep Biçici ve GKB adına toplantıyı yöneten Sevin Emek Öner

Örgütlülüğün önemine de vurgu yapan Biçici, uzun yıllar yaptığı alan çalışmaları sırasında karşılaştığı vahim kadın hikayelerinden de örnekler verdi. Özellikle Türkiye kökenli kadınlarla ilgili başlangıçta eşlerinin sendikaya üye olmalarını istemediklerine değinen Biçici, artık bunların aşıldığını, kadınların giderek daha fazla örgütlenmeye başladığını, gruplar içerisinde yer aldıklarını ve kendilerini geliştirdiklerini de vurguladı.

Türkiye’den gelenler

Almanya’da sendikaların 60’lı yıllarda iyi örgütlü olduğunu ve bunda Türkiye’den gelen işçilerin payının da büyük olduğunu belirten Biçici, “O dönem teşkilat yasasına göre işçi temsilciliklerine sadece Almanlar aday olabiliyordu. Türkiye’den gelen işçiler sendikacılıkta daha tecrübeliydi. Onların yaptıkları grev ve Alman Sendikalar Birliği’ne ‘bu hakkı vermezsen kendi sendikamızı kurarız’ tehdidiyle yasa değişti.” dedi. Yine o yıllarda Türkiye’den Almanya’ya göç edenlerin arasında en yüksek sayıyı kadınların oluşturduğunu da hatırlattı.

Yakında 12 Euro’ya çıkacak olan asgari ücretin Almanya’da 2015 yılından bu yana var oluğunu belirten Biçici, “Almanya o zamana kadar Avrupa’da ücretleri aşağı çeken bir ülkeydi. Fransa, Belçika, İngiltere asgari ücreti yükseltirken Almanya’da yoktu.” dedi.

Göçmen Kadınlar Birliği’nde yapılan toplantının sonunda kadınlar ‘Almanya’da işçi haklarının dünyanın birçok yerinden daha iyi olduğu ama dikkat edilmezse burada da bu hakların azar azar yitirilebileceği’ konusunda hemfikirdi. Toplantı, moderatör Sevi Emek Öner’in 1 Mayıs’ta alanlarda buluşma çağrısıyla son buldu.

Klasik müzik, ışık ve video gösterisi ile çocuklara yönelik kültürel zenginlik programı

Piyanist ikili Ela Cansu Bekgöz ve Milica Dimitrijevic, Uluslararası Irkçılığa Karşı Haftalar programı kapsamında 27 Mart’ta Kunstlabor’da interaktif bir konser verdi.

Çocuklar ve ailelerine yönelik olan bu konserde Münihli film yapımcısı Nelson Berger, piyanist ikiliye ışık ve video gösterisi ile eşlik etti. Yeteneklerini birleştiren bu üç genç sanatçı, konserde çocukları interaktif dahil ederek doğa, müzik ve kültürel zenginlik gibi önemli konuları işleyen bir konseptin yaratıcısı oldu.

Türk, Sırp ve Alman olmak üzere 3 farklı milletten oluşan ekip, ırkçılığa karşı örnek oluşturdukları bu konsepti 30 Nisan’da çocuk günleri kapsamında tekrar sahnelendirecek. Etkinlik, yine Dachauer Str. 90 adresindeki Kunstlabor’da yapılacak.

Portreler: Mihri Müşfik

Çocukluğumdan beri bildiğim, adını çok sevdiğim Bakla Tarlası Apartmanı. Yoğurtçu parkından Modaya çıkılan caddenin hemen üzerinde.

Cuma günü önünden geçiyordum yine. Fotoğraflarını çekmek bugüne kısmetmiş. Bakla tarlasının semtle içli dışlı bir anlamı var tabii. İlginç olansa bu apartmanın bahçesinde eskiden Çerkez Dr. Rasim Paşa’nın konağının olması. Konak tabii ki günümüze ulaşmamış. Türkiye’nin ilk kadın ressamlarından birisi olan Mihri Müşfik de bu konakta doğmuş meğer. Size onun fırtınalı hayat hikayesini anlatmak istiyorum. 

Mihri hanım, 26 Şubat 1886’da Moda’da doğmuş. Sanatın hemen her dalıyla ilgilenmiş. Sarayla olan akrabalık bağı, Mihri Hanım’ın erken yaşlarda II. Abdülhamid dönemi saray ressamı Fausto Zonaro’dan dersler almasını sağlamış. Gariptir ki İtalyan ressamdan aldığı kısıtlı eğitimlerin ona yetmediğini düşünerek 17 yaşında, Vatikan’ın Fransız elçisi olan Barrer’in eşi Madam Barrer yardımıyla sahte pasaportla Roma’ya kaçmış. Burada Güzel Sanatlar Akademisi’nde bir süre resim eğitimi aldıktan sonra oradan Paris’e geçmiş. 

