Perşembe, Aralık 4, 2025
Startseite Blog Sayfa 64

NSU davasında yarın: Karar günü ve protestolar

Münih’te Bavyera Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde beş yıldır devam eden aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) davasında yarın karar açıklanacak.

6 Mayıs 2013’ten bu yana devam eden Almanya’da 8’i Türkiyeli, biri Yunan ve bir Alman polisin öldürülmesinden sorumlu aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) davasının baş zanlısı Beate Zschaepe hakkında verilecek kararın ne olacağı merak ediliyor. Zschaepe’nin, mahkemede yaptığı son konuşmasında suçlamaları kabul etmemiş, kurban ailelerinden dolaylı olarak özür dilemiş olmasının kararı etkileyebileceği düşünülüyor. Zschaepe, ömür boyu hapis cezası alırsa 15 yıl sonra hapisten çıkmış olacak.

Davada çıkacak karar ne olursa olsun, geriye yanıtlanmamış birçok soru bırakacağı kesin. Bu nedenle yarın mahkeme önünde protesto gösterileri düzenleniyor. ‘Üstü örtülemeyecek!’ sloganıyla Münih’te yarın saat 8.00’dan itibaran Nymphenburger Str. 16 adresinde bulunan mahkeme binası önünde protesto çağrısı yapıldı. Tüm gün sürecek olan programın ardında akşam saat 18.00’da büyük yürüyüş başlayacak.

Facebook etkinlik linki için tıklayın…

NSU_Kein

Bülent Yücel; E-Tron’a ilgi artıyor

Bülent Yücel, bünyesinde Audi’yi de barındıran Mahag Grup’ta, tam olarak Münih’teki Wasserburger Landstr. 5-11 adresinde hizmet veren Mahag Trudering’de çalışıyor.

Yücel’in ailesi 1972 yılında Almanya’ya ani bir kararla ve o zamanlar hep olduğu gibi birkaç yıllığına gelmiş. 1978 yılında dünyaya gelen Bülent Yücel, 3 kardeşin en küçüğü. 1997 yılında tamamladığı `Otomobil Tüccarlığı’ (Automobilkaufmann) eğitiminden sonra bir süre dış hizmetlerde görev almış. 2003 yılında satış danışmanlığına geçen Yücel, 2006 yılından bu yana Mahag’da.

Oldukça yoğun geçen bir iş gününde Yücel, bir yandan sattığı arabaları almaya gelecek olan müşterilerin telefonlarını cevaplayıp, yetişmesi gereken evrakları hazırlarken bir yandan da Audi’nin çok konuşulan E-Tron’unuyla ilgili sorularımızı cevapladı. Uzun bir süre sadece belirli markaların ürettiği elektrikli araçları artık Audi gibi büyük otomobil markaları da üretiyor. Yücel, `doğa dostu, zararsız ve tasarruflu’ olduğunu söylediği E-Tron için “Giderek artan bir ilgi var. E-Tron hem tasarım hem performans açısından çok güçlü. Yalnızca konfor ve güvenlik değil, tek batarya ile uzun bir mesafe gidebilmesi için de üzerinde sürekli çalışılıyor.” diyor.

Elektrik akımından geri kalmayan Audi, bu yolda önemli ilerlemeler kaydederek isminden söz ettirmeye devam edeceğe benziyor.

Audi-Buelent_9857_piyasaWEB

Leser: Sevim Ella

Ella, die Newcomerin als Curvy Model möchte ein Statement setzen, dass Frauen sich so akzeptieren sollten wie sie sind.

Wie würdest Du dich beschreiben?
Ich würde mich als einen sehr positiven Menschen beschreiben. Ich versuche immer das Beste aus mir herauszuholen und im Negativen etwas Positives zu sehen. Außerdem lege ich viel Wert auf Ehrlichkeit und Zusammenhalt.

Was ist für dich wichtig?
Für mich ist die Gesundheit meiner Familie und der Menschen, die ich liebe am Wichtigsten.

Was sind deine Zukunftspläne?
Ich arbeite seit circa einem Jahr als Curvy Model und würde in dem Bereich gerne weitermachen. Ich möchte auch weiterhin mit meinem Instagram Account (ella.kilic) Frauen dazu inspirieren sich selbst zu lieben und zu akzeptieren. Wenn wir mal ehrlich sind, tragen die wenigsten von uns Size Zero und das ist auch gut so. Ich würde mir wünschen, dass viel mehr Curvy Models die Magazine der Welt schmücken.

