Perşembe, Aralık 4, 2025
Startseite Blog Sayfa 54

‘Pardi için el ele’

Münih’te bu pazar günü Kardeş Türküler, Erdoğan Emir ve Meşk grubu, ‘Pardi için el ele’ dayanışma konseri için sahneye çıkıcak.

14 Nisan Pazar günü saat 14.30’da başlayacak etkinlikte elde edilen gelir ile, Tunceli’nin yeni adı Uzunevler olan Pardi köyünün yeniden inşasına katkıda bulunulacak. Giriş ücreti 25 Euro olan konser, Münih’te Schwanseestr. 22 adresinde yapılacak.

Detaylı bilgi için: 0163 62 55 023

Pardi-web

 

Bakan Schreyer Türk medyasıyla buluştu

Bavyera Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Kerstin Schreyer,  Türk medyası ve STK temsilcileriyle bir araya gelerek çalışmaları konusunda bilgi verdi.

Eyalet seçimlerinden sonra Markus Söder’in Başbakan olması sonrasında yapılan kabine değişikliğiyle daha önce hükümetin uyum sorumlusu olan Kerstin Schreyer, bakanlığının çalışmaları konusunda bilgi verdikten sonra soru ve önerileri cevapladı. Schreyer, toplumun temel taşlarından olan ailenin iyi yaşaması için uyguladıkları politikayla 2 yaşına kadar çocuklara evde bakım için ayda 250 Euro destek verdiklerini, ev kadınlarını yeniden iş hayatına katılabilmeleri için özellikle ihtiyaç olan mesleklerde eğitim şansı verildiğini vurguladı. Özellikle yaşlı bakımı alanında işgücü eksikliğine dikkat çeken Bakan, bu eksikliğin Almanya dışından eğitilmiş ve yeterli dil bilgisiyle karşılanabileceğini belirterek ‘Türkiye’den Almanya’ya yaşlı bakıcılığı eğitimi almış kişilerin çalışmak için gelebilmeleri konusunu ele alacağını’ da duyurdu.

Kendisine yöneltilen ‘yerel oy kullanma hakkı’ konusunda ise, yasalar gereği olan durum karşısında bu vatandaşların siyasi partilere girerek seslerini duyurabileceklerini hatırlattı.

Goethe Hotel’de Münih Türk Medyası ve TÜDEK (Türk Dernekleri Koordinasyon Kurulu) işbirliğiyle gerçekleşen basın toplantısında Bakan Schreyer, bakanlığa bağlı 400 çalışanıyla merkez binasında ve eyalete dağılmış olan dış irtibat merkezleriyle bakanlığına bağlı konularda hizmet verdiklerini vurguladı.

Orhan Tinengin

 

Avukat Veysel Ok’a Thomas Dehler ödülü Münih’te verildi

Deniz Yücel’in de avukatı olarak tanınan Veysel Ok’a, ‘ifade özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü konusundaki çabaları’ nedeniyle Münih’te Thomas Dehler Ödülü verildi. Ok, Almanya’nın ilk Adalet Bakanı Thomas Dehler adına verilen ödülü, eski Federal Adalet Bakanı Sabine Leutheusser-Schnarrenberger’in elinden aldı.

Künstlerhaus’ta yapılan tören, FDP’ye yakınlığıyla bilinen Thomas Dehler Vakfı Başkanı Thomas Hacker’in açılış konuşmasıyla başladı. Ardından ARD Ortadoğu muhabiri Bernhard Niebrügge, Türkiye’de yaptığı araştırmalar sonucu elde ettiği verileri paylaştığı sunumunda özellikle ifade özgürlüğü ve mahkemelerde insan hakları ihlallerine yer verdi. Niebrügge, “Eskiden iyi veya normal olan şeyler artık suç unsuru sayılıyor. Türkiye’de son yıllarda 170 medya organizasyonu kapatıldı, 200 gazeteci tutuklandı ve unutulmamalı ki Türkiye hala Avrupa Birliği’ne girmek istiyor.” şeklinde konuştu.