Burada sanatıyla hayatını kazanmaya başlamış. Kendinden dört yaş küçük olan Selami Müşfik’le evlenmiş. Bu sırada Paris’te tanıştığı Maliye Nazırı Mehmed Cavid Bey, Mihri Hanım’ın kabiliyetini tüm İstanbul’a duyurmuş.  

İstanbul’a döndüğünde ise önemli atılımlara imza atmış. İnas Sanayi Nefise Mektebinin kurulmasını sağlamış. Düşünün, o dönemler Avrupa’da bile henüz kadınlar akademilere öğrenci olarak bile kabul edilmezken Mihri hanım İstanbul’daki bu okulun ilk kadın yöneticisi ve öğretmeni olmuş; kız öğrencilere şehrin sokaklarında resim yaptıran, kadın ressamlar için toplu sergiler düzenleyen en önemlisi de kız öğrencilerin çıplak modelle çalışmasını sağlayan öncü bir kadın…

Dönemin ünlü ressamları İbrahim Çallı, Namık İsmail, Hikmet Onat, Fikret Adil, şair Tevfik Fikret’le yakın dostluklar kurmuş. Tevfik Fikret’in ölümü sonrasında yüzünün maskını alması ise hayli ilginçtir ve ülke için ilktir. 

1919 yılında tekrar İstanbul’dan ayrılarak Roma’nın yolunu tutmuş. Gabriele D’Annunzio ile yakınlık kurarak Papa XV. Benedict’in portresini resmetmiş. Hıristiyan olmayıp aynı zamanda bir Papa portresi yapan ilk kadın ressam olmuş. Ardından yine Paris yılları… Yeğeni Hale Asaf’ın ölümünden sonra da hayatındaki son durak olan Amerika’nın yolunu tutmuş. Burada birçok üniversitede dersler vermiş. Dönemin Amerika başkanı Roosevelt’in, mucit Edison’un resimlerini yapmış. Hatta Atatürk’ü mareşal üniformasıyla bir resmini yapıp Atatürk’e hediye etmiş. Eserleri de birçok önemli müzede sergilenmiş.

Ne müthiş bir hayat.. O dönemde bir kadın olarak bunları başarmak harika.. Bugün eminim ki yaptıklarıyla birçok kadına ilham olmaya da devam ediyor Sevgili Mihri.

Münchner Krankenwagen für Kiew

Unter tatkräftiger Mithilfe von Oberbürgermeister Dieter Reiter werden derzeit zwölf Krankenwagen komplett mit Medikamenten und medizinischer Ausrüstung ausgestattet, um in Kiew Kriegsopfer versorgen zu können. Der Ankauf von zehn gebrauchten Krankenwagen wurde mit 250.000 Euro aus Spenden finanziert, die auf das städtische Spendenkonto eingegangen sind. Je einen weiteren Krankenwagen haben die Johanniter-Unfall-Hilfe, Regionalverband München, und der Arbeiter-Samariter-Bund, Regionalverband München/Oberbayern, zur Verfügung gestellt.

OB Reiter: „Die aufwühlenden Schilderungen von Vitali Klitschko letzte Woche in der Vollversammlung des Stadtrats haben uns alle erschüttert. Angesichts der brutalen Angriffe auch auf die Zivilbevölkerung ist Hilfe für unsere Partnerstadt Kiew dringender denn je. Daher freut es mich sehr, dass die Krankenwagen schon in den nächsten Tagen samt Material nach Kiew aufbrechen werden. Und ich möchte mich nochmals herzlich bei allen Spender*innen  und bei Stadträtin Barbara Likus für die Koordinierung bedanken. Wir helfen mit diesem Geld dort, wo es am dringendsten benötigt wird und stehen dazu in regelmäßigem Kontakt mit unserer Partnerstadt.“

Die medizinische Ausstattung der zwölf Krankenwagen – insbesondere zur Schmerzlinderung, Schockbehandlung oder zur Stillung von Blutungen – wird von der München Klinik gespendet, die bereits für den ersten Münchner Hilfstransport nach Kiew Medikamente und Hilfsgüter in sechsstelliger Höhe bereitgestellt hatte. „Wir verurteilen den Angriff auf die Freiheit und Menschenrechte in der Ukraine aufs Schärfste und tun als München Klinik alles, um die Menschen vor Ort sowie unsere Mitarbeitenden mit Familien in der Ukraine zu unterstützen. Wir orientieren uns am Bedarf und bringen mit Unterstützung der Landeshauptstadt unsere Medikamente dahin, wo sie jetzt akut benötigt werden. Außerdem werden wir als Versorger der Stadt auch unserer Verantwortung in der Versorgung von Geflüchteten gerecht, die in München ankommen – das haben wir vom ersten Tag an unbürokratisch und unabhängig vom Aufenthaltsstatus getan“, sagt Dr. Axel Fischer, Vorsitzender der Geschäftsführung der München Klinik.