Was denkst du über PiYASA Magazin?
Ich bin ein großer Fan vom Piyasa Magazin! Dieses Magazin zeigt wie großartig Vielfalt ist. Jede Seite ist total individuell und vielfältig – das macht es jedesmal total spannend!

STECKBRIEF

Name: Sevim Ella
Sternzeichen:Stier
Woher kommst du: München
Lieblingsessen: Eintopf
Lieblingsmusik:Jazz
Lieblingslocation: Zuhause im Garten
Lieblingsdesigner: Mendis Fashion
Was hast du zuletzt eingekauft: ein Kleid
Vorbild: Ashley Graham

Leser-Ella-Kilic1web Leser_Ella-Kilic2web

Nürnberg Belediye Başkanı Dr. Ulrich Maly ile söyleşi

Nürnberg sınırları dışında da tanınan ve sevilen Belediye Başkanı Dr. Ulrich Maly ile büyük koalisyonun kurulduğu günlerde bir araya geldik. Koalisyon görüşmeleri sırasında konut politikaları çalışma grubunda yer alan Maly ile koalisyon sözleşmesini, 2025 Kültür Başkenti adaylığını, uyum konularını, eyalet seçimlerini, aşırı sağı ve Türkiye’yi konuştuk.

Berlin’de koalisyon görüşmelerinde `Konut Politikaları’ çalışma grubunda yer aldınız. Yeni koalisyon sözleşmesi sizce nasıl?
SPD açısından utanılmaması gereken bir koalisyon sözleşmesi. İçinde oldukça SPD var. 24 Eylül’de farkettik ki, belli bir sınıf seçmen, oldukça güvensizlik içinde. Sonuçta AfD oylarının çoğu güvensizlik ve hatta korkudan gelen oylar. Her ne kadar Almanlar’ın durumu on yıllık gelişmenin sonunda iyi de olsa, bu güvensizlik var. Koalisyon sözleşmesinde, orta sınıfın bu keyifsizliğini hafifletecek birçok madde bulunuyor. Konut kıtlığı ile ilgili yeni fikirler, dayanışma vergisinin kaldırılması ve sağlık sigortasında pariteye dönüş gibi birçok nokta var. Bunlar minik mozaik parçaları gibi de olsa dünyayı daha adil bir yer yapıyor. SPD’nin ve dünyadaki çoğu sosyal demokrat partinin kuruluş hikayesi de budur; dünyayı bir parça daha adil bir yer haline getirmek.

Geçen dönemin aksine bu kez yerel seçim hakkı koalisyon sözleşmesinde yer almıyor. Yerel seçim hakkı konusunda ne düşünüyorsunuz?
Bu konuda kendi fikrimi sürekli söyleyeceğim; Nürnberg’de belli bir süre yaşamış, ailesiyle birlikte çalışmış, burada kökleşmiş olan herkes seçebilmeli. Vatandaşlık sorusu belediyelerle çok alakalı değil. Yerel toplumu ilgilendiren konuları, Alman pasaportu olmayanlar da belirleyebilmeli. Fakat bu yine de anayasa hukuku ile ilgili bir sorun. Orada seçmen tanımı vatandaşlık üzerinden yapılmış. Yani muhtemelen bir anayasa değişikliği gerekli ve bunun için de yeterli çoğunluk yok. Geçen dönem koalisyon sözleşmesinde bu konunun inceleneceği söylenmiş ama son dört yılda bir şey yapılmamış. Bu seferkinde hiç geçmiyor. Konu olarak gündemde kalacak ama yakın zamanda değişeceğini sanmıyorum. Ben yerel seçim hakkından yana olmaya devam edeceğim.

Sözleşmede uyum konusuna da yer verilmiş. Bölgenizde bu konuda daha fazla neler yapabileceğinizi düşünüyorsunuz?
Mülteci akımıyla başlattığımız spor kursları ve dil kursları zaten programımızda var. Şimdiye kadar edinilen tecrübelerde görülüyor ki; dil, teşvik etmekten erken vazgeçilirse hep bir uyum engeli olarak kalıyor. Klasik mecburi dil kursu dışında da çok şey yapıyoruz. Gönüllülük bazında çalışmaları teşvik etmek için çabalarımız var.