Veysel Ok’a ödülü vermek için sahneye çıkan Friedrich Naumann Vakfı’nın başkan yardımcısı da olan eski Federal Bakan Leutheusser-Schnarrenberger ise, ‘liberal sağ siyasetçi Thomas Dehler için insan haklarının ne kadar önemli olduğunu’ vurgulayarak başladığı konuşmasında, “İnsan hakları hep araçsallaştırıldı fakat birkaç yıl öncesine kadar şimdiki sorunlar yoktu. Artık tüm dünyada demokrasi ve insan haklarından bir uzaklaşma görülüyor. Halkları adına konuştuğunu söyleyen liderler, aslında kendi güçleri için uğraşıyor.” dedi. Veysel Ok’un çalışmalarından övgüyle bahseden Leutheusser-Schnarrenberger, ödülü vermeden önce “Basın, medya ve fikir özgürlüğünü savunan bir avukat, özgürlük savaşçısı ve hepimiz için iyi bir örnek. Bu ödülü hak eden biri.” şeklinde konuştu.

Ödülünü Leutheusser-Schnarrenberger’in elinden alan Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş-Direktörü Avukat Veysel Ok, konuşmasına 5 Nisan Avukatlar Günü’nde ve Almanya’nın ilk Adalet Bakanı adına verilen böyle önemli bir ödülü almaktan duyduğu sevinci ve gururu ifade ederek başladı. “Türkiye hiçbir zaman bağımsız ve tarafsız bir yargıya sahip olmadı.” diyen Ok, önceleri toplumun belli kesimlerine karşı yapılan baskıların 2016 darbe girişiminden sonra toplumun tüm kesimine yönelttildiğini ifade ederek, “Türkiye’de yargı eskiden demokrasi sorununun bir parçasıyken artık sorunun kendisi olmuştur.” dedi. OK şöyle devam etti: “Bu acımasız senaryoya rağmen Türkiye’nin hala avukatlar, gazeteciler, barış bildirisini imzalayan akademisyenlerde olduğu gibi doğru bildiklerini söylemeye devam edenlerin, mesleğinin gereklerini yerine getirenlerin hala var olduğunu hatırlatmak isterim. Türkiye, ağır şekilde bastırılmış olmasına rağmen, ne pahasına olursa olsun mücadele etmeye hazır güçlü bir muhalefet ve sivil topluma ve elbette cesur avukatlara sahiptir.” dedi.
Konuşmasında Diyarbakır’da öldürülen Baro Başkanı Tahir Elçi’yi de anan Ok, “Türkiye’de Avukatlar Günü olan bugünde müvekillerini savunmak dışında bir şey yapmadıkları halde cezaevinde tutulan tüm avukatlara ve Türkiye’de fikirlerini paylaştığı için hapsedilen tüm gazeteci, yazar ve aktivistlere selam göndermek istiyorum. Bu ödül, onların da ödülüdür” dedi.

Tören, Avrupa Parlementosu Milletvekili ve Thomas Dehler Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi FDP’li Nadja Hirsch’in yaptığı kapanış konuşmasının ardından verilen kokteyl davetiyle son buldu.

 

Veysel-OK_80web Veysel-OK_57web Veysel-OK_52web

Usta müzisyen Onur Akın Münih’te

Besteci, söz yazarı ve yorumcu olarak yıllardır dillerden düşmeyen birçok eseri dinleyenleriyle buluşturan Onur Akın, bu akşam Münih’te sahne alacak.

Zindan Events organizasyonu ve Kuzey Touristik ana sponsorluğunda gerçekleşecek olan konserde, yine Türkiye’den gelen solist Fulya Koç ön programda yer alacak. Atelierstr. 24 adresinde bulunan MaxiMünih’te (Nacht Kantine) gerçekleşecek olan konsere giriş saat 19.30’dan itibaren mümkün olacak. Detaylı bilgi için: 0176 729 18 682 veya 0176 664 78 854

OnurAkin_Kuzey_web
Bu akşamki konser için Münih’te bulunan Onur Akın ve Fulya Koç, konserin ana sponsoru olan Kuzey Touristik ekibini de ziyaret etmeyi ihmal etmedi. Fotoğrafta Onur Akın ve Fulya Koç, Kuzey Touristik ekibi ve konserin organizatörleri ile birlikte görülüyor.

İslam düşmanlığına karşı ‘uyarı nöbeti’

Münih’te İslam Konseyi’nde temsil edilen dini cemaat ve derneklerin katılımı ile ‘İslam karşıtı teröre karşı uyarı’ gösterisi düzenlendi. İslam Konseyi Münih tarafından düzenlenen gösteri Opera Meydanı’nda Münih eski Belediye Başkanı Christian Ude ve farklı dinlerin temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşti.