v.l: Stadträtin Barbara Likus, OB Dieter Reiter, München-Klinik-Chef Dr. Axel Fischer, Mitorganisatorin Valentina Bekech (Foto Michael Nagy/Presseamt)

33. Türk Film Günleri başlıyor: hibrit!

Münih’te bu yıl 33. kez yapılacak olan Türk Film Günleri, 24 Mart akşamı Rio Filmpalast’ta gösterilecek olan ‘Sen Ben Lenin’ filmi ile perde açacak. Açılışın ardından tüm salon gösterimleri 3 Nisan’a kadar Gasteig HP8’de olacak. Online gösterimler 10 Nisan’a kadar devam edecek.

İki yıl pandemi arasından sonra Münih seyircisi ile tekrar salonlarda buluşacak olan Türk Film Günleri, tarihinde ilk kez hibrit olacak gerçekleşecek. Programda yer alan filmlerin neredeyse tamamı, 25 Mart ile 10 Nisan tarihleri arasında Almanya çapında online da izlenilebilecek.

Okul Tıraşı (Yönetmen: Ferit Karahan)

Bu yıl 9 uzun metraj, 8 belgesel ve 6 kısa filmden oluşan programıyla Türk Film Günleri, Doğu Anadolu’dan İstanbul’a uzanan ve aile denen küçük evren üzerinden kimlik arayışına varan doyurucu bir seçkiyle karşımıza çıkıyor.

Festivalin uzun metraj seçkisinde geçtiğimiz hafta Nürnberg’den ödülle dönen Ferit Karahan’ın ‘Okul Tıraşı’ ve Fikret Reyhan’ın ‘Çatlak’ filmi de bulunuyor. Sürgünde yaşayan ödüllü yazar Aslı Erdoğan’ı konu alan ‘Bitmemiş Cümleler’ ve 2007’de katledilen gazeteci Hrant Dink’in anısına yapılmış ‘Hafıza Yetersiz’ ise belgeseller arasında yer alıyor. Önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da programda Kadın panorama ve Queer Panorama başlıklı iki seçki de var.

Bitmemiş Cümleler  (Yönetmen: Adar Bozbay)


Çarpıcı ve iddialı kısa film programında Serhat Karaaslan’ın ‘Les Criminels’ (Suçlular) filmi ve Münih’te yaşayan yönetmen Can Merdan Doğan’ın Stiletto filmi de bulunuyor. Bu iki kısa film de yine Nürnberg’den ödülle dönenlerden.

Türk Film Günleri boyunca gösterilecek tüm filmler orijinal dillerinde, Almanca ya da İngilizce alt yazılı olarak izlenilebilecek. Online gösterilen tüm filmleri 25 Euroluk festival kartı ile izleyebilirsiniz. Tek filmlik online gösterim fiyatı 5 Euro. Salon fiyatları ise film başı 7 Euro. İndirimli 5 Euro. Daha fazla bilgi ve online gösterimler www.tuerkischefilmtage.de adresinde.

Stiletto (Yönetmen: Can Merdan Doğan)

Festival programı şöyle:

UZUN METRAJ FİLMLER
Sen Ben Lenin (Yönetmen: Tufan Taştan)
Vaktiyle kasabanın sahiline vuran ve meydana dikilmesine karar verilen Lenin heykeli, açılışına bir gün kala çalınır. Ankara’dan görevlendirilen iki polis, kayıp Lenin heykelinin peşine düşer. Başroldeki iki polisin, kasaba halkından otuza yakın kişiyi, tek mekânda sorguladığı filmde, konunun ilginçliği, filmin polisiye kurgusu, her biri ülkenin bir kesimini simgeleyen çok iyi oyunculardan oluşan kalabalık kadro sayesinde film akıp gidiyor.
24.03.2022 Perşembe, Saat 19.00 | Açılış | Rio Filmpalast
01.04.2022 Cuma, Saat 18.30 | Gasteig HP8, Projektor
(Bu film için online gösterim mevcut değildir.)