Uyum Meclisi hakkında ve şehir idaresinde göçmen kökenlilerin artması gerektiği konusunda ne düşünüyorsunuz? Uyum Meclisi’nin işlevselliği bir dönem çok sorgulandı.
Evet, makul işleyen bir toplumda Uyum Meclisi’ne gerek yoktur belki ama maalesef öyle değil. Göç tarihi hukuki bir hikayeden çok, bir yaşam durumu ve bu nedenle Uyum Meclisi’ne ihtiyacımız var. Uyum Meclisi’nin resmen başvuru hakkı yok, fakat ben bu hakkımı ödünç veriyorum. Dolayısıyla başvuruları komisyonlarda ele alınıyor. Şimdiye kadar gayet iyi gitti. Uyum Meclisi, farklı göçmen kesimlerinin sorunlarını bizim için bir araya topluyor ve bazen haklı da olarak bizi bu konularda uyarıyor.
Belediye meclisinde 5 göçmen kökenli var. Bunların ikisi Türkiye kökenli. Belediye çalışanlarının arasında da göçmen kökenlilerde muazzam bir artış var. Sayıyı tam olarak bilemiyoruz, çünkü soramıyoruz ama tahmin edebiliyoruz. Fakat yine de şehrin yüzde 40’ının göçmen kökenli olduğuna bakılırsa düşük bir oran. Bu konuya dikkat ediyoruz. Kısmen işe alım politikalarının bir parçası.

Türkiye Almanya ilişkilerinin gergin olduğu bir dönemde siz Nürnberg-Antalya kardeş şehirliğinin 20. yılını kutladınız. Diğer bazı kardeş şehirlerde bu konuda çalışmaların dondurulma noktasına geldiğini duyduk. Özellikle bu günlerde bu tür ilişkilerin gelişmesi daha da önemli değil mi?
Kim kiminle tartışıyor, buna bakmak lazım. Ulusal devlet düzeyinde bir ilişki sorunu var ama bu benim Türk komşumu 6 ay öncesinden daha az seviyorum anlamına gelemez.
Yerel bazda bir parça normallik yaşamamız önemli. Antalya Belediye Başkanı Menderes Türel ile 16 yıldır tanışıyorum, şimdi birdenbire neden sevmiyeyim? İnsan olarak değişmedi ya. Tabii ki zor dönemler. Tam da böyle dönemlerde bu gibi ilişkilere daha fazla ihtiyaç olduğuna inanıyorum. Biz `utanmadan, saklamadan bir araya gelmeye ve kardeş şehirlik jübilemizi kutlamaya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var’ dedik ve kutladık.

Nürnberg’de her iki ülkenin kültürlerini ve insanlarını buluşturan Türkiye Almanya Film Festivali sizin de katkılarınızla bu yıl 23. kez yapıldı…
Çok özel bir etkinlik. Başından beri öyleydi ama giderek yoğunlaştı.Toplumda kabul görmüş önyargıları kırıyor olması hoşuma gidiyor. Türkler manavdır, tamircidir vs. Misafir işçi düşüncesinin dışına çıkılmasına muhteşem bir katkı sağlıyor. Festivale gelen güzel giyimli kadınlar, avukatlar, doktorlar, büyük bir akademisyen topluluğu, sözünü esirgemeyen ünlü rejisörler… İstanbul’dan yüksek tabaka bir katılım oluyor. Bir parça `başka Türkiye’yi bulabiliyorsunuz. Alışılagelmiş önyargıları kıran dahiyane bir etkinlik.

Türkiye’deki güncel gelişmelerle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bir değerlendirme yapamam, sonuçta sadece medyadan takip edebiliyoruz. Ama dışardan genele bakınca durumu üzücü buluyorum. Erdoğan hükümeti başlangıçta çözüm süreci, gelişen ekonomi gibi birçok konuda çok iyi gidiyordu ve bu sevindiriciydi. Fakat son dönemlerdeki gelişmeler dışardan gözlemleyenler için üzücü ve hatta hayal kırıklığı. Bir anda bu kadar hızlı bir geriye dönüş, entelektüeller ve gazeteciler için bir korku ortamının oluşması kötü bir şey. Diğer yandan ilk tepkiyi de anlayabiliyorum. Kalkışma gecesi, ki bana göre bu konu henüz tam açıklık kazanmış değil, hayal kırıklıklarını anlayabiliyorum. Avrupa Birliği ve Almanya yeterince hızlı tepki vermemiş olabilir. Fakat o geceden sonra olan gelişmeleri hukukun üstünlüğü çerçevesinde anlamak çok zor. Bu da bizi endişelendiriyor.