Yeni Zelanda’da iki ayrı camiye yapılan İslam düşmanlığı motifli terör saldırısında hayatını kaybeden 51 kişinin serilen sembolik seccadelerle hatırlandığı gösteride konuşan Münih’in efsanevi eski Belediye Başkanı Christian Ude, “Bu saldırı Müslümanlara karşı değil, tüm insanlığa karşı yapılmıştır. “ dedi. Konuşmasında ayrıca Alman basınından konuya yeterli duyarlılık olmamasını da eleştirdi. Toplumda Müslümanlar’la aranın açılmasına izin verilmeyeceğini söyledikten sonra da olayın ‘bir psikopatın işi olduğuna’ indirgenmemesi gerektiğini belirtti.

Yeni Zellanda Berlin Büyükelçisi’nin gönderdiği mesajın okunması ve yapılan konuşmalar sonrası, yaklaşık 500 gösterici toplantıya katılan imamların okudukları duayla ‘nefret ve teröre hayır’ çağrısı yaptı.

Orhan Tinengin

Mahnwache_3wb

Mahnwache1wb

Seçim bizim işimiz!

Anavatan, öyle bir mahalli idareler seçimi yaşadı ki uzun yıllar unutulacak gibi değil. Gerçi bizde bütün seçimler ölüm-kalım mücadelesi şeklinde yaşanıyor ama bu bir başkaydı. 10.5 milyon civarında seçmenin bulunduğu İstanbul’da sonuç 20 bin oya takıldı kaldı. YSK’dan evvel sonuçları açıklamaya kalkan devletin resmi ajansı, seçim yasaklarına rağmen sonuçları ekranlarına taşıyan Tv kanalları, ‘kazandım’ diyerek zafer konuşması yapılması ve teşekkür afişlerinin asılması, adaylardan birinin ise sosyal medya kanallarında profil bilgisine ‘İstanbil Büyük Şehir Belediye Başkanı’ ünvanını eklemesi.

Herkes kazanmış 

Bu bilinmezlik sadece İstanbul’da değil, Ankara, Bursa, Balıkesir, Uşak ve Kırklareli gibi illerde de günlerce devam edecek gibi görünüyor. Memleketin iller haritasında partilerin rengine göre şehirlerin boyanması olayında İstanbul’un kırmızı olması (CHP’nin rengi) onlarca saat aldı. Katılımcıların Tv’lere yansıyan görüntülerine göre kaybeden parti yok, herkes kazanmış. Kaybedenin olmadığı yerde ülke de kazanmış oldu. Muhalefet seçim kampanyası süresince genel seçimlerin erkene alınması için istekli olmayacağını, cumhurbaşkanı da 4.5 yıl görevinin başında olduğunu defalarca belirtti. Ortalama 1.5 yılda bir sandık başına giden milletimiz bu eğlenceye uzun süre hasret kalacak gibi duruyor. Şahsi fikrim ise uzun süre sandıksız kalmaya dayanamayacağımız yönünde.

Oğullar

Bir diğer şahsi fikrim ise, muhalefet birlikteliğinin İstanbul, Ankara gibi illeri kazanması kendi başarısı değil, iktidarın ekonomik konularda başarısız olması. Ama CHP Kırşehir ve Bolu illerinde ortaya koyduğu başarı ile övünebilir. Dövizin bir türlü kontrol altına alınaması ve dünyada kendi kendine yetebilen az sayıda ülkeden biri olan Türkiye’nin mercimeği, soğanı, patatesi ithal edecek duruma gelmesi. Yani muhalefet bu durumdan kendine pay çıkarmamalı. Seçimlerin bana göre iki başarılı ismi var. Biri Ekrem İmamoğlu. Süreci çok iyi götürdü, ‘Adam kazandı’ demedi, pes etmedi. İkincisi ise Ovacık’ın komünist başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’nun Tunceli’yi alması. Maçoğlu ile birlikte bir de komünist başkanımız oldu ve ülkemiz biraz daha renklendi. Renkler iyidir korkmamak lazım.