Hayaletler (Yönetmen: Azra Deniz Okyay)
Karanlığa gömülen bir ülkenin, bu karanlıkta nasıl hareket etmeye çalıştığını gösteren belgesel, estetik olarak da karanlığa gömülmüş durumda. Çünkü, bütün İstanbul’u etkisi altına almış bir elektrik kesintisinin ortasında, bu kesintiyi çok da umursamayan, kendi dertleriyle meşgul dört farklı karakterin kesişen hikâyeleri anlatılıyor.
25.03.2022 Cuma, Saat 18.00 | Gasteig HP8, Projektor
29.03.2022 Salı, Saat 20.30 | Gasteig HP8, Projektor

Cemil Şov  (Yönetmen: Barış Sarhan)

Cemil Şov  (Yönetmen: Barış Sarhan)
Oyuncu olma hayaliyle yanıp tutuşan Cemil’in, gerçekle hayal arasında gidip gidip geldiği karanlık dönüşümünün hikâyesi. Film de tıpkı karakter gibi dönüşüyor ve kara komediden gerilime doğru uzanan “türler arası” bir niteliğe bürünüyor. Cemil’in öykündüğü Yeşilçam karakteri Turgay Göral’ın yer aldığı, yönetmenin kendi ifadesiyle, 60’ların estetik anlayışını örnek alan, siyah-beyaz Yeşilçam sahneleri, kırmızı rengin baskın olarak kullanıldığı dışa vurumcu kısımlar ve gerçek dünyanın renkleri, izleyiciye sinematografik olarak da farklı bir seyir deneyimi sunuyor.
25.03.2022 Cuma, Saat 20.30 | Gasteig HP8, Projektor
27.03.2022 Pazar, Saat 14.00 | Gasteig HP8, Projektor
29.03.2022 Salı, Saat 18.00 | Gasteig HP8, Projektor
(Bu film için online gösterim mevcut değildir.)

Zîn ve Ali’nin Hikâyesi / Govenda Ali û Zîn (Yönetmen: Mehmet Ali Konar)
Dayka Zîn’in oğlu Ali İstanbul’da öldürülür, cenazesi köye getirilir. Herkesin beklediği, ailenin sessiz bir törenle cenazeyi defnetmesi ve hayata devam etmesidir. Annesine göre ise Ali’nin hikâyesi tamamlanmamış bir hikâyedir ve tamamlanması için bir düğün halayı kurulmalıdır.F
ilmde, gencecik yaşta öldürülen oğlunun yasını “hakkıyla” tutmak isteyen bir anne ile anneyi de aileyi de ortada bırakmamak için elinden gelen gayreti gösteren ama öte yandan devletle, dinle, otoriteyle bir problem yaşamak istemeyen İsa’nın sıkıntıları anlatılıyor.
26.03.2022 Cumartesi, Saat 18.00 | Gasteig HP, Projektor
03.04.2022 Pazar, Saat 20.30 | Gasteig HP8, Projektor

Okul Tıraşı (Yönetmen: Ferit Karahan)
Yatılı İlköğretim Bölge Okullarından birinde okuyan çocuklardan Memo, kışın ortasında, soğuk suyla yıkanma cezası alır ve hastalanır. On bir yaşındaki Yusuf, sevgiden, şefkatten, merhametten uzak, dağ başında, kışlayla hapishane arası bir yatılı okulda, arkadaşı Memo’ya sahip çıkmaya, onu iyileştirmeye çalışır. Memo’nun durumunun giderek ağırlaşması, nihayet öğretmenleri ve okul yönetimini harekete geçirir ama bu kez de bürokrasi ve coğrafya izin vermez Memo’yu hastaneye götürmeye.
26.03.2022 Cumartesi, Saat 20.30 | Gasteig HP8, Projektor
28.03.2022 Pazartesi, Saat 18.00 | Gasteig HP8, Projektor

İki Şafak Arasında (Yönetmen: Selman Nacar)
Kadir’in ailesinin fabrikasında bir iş kazası gerçekleşir. Kadir hem kendi ailesi hem de kaza geçiren işçinin ailesi için çözümün bir parçası olmak ister ve hareketeg eçer. Aynı mesele karşısında iki ailenin aldığı iki farklı pozisyon, Kadir’i, ailesi, sevgilisi ve kaza geçiren işçinin eşiyle ilgili bir yol ayrımıyla karşı karşıya bırakır. Adından da anlaşılacağı gibi film, bir güne sıkışmış, zorlu bir imtihanın hikâyesi.
27.03.2022 Pazar, Saat 18.30 | Gasteig HP, Projektor
31.03.2022 Perşembe, Saat 20.30 | Gasteig HP8, Projektor

Çatlak (Yönetmen: Fikret Reyhan)

Çatlak (Yönetmen: Fikret Reyhan)
Filmde, vaktiyle Anadolu’dan İstanbul’a göç etmiş, eski alışkanlıklar ve korunma iç güdüsüyle bir apartmanın içinde birlikte oturan kalabalık bir ailenin bir gününe şahit oluyoruz. Apartmandaki küçük evreni yaratan ve sözleri emir sayılan bir babadan, arada kalmış ama öte yandan ailedeki dengeyi gözeten bir anneden, en yakınlarına bile seslerini duyuramayan kadınlardan, babanın onayına muhtaç erkeklerden oluşan bir aile bu. Yönetmen, aile bireylerinin sosyo-ekonomik durumlarının, psikolojilerinin aile içi ilişkilere nasıl yansıdığını bir borç üzerinden anlatıyor.
27.03.2022 Pazar, Saat 20.30 | Gasteig HP8, Projektor
31.03.2022 Perşembe, Saat 18.00 | Gasteig HP8, Projektor