Nürnberg’de aşırı sağ ne durumda?
Nürnberg’de büyük ölçüde aşırı sağ olayları olmamakla birlikte NSU Nürnberg’de de 3 insanı katletti. Yani burada da aktifler. Dikkatli olmamız gerekiyor. Aşırıya giden her yöne karşı. Örneğin `Selefizme karşı birlik’ (Bündnis gegen Salafismus) ve `İnsan onuru için aşırı sağa karşı ittifak’ (Allianz für Menschenwürde und gegen Rechtsextremismus) gibi ağların içindeyiz. Gerekli olan her yerde her zaman aşırı sağa, antisemitizme ve selefizme karşı duruyoruz.

Eyalet Meclisi seçimleri yaklaşıyor. AfD’nin yükselmesinin önüne nasıl geçilebilir? Ne de olsa Eyalet Meclisi’ne ilk Türkiye kökenli milletvekili bölgenizden çıktı. Bu konularda bölgenizde iyi çalışmalar yapıldığının da bir göstergesi bu. Gurur verici olmalı.
Aşırı sağın yükselmesini engellemek konusunda maalesef bir `patent tarifimiz’ yok. Başta da dediğim gibi adaletsizliği ve halkın keyifsizliğini gidermeye çalışarak insanların daha demokratik seçimler yapmasının önünü açmalıyız. CSU sağ açığı kapatmak için söylemler deneyecek ve bence bu çok yanlış. Avusturya ve Hollanda örneğinde görüldüğü gibi. Sağ popülizmi azaltmak yerine yükseltir. Ama Bavyera’da AfD’nin meclise girme ihtimali oldukça yüksek görünüyor. Arif çok çalışkan ve seviliyor, yine seçilecek. Onunla tabii ki gurur duyuyoruz. Bu sefer kardeşi Halil Taşdelen’de Bayreuth’tan aday.

Nürnberg 2025 Kültür Başkenti olmak için aday. Çalışmalar nasıl gidiyor?
Çok çeşitli bir kentin çok çeşitli bir programı olmalı. Şehir kendini nasıl tanımlıyor? Kendimize anlattığımız hikayemiz nedir? Biz kimiz? Ben 57 yıl önce Nürnberg’de doğdum. Okulumuzda bir tek yabancı vardı; Mirella. Dondurmacının kızı olduğu için çok da severdik. Şimdi o okulun üçte ikisi göçmen kökenli. Şehir aynı, ortak bilinç aynı ama insanlar farklı, daha çeşitli. Göçmen kökenli bir ailenin çocuğunu yaşadığı şehire ve ailesinin geldiği şehire bağlayan şeyler neler? Hedefimiz, bu çocuğun ileride `Nürnbergli Türküm’, `Nürnbergli Kürdüm’ vs. demesi. İnsan içinde birçok memleket barındırabilir. Ama Nürnberg olmalı, yoksa bağ kurmayı başaramadık demektir. Kültür Başkenti demek aynı zamanda giderek çeşitlileşen bir kentte insanların kendilerini tanımlayabilecekleri bir nevi `yerleştirme istasyonu’ olmalı. Türkler için, Ruslar için, mülteciler için, hep burada olanlar için yani herkes için. Üstesinden gelinmesi gereken budur.

Son olarak okurlarımıza neler söylemek istersiniz?
Türkiye kökenli gruplar arasında Türkiye’den buraya aktarılan bir bölünme var. Bunun giderilmesini ve bu grupların tekrar ortak barışa kavuşmasını arzu ediyorum. Bizim için uyum, ne kadar çok ilgili kişi bulursak o kadar iyi işler. İnsanlar birbirlerine güvenmedikleri için kendilerini geri çekerlerse uyum da o kadar zorlaşır, kötüleşir.