Medya kaybetti

Bu seçimin esas kaybedeni ise  ana akım medya. Bu sonuçlar büyük bir deprem yaratacak gibi duruyor. Çünkü kendilerine ana akım denen medya kurumları, seçime katılan partilerden daha fazla taraf tuttular, tabiri caizse ‘kraldan çok kralcı’ oldular. Bu da inanırlıklarını neredeyse yok etti. İktidar partisinin adayları bile muhalif kanatta duran ama gazetecilik yapmaya çalışan gazetelerde, Tv’lerde yer alarak seçmenlere ulaşmaya çalıştılar.

Genel gibi mahalli seçim

Beka meselesi, mutfakta yangın derken gelen seçimler gibi bir mahalli seçim heyecanı yaşadık. Seçim propagandası esnasında sarf edilen sözlerin geride kalması dileğiyle…

Erdal Pektaş

Başarılı öğrenciler ödüllendirildi

2017/2018 öğretim döneminde üst dereceyle mezun olan Fatma Nur Uzunlu ile Sümeyra Ünüvar adlı lise öğrencileri ödüllendirildi.

T.C. Berlin Büyükelçiliği himayesindeki girişim çerçevesinde yürütülen etkinlikte, Münih Başkonsolosluk görev bölgesindeki liselerden 1.0 bitirme notuyla mezun olup yüksek tahsillerine tıp fakültesinde başlayan öğrenciler Başkonsolos  Mehmet Günay tarafından takdir belgesiyle ödüllendirildiler.

Liseden 1.0 bitirme notuyla mezun olarak Tıp Fakültesinde eğitime devam etmekte olan Fatma Nur Uzunlu ile, 1.1 bitirme notuyla mezun olarak ayni şekilde Tıp ta eğitime devam hakkı kazanan Sümeyra Ünüvar isimli öğrenciler ve ailelerinin katıldığı merasimde Başkonsolos Mehmet Günay ve Eğitim Ataşesi Prof. Dr. Mustafa Çakır, gurur vesilesi başarılarından dolayı kendilerini tebrik ederek başarı belgesi verdiler.

Orhan Tinengin

30. Münih Türk Film Günleri başlıyor!

SinemaTürk Film Derneği’nin düzenlediği Münih Türk Film Günleri, bu yıl 30. yıl dönümünü kutluyor. Bu özel yılın şerefine, Türk Film Günleri kapsamında, 12 uzun metraj film, 5 belgesel ve 8 kısa filmden oluşan zengin bir program izleyicilerin beğenisine sunuluyor. 30. Türk Film Günleri, 21 Mart Perşembe günü saat 19.00’da, Ramin Matin’in SON ÇIKIŞ filmi ile açılıyor. Aynı akşam Almanya prömiyerini de yapacak olan film, toplumsal yaşama ilişkin eleştirel bir komedi niteliğinde.

Bu yıl, kimlik ve kendini keşfetme temalarına odaklanan festival programında daha çok, “Ben kimim?” ve “Kim olmak istiyorum?” sorularının cevabını arayan filmler yer alıyor. Genç bir adamın, geleceğiyle ilgili cesur planlarını konu edinen AHLAT AĞACI (24.03./ 30.03.) bunlardan biri. Nuri Bilge Ceylan’ın başyapıtlarından olan film, seyirciye üç saat boyunca, adeta görsel bir şölen sunuyor. Kimlik temalı bir diğer film olan GÜVERCİN (22.03. / 27.03.), dış dünyadan habersiz yaşayan Yusuf’un, yetişkin olma yolunda geçirdiği sancılı süreci anlatıyor. SİBEL’de (23.03. / 28.03.), derdini yalnızca ıslık yoluyla anlatabilen dilsiz bir genç kızın, toplumda görünür olmak için verdiği kararlı mücadele gözler önüne seriliyor. 2018 Sundance Film Festivali’nden ödülle ayrılan KELEBEKLER’in (24.03. / 27.03.) üç kardeşi ise hiç istemedikleri halde, geçmişlerinin karanlık tarafıyla yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Festivalde gösterilecek olan TAŞ (23.03.) ve HALEF (24.03.) de yine kimlik konusunu işleyen filmler arasında. TAŞ’ta, yıllar önce kaybolan oğlunu bulduğuna inanan bir kadının öyküsüne, HALEF’te ise ölmüş birinin reenkarnasyonu olduğunu iddia eden genç bir adamın macerasına tanık oluyoruz. Anlaşılması güç olgularla örülü bu iki film, bizi gizemli dünyalara götürürken, KARDEŞLER (25.03. / 29.03.) tam tersine, son derece somut konulara parmak basıyor. Bir yandan, ağabeyinin işlediği namus cinayetini üstlenerek cezaevine giren Yusuf’un kimlik arayışını izlerken, diğer yandan, hiç sorgulanmadan kabul edilen kimi değerlerin, bir anda nasıl yerle bir olabileceğine şahit oluyoruz. BORÇ’ta (26.03. / 29.03.) iyilikseverliğin sınırlarını, GÜVEN’de (28.03. / 31.03.) ise kime, hangi koşullarda güvenebileceğimizi sorguluyoruz. Festivalde yer alan sekiz kadın, on sekiz erkek yönetmen, filmleriyle anlatmak istediklerini, seçtikleri ağırbaşlı temalara rağmen, esprili ve ironik bir şekilde beyaz perdeye yansıtmayı başarıyorlar. Kara komedi tarzının en güzel örneklerinden biri olan SOFRA SIRLARI’nda, masum görünüşlü bir ev hanımının, önce evdeki iktidarı ele geçirişini, sonra da evin dışındaki erkek egemen mahallenin dizginlerini kurnazca ele alışını keyifle izliyoruz.