Kafes (Yönetmen: Cemil Ağacıkoğlu)
Filmde, yenilmiş, haksızlığa ve en yakın arkadaşı tarafından ihanete uğramış bir polisin adalet arayışı anlatılıyor.Hasan, İstanbul’un merkezinde ama yaşamın kıyısında bir otelde, kendi gibi yenilenlerin arasında hayata tutunur ve uğradığı ihaneti özgürce düşünme imkânı bulur. Yenilenlerden biri de otelde kalan Romen seks işçisi İlona’dır. Hasan, yakın arkadaşı Yahya ve kız kardeşinin iki yüzlülüğü ve sevgisizliğindense İlona’nın yakınlığına sığınır.
28.03.2022 Pazartesi, Saat 20.30 | Gasteig HP, Projektor
02.04.2022 Cumartesi, Saat 20.30 | Gasteig HP8, Projektor

Koridor  (Yönetmen: Erkan Tahhuşoğlu)
Koşullar gereği küçücük bir evde birlikte yaşamak zorunda kalan zıt karakterli iki kız kardeş ne birbirleriyle ne de dış dünyayla barışıktırlar. Zaman zaman bu durumdan çıkmaya çalışsalar da yaşlılık, yalnızlık, geçmiş hesaplar, alt-orta sınıf olmanın getirdiği ekonomik güçlükler içinde bir çıkış bulamayıp, birbirlerini hırpalamaya devam ederler.
01.04.2022 Cuma, Saat 20.30 | Gasteig HP, Projektor
03.04.2022 Pazar, Saat 13.00 | Gasteig HP8, Projektor

BELGESELLER
Özel Gösterim: Nosema (Yönetmen: Etna Özbek)
Şimuni ve Hürmüz Diril çifti, Türkiye’nin son Keldani topluluklarından birinin yaşadığı Meer köyünde yaşamaktayken, köyleri devlet tarafından boşaltılınca, yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan göçmek zorunda kalırlar. Sekiz kez geri dönüp, evlerini yeniden inşa ederler. Yönetmen Etna Özbek, 2019’da Diril ailesinin buluşmasını kaydeder. Bunun, aile üyelerinin son buluşması olduğunu bilmeden.
Ücretsiz Gösterim
26.03.2022 Cumartesi, Saat 14.00 | Gasteig HP8, Projektor

Heskîf  (Yönetmen: Elif Yiğit)
Yönetmen, henüz Ilısu Barajı Hasankeyf’i yutmamışken, toplumsal hafızanın silinmemesi amacıyla, yıkım öncesi yaşamı, yıkım esnasını, su tutulma sürecini ve su tutulması gerçekleştikten sonra insanların yeni yerleştikleri yerlerdeki yaşamlarını kayıt altına aldı.
26.03.2022 Cumartesi, Saat 16.00 | Gasteig HP8, Projektor

Yaramaz Çocuklar (Yönetmen: Ahmet Necdet Çupur)
Bir köyde, son derece muhakazakâr bir ailenin kızı olan Zeynep, üniversite eğitimine devam etmek istiyor. Diğer bir kardeş Mahmut ise görücü usulüyle,küçük yaşta evlendiği Nezahat’ten ayrılmak istiyor. Geleneksel aile yapısı, din ve gelenekler her ikisinin de önünü tıkıyor. Yirmi yıl önce evinden çıkan yönetmen, kardeşlerine destek olmak için köyüne geri dönüp, bu filmi yapmaya karar veriyor.
27.03.2022 Pazar, Saat 16.30 | Gasteig HP8, Projektor

Bitmemiş Cümleler  (Yönetmen: Adar Bozbay)
Yazar Aslı Erdoğan, bir süre cezaevinde kaldıktan sonra dışarı çıktığında bu kez de pasaportuna el konuluyor. Dünya basınının etkili bir biçimde meselenin üzerine gitmesiyle pasaportu iade edilen yazar, Almanya’ya Erich Maria Remarque Barış Ödülü’nü almaya geliyor ve yargılanmaya devam ettiği ülkesine dönmüyor. “Gönüllü sürgün” diye adlandırdığı bu süreç, Aslı Erdoğan’ı hem fiziksel hem de psikolojik olarak çok olumsuz etkiliyor ve “yazamama” gibi post travmatik bir duruma yol açıyor. Belgesel, dünyaca ünlü, çok başarılı, çok üretken bir yazarın “yazamama” hikâyesini anlatıyor.3
0.03.2022 Çarşamba, Saat 19.00 | Gasteig HP8, Projektor