Hamide TÜRKER / Tuba TÜRKER

Maly_Selfie_3763web

 

Wenn die Nieren erkranken

Den hohen Blutdruck und die Müdigkeit bemerkte Frau Yilmaz (Name von der Redaktion geändert) seit langem. Und plötzlich erklärte ihr der Hausarzt, dass die Nierenwerte sehr schlecht seien und sie deshalb zum Nierenarzt gehen solle.

Wohin geht man wenn die Niere erkrankt? Zum Nephrologen! Das sind die Ärztinnen und Ärzte, die  nierenkranke Patienten versorgen.

In vielen Fällen kann man mit einer entsprechenden Behandlung erreichen, dass sich die Nieren erholen oder wenigstens nicht schlechter werden. Wenn das Herz versagt, dann gibt es meist keine Hilfe mehr.

Bei den Nieren ist es anders: die Niere ist das einzige Organ, das man durch eine Therapie ersetzen kann.

Am besten ist es natürlich, wenn man einen geeigneten Nierenspender findet und eine fremde Niere transplantieren kann.

Aber leider steht oft kein passender Spender zur Verfügung – dann muss man auf andere Behandlungen zurückgreifen. Da gibt es zum Beispiel die Dialyse, oder auch Blutwäsche genannt. Hier wird das Blut mit einer Dialysemaschine durch einen Filter geleitet, wo es gereinigt und das überflüssige Wasser entzogen wird.

Bei Frau Yilmaz konnte die Funktion der Nieren leider nicht gerettet werden. So hat sie sich für die Blutwäsche (Hämodialyse) entschieden. Sie geht jetzt dreimal pro Woche für vier Stunden ins Dialysezentrum. Die Behandlung führen die Dialysefachkräfte durch und überwachen die Patienten während der ganzen Behandlung.

Frau  Yilmaz hätte sich auch für die Bauchfelldialyse entscheiden können. Das ist ein Nierenersatzverfahren, das man zu Hause allein durchführen kann.

Unser Dialysezentrum DIZ München Nephrocare ist ein großes Medizinisches Versorgungszentrum mit zwei Dialysestationen, eine in der Stadtmitte (Lindwurmstraße 23) und eine in Solln am Krankenhaus Martha Maria. Unser dritter Standort ist unsere Praxis am Münchner Marienplatz. Hier kümmern wir uns um Patienten mit Nieren- und Hochdruckerkrankungen, Diabetes und Nierentransplantation.

In  unserem Team arbeiten Menschen aus 15 ver-schiedenen Ländern zusammen. Die Grundvoraussetzung für eine gute Zusammenarbeit ist natürlich eine sichere Beherrschung der deutschen Sprache. Der Austausch unter den Kolleginnen und Kollegen und die Gespräche mit den Patienten zählen zu den wichtigsten Voraussetzungen für eine erfolgreiche Arbeit und einen vertrauensvollen Umgang.

Auch unsere Münchener Patienten stammen zum Teil aus den verschiedensten Ländern. Da sind wir stolz, bei Sprachproblemen auf die vielfältige Hilfe unserer Mitarbeiterinnen und Mitarbeiter zurückgreifen zu können.

Arzthelferinnen oder Medizinische Fachangestellte haben die Möglichkeit sich bei uns zur Fachange-stellten für Nephrologie weiterzubilden.

Nephrocare_Stellengweb

Çiğdem Şanalmış yazdı: Güneşle yolculuk

Çevre dostu yeşil ulaşım uygulamaları

Son yazım her ne kadar yankı ve itiraz getirdiyse de, Intersolar fuarında sergilenen elektrikli arabaların içine oturup fotoğraf çektirenlerin arasında sık sık vatandaşlarıma rastladım. Bundan „Mübarek arabalarımız hayli cazip bir konu“ sonucunu çıkardım ve yazı dizisine diğer taşıt araçları ile devam ediyorum.

İki sene önce VW balonunun patlaması ile başlayan dizel skandalı gündemden düşmüyor; dünya otomobil pazarı bir kriz devri yaşıyor. Yetkililer çevreyi ve sağlığımızı etkileyen, özellikle çocuklarda beyin ve akciğerlerde ciddi sağlık problemlerine sebebiyet veren Nitrojenoksit ve partiküllere karşı harıl harıl çözümler arıyor.
Yazılarımı takip edenler bilir, her fırsatta güneş enerjisini kağıda döküyorum. Doğayla dost kaynaklar mevcut, yeşil ve alternatif enerjiler ile neler yapılabileceğinin birkaç örneğini sizlere sunmak istiyorum.