Bu yılın belgesel film seçkisinde, daha çok insan manzaralarına odaklanan filmler yer alıyor. Programda, kısa bir süre önce kaybettiğimiz iki değerli sanatçımız, fotoğraf ustası Ara Güler ve edebiyat ustası Yaşar Kemal’in hayatlarını ve kişisel yönlerini keşfedebileceğiniz iki güzel film var. Bundan başka, yüksek gerilim hattında çalışan işçilerin zorlu mücadelesinin veya İstanbul’daki bir huzur evi sakinlerinin ilginç hikayelerinin anlatıldığı filmler de sadece konularıyla değil, görsel olarak da son derece ilgi çekici. Festival konuklarından olan yönetmen Gürcan Keltek, güneydoğuda yaşanan son siyasi gelişmeleri, bir doğa olayıyla harmanlayarak yorumladığı, çok beğenilen belgesel filmi METEORLAR’ın (30.03.) gösteriminin ardından katılacağı söyleşide, sinemada sansür konusunu kendi deneyimleri ışığında ele alacak. 30. Türk Film Günleri, perdesini, 30 yıl önce çekilmiş olan ARABESK (31.03.) filmiyle kapatacak. Bir dönemin Türk sinemasıyla dalga geçen bu absürd komedinin baş rollerini, 80’li yılların star oyuncuları Şener Şen ve Müjde Ar paylaşıyor. Bu yılki Türk Film Günleri uzun konuk listesiyle de farklılık yaratıyor. Pek çok filmin yönetmeni konuk olarak festivalde yer alacak ve gösterimlerden sonra filmlere dair soruları yanıtlayacak. Ayrıca, gösterimler sonrası festival konuklarıyla kişisel olarak tanışmak, sohbet etmek ve görüş alışverişinde bulunmak isteyen izleyiciler PIXEL’de bu imkana sahip olacak.

Tüm filmler orijinal dilde Almanca veya İngilizce altyazılarla gösterilecek. Programın tamamına www.tuerkischefilmtage.de adresinden erişebilirsiniz.

 

 

M-Film-Son_Cikis_3web
30. Münih Film Günleri, Ramin Matin’in SON ÇIKIŞ filmi ile 21 Mart’ta perde açıyor
M-Film-Güven_Trust_web
Yönetmen Sefa Öztürk’ün ilk uzun metraj filmi olan GÜVEN 28 ve 31 Mart’ta gösterilecek
M-Film-Borc_Debt_web
37. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde En İyi Film ödülünü kazanan BORÇ filmi 26 ve 29 Mart’ta
M-Film-Kelebekler_Butterflies_web
2018 Sundance Film Festivali’nden ödülle ayrılan KELEBEKLER’in gösterim tarihleri 24 ve 27 Mart

M-Film-YasarKemalEfsanesi-web
Film Günlerinin bu yılki programında edebiyat ustası Yaşar Kemal belgeseli de yer alıyor

Münih’te 8 Mart

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Münih’te de çok sayıda kadın örgütünün birlikte düzenledikleri etkinlikle kutlandı. Meydanda toplanan 2 binin üzerinde kadın ve destek için gelen erkeklerin katılımıyla gerçekleşen eylemde Göçmen Kadınlar Birliği de yerini aldı.