Özel Gösterim: Hafıza Yetersiz (Yönetmen: Ümit Kıvanç)
Hrant Dink,19 Ocak 2007 tarihinde, İstanbul, Şişli’de Genel Yayın Yönetmeni olduğu Agos Gazetesi önünde katledildi. 53 yıllık ömrü demokrasi, barış, insan hakları, adalet gibi evrensel değerleri savunmakla geçti. Hrant Dink’in farklı dönemlerde yaptığı konuşmalarının çeşitli görsellerle bir araya getirildiği belgeselde, Dink’in yaşadığı süre boyunca tutkuyla savunduğu değerler kendi sesinden, kendi sözüyle anlatılıyor. Ön gösterim: Hrant Dink Kimdir? (Hrant Dink Vakfı, 7 Dakika)
Ücretsiz Gösterim
02.04.2022 Cumartesi, Saat 13.00 | Gasteig HP8, Projektor

Ölümüne Boşanmak / Dying to Divorce /  (Yönetmen: Chloe Fairweather)
Belgeselin merkezinde, eşlerinden şiddet gören Kübra Eker ile Arzu Boztaş adına açılan iki dava ve şiddet gören kadınlara hukuki destek sağlayan, konuyla ilgili çeşitli kampanyalar yürüten avukat İpek Bozkurt ile aktivist Ayşen Ece Kavas’ın çalışmaları var. Öte yandan, Türkiye’de 2015’ten 2019’a kadar yaşanan, içlerinde Ankara Katliamı, Tahir Elçi cinayeti, 15 Temmuz darbe girişimi, 2017 Referandumu, tutuklu avukatlar gibi olaylar da belgeselde yer alıyor. Bu da izleyicilere, ülkedeki siyasî ve toplumsal değişimin, kadına yönelik şiddet, işlenen cinayetler üzerindeki etkisini görme fırsatı sunuyor.0
2.04.2022 Cumartesi, Saat 15.00 | Gasteig HP8, Projektor

Patrida (Yönetmen: Ayça Damgacı, Tümay Göktepe)

Patrida (Yönetmen: Ayça Damgacı, Tümay Göktepe)
İstanbul’dan başlayıp Yunanistan’da İskeçe, Gümülcine, Selanik ve Atina’ya, oradan da İsviçre Zürih’e kadar uzanan bir “tersine yolculuk” hikâyesi.
Yol boyu çok güzel görüntülerin eşlik ettiği belgeselde, iki yönetmen de kendi hikâyeleri üzerinden, kimlik ve aidiyet meselelerine kafa yoruyor, göç nedir, göçmen kimdir, öteki kimdir, medeniyet nedir, kim medenîdir sorularına yanıt bulmaya çalışıyorlar.
02.04.2022 Cumartesi, Saat 18.00 | Gasteig HP8, Projektor

Merhaba Canım (Yönetmen: Ulaş Tosun)
Film adını bir şiirden alıyor. Yönetmen, şair, Arkadaş Z. Özger’in portresinin izini sürüyor. Özger’in yirmi beş yıllık yaşamını (1948-1973) konu eden belgesel, aynı zamanda bir dönem filmi. O döneme ilişkin çok etkileyici görüntülerin eşliğinde, yirmi beş yaşında “ölü” bir genci, 68 kuşağından “hayatta kalmış”, yetmiş yaş ve üzeri dostlarının tanıklıklarıyla izliyorsunuz. Duygu sömürüsü yok, yönlendirme yok, yorum yok, konuşmalar ve susmalardan oluşan çıplak tanıklıklar var.
03.04.2022 Pazar, Saat 18.00 | Gasteig HP8, Projektor

Kısa Film Programı
Suçlular (Serhat Karaaslan), Bir Annenin Sonatı (Fehmi Öztürk), Ah Asuman! (Ümit Kıvanç), Bayrak (Pınar Göktaş), Ankebût (Ceylan Özgün Özçelik), Stiletto (Can Merdan Doğan)
03.04.2022 Pazar, Saat 15.00 | Gasteig HP8, Projektor

Nürnberg Türkiye Almanya Film Festivali’nde ödüller eşitlik, özgürlük ve yaşam adına alındı

Bu yıl 26.sı düzenlenen Nürnberg Türkiye Almanya Film Festivali’nde (FFTD) geçtiğimiz cumartesi akşamı ödüller sahiplerini buldu. Çok sayıda sanatçının katıldığı törende star oyuncu Perihan Savaş da Onur Ödülü aldı.