Sorumsuz tüketim, artan kentleşme hava kirliliğini beraberinde getiriyor; en fazla etkisi olan faktör ulaşım araçları. Büyükşehirler kolları sıvadı, kampanyalar ve teşviklerle emisyon yoğunluğunu azaltmak için elektrikli özel araçların yanında toplu taşımaya (e-taksi, e-otobüs) ve paylaşılan mobilite projelerine özendirmekte. Elektrikli çöp ve posta nakil araçları bazı bölgelerde hizmete başladı; lojistik sektörünün geleceği elektrikli veya hibrit. Güneş enerjisi bakımından altın yumurtlayan tavuk olan Türkiye’de İstanbul ve İzmir belediyesi toplu taşımada alternatif enerji ve güneş panelleri ile çalışan otobüs filoları ile çevre duyarlılığına dikkat çekmek istiyor.

Güneş pillerinin verimlerinin artması ile güneş arabalarında muhtelif tipler üretilmeye başlandı. Ülkemizdeki üniversitelerde öğrenciler geliştirdikleri araçlar ile Avustralya’da düzenlenen „World Star Challenge“ veya Türk „Formula G“ yarışlarında ışıldıyorlar.

Gelelim hava taşıtlarına: Güneş enerjili ve insansız hava araçları üzerinde denemeler 1974’lerde başlamış; o zamandan beri çeşitli tipler geliştirilmiş ve günümüzde üniversitelerde çalışmalar devam ediyor. Yakıtsız, sadece güneş enerjisi ile çalışan ‘ultralight’ uçak „Solar Impulse“ ile İsviçreli 2 pilot 500 günde küremizin çevre turunu 2016’da tamamladı ve yeni projeler hazırlıyor.

Yeşil denizcilik, yani güneş tekneleri benim favori konularımdan. Dalyan’ın sazlık labirent kanalında yapılan tekne turları son derece keyifli ama yoğun ilgi hava, su ve gürültü kirliliğine sebep oluyor. Özel bir şirkete ait olan ve güneş enerjisi ile çalışan prototip tekne herhalde müteakip projelere örnek olacak ve Dalyan sularında tüm tekneler temiz ve sessiz yeşil teknelere dönüştürülecek gibi görünüyor. Almanya’nın Bodensee gölünde „Helio Solarfähre“ ile güneşli yolculuk terapi gibi; sadece doğanın sesini dinleyerek su üzerinde süzülmek, gönülleri rahatlatıyor, dinlendiriyor.

Ulaşım için fosil yakıt kullanımını tamamen ortadan kaldırmak misyonuyla, hem dünya çapında hem de Türkiye’de farklı alanlarda geliştirilen projelerle temiz enerjinin imkansız olmadığını görüyoruz. Üstelik teknolojiler işlevsel olmasının dışında tüketiciyi cezbedecek tasarımlara sahipler.
Artık güneş enerjili protip araçların kitleselleşme vakti gelmiş olsa gerek. Gönül ister ki, illa yeşil enerjili araçlar kullanacağım diye kendini parçalayan bir kitle oluşabilsin; hani o inanılmaz iPhone tutkusu gibi!

Hoşça ve sevgiyle kalın

Çiğdem Şanalmış
-Güneş enerjisi danışmanı

Münih’te seçimin ardından

24 Haziran Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleri için yurt dışındaki oy kullanma işlemi sona erdi. Münih’te 13 gün boyunca kurulan stanlarda seçime katılımı arttırmak için uğraşan siyasi partililere seçimin son günü düşüncelerini sorduk. Dergimize demeç vermek istemeyen AK Parti Münih stand görevlileri dışında konuştuğumuz diğer partililerin açıklamaları şöyle:

CHP-HursitGunduz
Hurşit Gündüz

Hurşit Gündüz, CHP Münih Birliği Başkan Yardımcısı
“CHP en iyi adayı Muharrem İnce’yi aday olarak ilan ettikten sonra Muharrem İnce, tüm ülkeyi karış karış gezerek gösterdiği performansı, verdiği vaatleri hem Türkiye’de hem de yurt dışındaki vatansever Cumhuriyetçi seçmenlere heyecan vermiş ve tüm seçmenlere umut olmuştur. Sayın Muharrem İnce, toplumun tüm kesimlerine heyecan ve umut vermiştir. Gençler ve kadınlar başta olmak üzere sayın İnce’ye büyük destek verdiklerini gözlemliyoruz. Bunların tümünün sandıklara büyük seçmen katılımı olarak yansıyacağını göreceğiz.
13 gün boyunca yurt dışında görev yapan biz CHP Münih Birliği başkanı ve tüm yöneticileri, sandık görevlileri, demokrasi sevdalısı seçmenler olarak büyük emekler sarf ederek Türkiye demokrasisine ve tüm oylara sahip çıkmanın gururunu yaşıyoruz! Burada özellikle Tokatlılar Derneği üyelerine ve CHP Münih Birliği üyeleri, gönüllülerine ve sponsorlarımıza büyük özveri ile çalıştıklarından dolayı teşekkür etmeyi bir borç biliyoruz.
Umudumuz odur ki, yurt dışındaki biz vatanseverler gibi Türkiye’deki tüm vatanseverler de seçim günü, sadece 1 gün, sandıklara ve oylara sahip çıksınlar. Sahip çıkıldığında, hem sayın Muharrem İnce’yi cumhurbaşkanı seçeceğiz hem de Millet İttifakı olarak meclis çoğunluğunu alacağız! Kazanacağız, kazanacağız, kazanacağız! Türkiye’de nefes aldıracağız! Demokrasi ve demokratlar kazanacaktır! Millet kazanacaktır! Bu iş Tamamdır!”

IYIParti_AhmetArslan
Ahmet Arslan

Ahmet Arslan, İYİ Parti Münih Sorumlusu
“Seçimin son günlerinde hala kararsızların çok olduğunu gördüm ama bu kararsızlık AK Parti seçmeni arasındaydı. Ben bir İYİ Partili olarak Meral Akşener’in %28 ile %30 arası oy alacağını düşünüyorum. Kazanacağımıza inanıyoruz. Meral Akşener’in bir kadın olarak cumhurbaşkanı olması dünya çapında olumlu bir ses getirirdi ama İnce de olursa onun yanında olacağız. İkinci turda yine burada görev başında olacağız. Sonuçta biz kazanacağız. İYİ parti kazanacak, Millet İttifakı kazanacak, Türkiye İYİ olacak. 25 Haziran’a İYİ uyanalım.”

 

 

SaadetPartisi_MunihStand
Soldan sağa; Ahmet Pehlivan, Mahmut Karaali, Suat Aydoğan

Ahmet Pehlivan, Saadet Partisi Münih Dış İşler Sorumlusu
“Tahminin seçim sonuçlarının yüzde 15 Saadet Partisi, yüzde 15 İYİ Parti ve yüzde 25-30 civarında CHP  olacağı yönünde. Millet ittifakı kazanacak inşallah, Erdoğan’ı emekliye yolluyoruz. Bütün fabrikalarımız satıldı. Gelir getirecek her şey satılıp zararlı yatırımlar yapıldı, köprü gibi. Gelecek nesillerimiz bile borçlu. Vatanımıza milletimize zarar veriyor. AKP’nin büyümesi obezite gibi; yük ama faydası yok. Benim çocuğumun rızkı yabancı şirketlere peşkeş çekiliyor. İnşallah Millet İttifakı kazanır ve vatanımız, milletimiz kurtulur.”

Mahmut Karaali, Saadet Partisi Münih Bölge Başkanı
“Hiçbir partinin alternatifi değiliz, açık ve net olarak söyliyeyim. Çünkü Türkiye’de 60’lı yıllardan bu yana maalesef vahşi bir kapitalist sistem uygulandı. Ülkemizin her sene ödemiş olduğu yüksek faiz oranlarıyla beraber insanımızın alın teri dışarıya aktarılıyor. Faizsiz bir ekonomiyle beraber bütün kazancımızın kendi insanlarımıza dağıtılması gerekiyor; yoksa bizim kimsenin şahsıyla bir sorunumuz yok. Biz hepimiz Türkiye’de aynı binanın değişik apartmanlarında oturan insanlarıyız. Kendi aramızda herhangi bir kin, nefret söz konusu olamaz. Biz Saadet Partisi olarak, sadece Türkiye’nin değil yeni bir dünyanın kurulması için gayret ediyoruz. Hedefimiz İslamı referans alarak günümüz insanların problemlerine çare bulabilmek.”