Yürüyüş öncesi yapılan konuşmalarda, 8 Mart’ın önemine değinilen konuşmalarda kadınların eşit işlere rağmen eşit ücret alamadıkları ve bunun emeklilik dönemine de yansıdığı aktarıldı. Değişik yaş gruplarından kadınların kendi iş gruplarından ve yaşam alanlarından aktardıkları sorunlar tek tek dile getirilirken bu sorunların çözümünün de yine kadınların ortak mücadelesinden geçtiği vurgulandı. Hastahanelerde, kuaförlerde, temizlik sektöründe, kısa süreli işlerde  ve ev işlerinde kadınların yaşadıkları zorluklar ve bu zorluklara rağmen alınan ücretlerin yetersizliği ise ısrarla ‘eşit işe eşit ücret için mücadele’ ederek aşılacak denildi. Yapılan konuşmalarda kadın sorunlarına değinilirken katılımcılar sık sık alkışlarla ve coşkuyla alanda renkli görüntüler oluşturdu. Eylem daha sonra yapılan yürüyüşle devam etti. Yol boyunca sık sık sloganlar atan kadınlar, çevreden de çok olumlu tepkiler aldılar. Meydandaki etkinliğe Göçmen Kadınlar Birliği çeperinde  çalışma yürüten kadınlar da birlikte pankartlarıyla katıldılar. Hafta içi aynı meydanda bildirilerin dağıtımı yapan Göçmen Kadınlar Birliği üyesi kadınlar seneye yapılacak eylemde daha geniş katılımla ve daha organize olarak yer alma  konusunda düşünce belirttiler. Eyleme katılan kadınlar düşüncelerini bizimle paylaştılar:

Çiğdem Fayık
Bu sene 8 Mart çalışmalarına yine aktif katıldım. Meydanda günler öncesinden bildirilerimizi dağıttık. Eyleme katılım oldukça yoğundu. Katılımcılar da gayet coşkuluydu. Bu sene eksik kaldığımız noktaları seneye daha dikkatle ele alarak daha yoğun bir katılımla kutlama kararındayız. Dile getirilen talepler daha da çok çalışmamızı gerktiriyor.

Ülkü Ateş
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, her sene olduğu gibi bu sene de coşkuluydu. Hayat, uzaktan izleyerek değil, yaşanınca güzeldir. Her başarılı kadının arkasında kendisi vardır, harika bir gündü bence.

Ruşen Tolay
Bu sene ilk kez katıldım 8 Mart yürüyüşüne. Meydan oldukça kalabalıktı. Hepimiz heyecanlıydık. Soğuğa rağmen saatler süren coşkulu bir eylem oldu. Çok sayıda değişik ülkeden kadınların katılması ayrıca hoşuma gitti. Umarım seneye daha çok kadın arkadaşla katılacağımız daha büyük ve daha canlı bir eylem olur.

Canan Kahraman
8 Mart yürüyüşü değişik ülkelerden kadınların katılımıyla gerçekleşti. Katılanların coşkusu iyiydi. Bizde pankartımızla ve kadın arkadaşlarımızla katıldık. Kadınlar taleplerini dile getirdi. Coşku artarak devam eder umuyoruz. Seneye sayıyı artırarak katılacağız.

Derya Görgülü
İstersek her şeyi elde edebilecek gücümüz var. Bunu dünya var olduğundan beri kanıtladık. Önemli olan her bir kadının bunun farkına varması. Eger bunu başarabilirsek, dünyayı, içinde bulundugumuz sistemi, istediğimiz gibi değiştirebiliz. Bizler hiçbir kimsenin ve hiçbir düzenin kölesi, cariyesi, oyuncağı, maşası olmayacağız. Biz kadınlar bilinçlendiğimiz sürece, kendimizi geliştirdiğimiz müddetce üzerimizdeki baskıları yıkabiliriz ve tamamen ortadan kaldırabiliriz. Yeter ki kendi gücümüze inanalım ve pes etmeden bu yolda devam edelim. Her katıldığım 8 Mart’ta buna daha çok inandım ve bu gücü kadınlarda gördüm. Biz bu kötü düzeni, bu kötü gidişatı bu adaletsizliği, bu bozulmuş, küflenmiş, içi çürümüş sistemi değiştireceğiz. Biz buna inanmazsak hiçbir şey değişmeyecek arkadaşlar…