Perihan Savaş: “Her zaman kadınların yanında olacağım”
Festival başkanı Adil Kaya’nın konuşmasıyla başlayan törende Perihan Savaş’a ödülünü Nürnberg Belediye Başkanı Dr. Julia Lehner verdi. Ödülünü Türkiye’deki kadınlar adına alan Savaş, “Bu ödülü ülkemde şiddet gören, tacize uğrayan ve bunların karşısında hala hiçbir adım atılamayan ve kadınların ne yazık ki çoğunluğunu kaybettiğimiz, çocuklarının annesiz kaldığı tüm kadınlar adına alıyorum. Her zaman kadınların yanında olacağım.” dedi.

“Kobani’den Kiev’e bütün savaş mağduru çocuklar adına”
CineCitta’nın Arena salonunda yapılan gecede usta isimlerden oluşan üç ayrı jüri ve seyircilerin belirlediği kazananlar da açıklandı. Başkanlığını yapımcı Alexander Bohr’un yaptığı uzun metraj jürisi, ‘en iyi film’ ödülünü “harikulade görüntüleri ve ince işlenmiş oyunculuğuyla sınırları aşan, son derece etkileyici bir sinema eseri” sözleriyle Ferit Karahan’ın ‘Okul Tıraşı’ filmine verdi. Karahan, “Bir parça da benim hikayem” dediği ‘Okul Tıraşı’ için ödülünü “Kobani’den Kiev’e bütün savaş mağduru çocuklar adına” aldı.

En iyi yönetmen: Fikret Reyhan
En iyi yönetmen ödülü’ ise Çatlak filminin yönetmeni Fikret Reyhan’ın oldu. Jüri Reyhan’a ödülünü “İnce işlenmiş bir koreografi, kamera ve oyuncu yönetimi arasındaki bütünselliği ile bir Türk ailesindeki çatışmaları, yalanları ve sırları tüm canlılığıyla hissettiriyor bize. Aynı zamanda bu mikrokozmos üzerinden daha büyük bir toplumsal resmi görmemizi sağlıyor.” sözleriyle verdi.

En iyi kadın oyuncu: Meltem Kaptan
En iyi kadın oyuncu ‘George W. Bush’a karşı Rabia Kurnaz’ filmindeki performansı ile Meltem Kaptan’ın oldu. Jüri açıklaması “Olağanüstü enerjisi, sempatisi, inandırıcılığının yanı sıra gerçek bir hikayenin yaşayan karakterine uygunluğu da son derece etkileyici. Bir yazgının barındırdığı trajediyi ve derin acıyı iç rahatlatan bir mizahla seyirci için hissedilir kıldı.” oldu. Geceye çekimlerde olduğu için katılamayan Meltem Kaptan’ın video mesajı gösterildi.

En iyi erkek oyuncu: Ercan Kesal
“Politikanın ve bürokrasinin kirli yüzünün hırsla harmanlanmış kaotik yanını mizahi bir dille ama tüm gerçekliğiyle gösterirken ortaya koyduğu üstün performansından dolayı” en iyi erkek oyuncu ödülü Ercan Kesal’ın oldu. “Dünya zor bir dönemden geçiyor ve sinema kuşkusuz çağın tanığı olmakla mükellef. Fakat politik bir misyonu üstlenmesi gerektiğini de düşünmem doğrusu; bu yük ona ağır gelir.” diyen Kesal, ödülü “Sinemaya inanan, hayata inanan, dünyaya inanan herkese adamak istiyorum.” sözleriyle aldı.

Seyirci ödülü: George W. Bush’a karşı Rabia Kurnaz
Öngören Ödülü: Don’t Stop Motion

Seyirci ödülünü geceye katılamayan Andreas Dresen’in yönettiği ‘George W. Bush’a karşı Rabia Kurnaz’ filmi kazanırken ‘Öngören Ödülü’nün sahibi ‘Don’t Stop Motion’ filmi oldu. Avrupa’ya kaçmak zorunda kalan üç gencin hikayesini anlatan filme ödülü oyuncu ve siyasetçi Barış Atay verdi. Savaşlar yüzyılı diye anılan yaşadığımız günlerde böyle bir ödül vermenin önemini vurgulayan Atay “Umarım verilen mücadeleleri tarihe not düşen filmler sayesinde ilerde çok daha iyi kavrayacağız ve böyle zamanlar yaşamayacağız.” dedi.

Kısaların ilk üçü: Les Criminels, Yara, Stiletto
Usta yazar ve yönetmen Tayfun Pirselimoğlu’nun başkanlığını yaptığı kısa film jürisi kazanan filmleri şöyle belirledi: En iyi film ‘Les Criminels’ (Serhat Karaaslan), ikincilik ödülü ‘Yara’ (Onur Güler) üçüncülük ödülü  ‘Stiletto (Can Merdan Doğan).

Almanya’nın en önemli film festivalleri arasında sayılan Nürnberg Türkiye Almanya Film Festivali, ödül töreninin ardından festival binasında yapılan parti ile son buldu.