Haber: Tülin Çokdeğerli

Feminist ama ‘feminist sinemacı’ değil; Margarethe von Trotta

Erkek egemen toplumda yer edinmeye çalışan, özgürlüğü için savaşan güçlü kadınların merkezde olduğu cesur filmlerin yönetmeni Margarethe von Trotta. “Henüz feminizmin ne olduğunu bilmeden feministtim. Bu sadece benim kişiliğimdi. Dünyada varoluşumun bir parçasıydı.” diyen von Trottta, yalnızca ‘feminist bir sinemacı’ olarak anılmaya da isyan ediyor.

9 Mart akşamı 24.’sü açılacak olan Türkiye Almanya Film Festivali’nde gösterilecek olan Nick’i Unut filmi’nin de yönetmeni Margarethe von Trotta’ya aynı akşam ‘yaşam boyu onur ödülü’ verilecek. İsmini duyunca akla ‘isyan ve özgürlük’ gelen bu başarılı sinemacıyı biraz daha yakından tanıyalım:

1942 Berlin doğumlu Margarethe von Trotta, ilk sinema deneyimlerini 60’lı yıllarda Paris’te edinir. 1965 yılında tiyatro oyunculuğuna başladıktan iki yıl sonra ilk sinema filminde rol alır. Daha sonra bir filminde rol aldığı yönetmen Volker Schlöndorff ile 1971 yılında evlenir.

Volker Schöndorff ve Rainer Werner Fassbinder’in filmlerinde sıkça rol alan von Trotta, 1975 yılında ilk yönetmenliğini Volker Schlöndorff ile birlikte ‘Die verlorene Ehre der Katharina Blum’ (Katharina Blum’un Çiğnenen Onuru) filmiyle yapar. 1985 yılına kadar hem oyunculuk hem yönetmenlik yapan von Trotta, daha sonra sadece yönetmenliğe yönelecektir.

1977 yılında yalnız çektiği ilk filmi ‘Das zweie Erwachen der Christa Klages’ (Christa Klages’in İkinci Uyanışı)’nı ‘Schwestern oder die Balance des Glücks’ (Kızkardeşler ya da Mutluluğun Dengesi) takip eder.

‘Genç Alman Sineması’nın önemli isimleri arasında yer edinen Margarethe von Trotta, 1981 yılında ‘Die bleierne Zeit’ (Ağır Zamanlar) ile Venedig’de ‘Altın Aslan’ ödülünü alarak tüm dünyaya da ismini duyurmayı başarır. 1985 yılında Rosa Luxemburg’un hayatını anlattığı film ile yine adından övgüyle söz ettirir. Güçlü kadın karakterlerin başrollerde olduğu filmlerinin arasında 2003 yapımı ‘Rosenstraße’ (Güller Sokağı) ve 2012 yılında çektiği ‘Hannah Arendt’ de yer alır.

Nürnberg Türkiye Almanya Film Festivali’nin bu yılki açılış filmi de olan ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu ‘Forget About Nick’ (Nick’i Unut)’i 2017 yılında çektikten sonra geçtiğimiz yıl Ingmar Bergman’ın 100. doğum yıldönümde ‘Auf der Suche nach Ingmar Bergman’ (Bergman’ı Aramak) belgeselini çeker.

60’lı yıllarda İsveç sinemasının ünlü yönetmeni Ingmar Bergman’ın ‘Yedinci Mühür’ filmini izledikten sonra film çekme arzusunun oluştuğunu söyleyen von Trotta, filmlerinde Bergman’ın da yaptığı gibi güçlü kadın karakterleri merkeze koyuyor.

Yine Margarethe von Trotta’nın bir söyleşisinde de dediği gibi; “Kendinizi ‘feminist’ olarak etiketlemeseniz bile o sizinle kalır. Hayata dair belli bir bakış açısına sahip olduğunuzda ve dünyada ne olup bittiğinin farkında olduğunuzda kadınların sahip olduğu avantajlar ile dezavantajları görmek dışında bir şey yapamazsınız.”

RosaLuxemburg_vonTrotta