Nürnberg’de “kısa filmin uzun gecesi”

Dün akşam Nürnberg Türkiye Almanya Film Festivali’nin kısa film bölümünde yarışan filmler, CineCitta’nın Arena salonunda yönetmenlerin de katılımıyla gösterildi.

Bu yılki festivali açılış filmi olan Bergen’in yönetmenleri M. Caner Alper, Mehmet Binay da kısa filmleri Lacrimosa ile kısa film yarışmasında yer aldı. Her 3 gösterimin ardından yapılan söyleşilerde ikili “better half” ve “Stiletto”nun yönetmenleriyle birlikte sahneye çıktı

Türkiye ve Almanya’dan 6şar filmin yarıştığı bölümde daha önce başka festivallerde ödül alan Aysha, Les Criminels, Stiletto ve Reina gibi çarpıcı filmler de yer alıyor.

Gösteri sonrası söyleşiler için sahneye çıkan Aysha filminin yönetmeni Cengiz Akaygün, Onur Güler (Yara) ve Mustafa Efelti (Şero) ile

Başkanlığını yazar ve yönetmen Tayfun Pirselimoğlu’nun üstlendiği, Ulrike Arnold, Tini Tüllmann ve Süheyla Ünlü’nün de yer aldığı jürinin seçtiği ilk üç film bu akşamki ödül töreninde açıklanacak.

Kısa film bölümünde yarışan filmler şöyle:

Stiletto ‘A Pink Family Tragedy’
Yönetmen: Can Merdan Doğan
Geceleri taksicilik yapan Hasan, sabah eve dönerken stiletto giymiş genç bir kadın görür. Hasan arzuları uyanmış bir halde o gün sıradan hayatının sınırlarını aşarak, karısı ve çocuklarıyla birlikte bir felaketin eşiğine sürüklenir.

Lacrimosa
Yönetmen: M. Caner Alper, Mehmet Binay

Türkiye’de tanınmış bir şarkıcı olan Yusuf, ağabeyinin  aile evinde yapılacak düğünü için yola çıkar.Düğün evinde çıkan tartışma ile birlikte birçok sır açığa çıkar. 

better half
Yönetmen: Jürgen Heimüller
Gezegeni kurtarmak için dünya nüfusunu yarıya indirmek çözüm mü ?! Politikacılar, uzmanlar ve sokaktaki sıradan insanlar bunun harika bir fikir olduğunu düşünüyor. Ama gidecek olan nüfusun diğer yarısı kim ? 

Şêro
Yönetmen: Mustafa Efelti
Bir çocuk ve bir köpeğin, yetişkinlerin dünyasını anlama çabasını anlatan bir kısa film. 

AYSHA
Yönetmen: Cengiz Akaygün
Peçeyle dolaşan Suriyeli Ayşe, giyimine karışan bir kadına karşılık verince, ortalık karışır. 

Yara / Leid
Yönetmen: Onur Güler
Doktor Bahar bir ölüm raporu hazırlamalıdır. Ancak yaptığı bir itiraf, rutin bir raporu çıkmaza sokar. Bahar’ın vicdanı, kariyerinin önüne geçebilecek mi?  

Winter Colours
Yönetmen: Adrianna Wieczorek
Polonya’nın bir endüstri şehrinde, hava kirliliği nedeniyle yağan kar, yıllardır  siyahtır. Kaybolan annesinin hatıralarını taze tutmak isteyen bir kız da,  hayal gücünün sınırlarına varmak zorunda kalır.  

Les Criminels
Yönetmen: Serhat Karaaslan
Türkiye nin bir şehrinde , biraz mahremiyet arayan bir çifte evlilik cüzdanları olmadığı için oteller oda vermemektedirler. Bir yolunu bulduklarını düşündüklerinde de işler kontrolden çıkar.

Call
Yönetmen: Deniz Arora
Bir kadın,  taşındığı yeni dairesine asansörle çıkarken telefonu çalar ve hiç beklemediği bir durumla karşı karşıya kalır. 

Free Fun
Yönetmen: Fehmi Öztürk
Kika kendini bir bilgisayar oyununa kaptırdığında, hiç beklemediği bir şeyle karşılaşır. Artık hiçbir şey eskisi gibi olamayacaktır… 

Reina
Yönetmen: Ozan Mermer
15. doğum gününü kutlayacak olan Lola, kutlama öncesi son gecesinde nazik çocukluğunu bir çırpıda eritecek bir deneyim yaşayacaktır. 

Düdük / Der Pfiff
Yönetmen: Ege Karakurt
Bir amatör lig maçının hakemi olan Tevfik, maç sırasında emin olamadığından , bir penaltı pozisyonuna karar veremez. Oyun ertelenir ve Tevfik karar verememesinden dolayı büyük bir suçluluk duyar.