HDP_VesileSonmez
Vesile Sönmez

Vesile Sönmez, HDP Münih Sözcüsü
“Biz özellikle kadınlar olarak hem heyecanlıydık hem de verimli bir çalışma yürüttük. Oy kullanım oranının da bu sefer kadınlar arasında daha yüksek olduğunu gördük. Kadınlar bu seçimlerde çok emek harcadılar. Çünkü kadınlar yeniliğe daha açıklar ve geleceği onlar hazırlıyorlar. Çocuklarımıza daha güzel bir gelecek bırakmak için, geleceğe, demokrasiye damgamızı vurmak için imkanlarımızı kullandık.
Seçim sonuçlarında sol görüşlü, demokrat oyların çoğunlukta olacağına inanıyorum. Bence barajları aşıp bu eril sistemi boğarak Türkiye’yi temizliyoruz. Bu turda oyumuzu HDP ve Demirtaş’a kullandık. İkinci turda Muharrem İnce’yi destekleyeceğiz.
Kadınlara çağrım; ileriye bakışları güzel ve berrak olsun, kendilerini kandırmasınlar. Kendi ayaklarının üzerinde durmak için demokratik sisteme evet, boğucu eril sisteme hayır desinler. Birlikte güzel bir gelecek için, güzel bir toplum için HDP’ye evet!
Bizler barajı aşacağız. Eril sistemi eriteceğiz. Hem patriarkaya hem de kapitalizme karşı kadın dayanışması ve kadın bilinci ile mücadele etmeyi sürdüreceğiz. Jin, jiyan, azadi…”

 

Yurt dışı seçmeninden rekor katılım

24 Haziran Cumhurbaşkanı ve 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri için yurt dışı seçmenlerinin oy kullanma işlemi dün saat 21.00’da sandıkların kapanmasıyla sona erdi. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) verilerine göre şimdiye kadar yurt dışında yapılan seçimler arasında en yüksek katılım bu seçimlerde oldu. Bu sayı yine de seçme hakkı olanların yarısı.

YSK verilerine göre toplam 3 milyonun üzerindeki yurt dışı seçmeninin 1 milyon 486 bin 408’i oy kullandı. Yurt dışı seçmeninin en yüksek oy kullanım oranı ise Belçika ve İsviçre’de oldu.

Yurt dışı seçmen sayısının en yüksek olduğu Almanya’da ise toplam 1 milyon 443 bin 585 seçmenin yaklaşık 718 bini  (717 bin 992) sandığa giderek oy hakkını kullandı. Bavyera’da iki bölgede kurulan sandıklarda kullanılan oy sayıları ise Münih’te 51 bin 638 ve Nürnberg’de 27 bin 193 olarak bildirildi.

Yurt dışı seçmenleri, 24 Haziran akşamına kadar gümrük kapılarında oy kullanabilecek. 24 Haziran akşamı, öncesinde Türkiye’ye gönderilen, yurt dışı oyları da diğer oylarla birlikte sayılacak. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalması halinde oy verme işlemi 30 Haziran ile 4 Temmuz arasında yapılacak.

Secim2018Cumhurbaskanaday Secim2018partiler

 

Almanya’da oy kullanma bugün sona eriyor

24 Haziran Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleri için yurt dışındaki oy kullanma işlemi Almanya’da bugün sona eriyor. Bavyera’da Münih ve Nürnberg’de bulunan sandıklar bu akşam saat 21.00’da kapatılacak…

Münih seçim sandıkları; ‘Kardinal-Faulhaber-Str. 1, 80333 Münih’ (Alte Bayerische Staatsbank)

Nürnberg seçim sandıkları: ‘Schwadermühl Strasse 3, 90556 Cadolzburg’ 

Die Kunst der Stadtentwicklung

Stadtentwicklung und Kunst? Ja, Stadtentwicklung ist eine Kunst. Jeder Bürgermeister, jede Bürgermeisterin, und alle, die mit Planen und Bauen, Erhalten und Gestalten von städtischen Räumen und Flächen zu tun haben, werden das bestätigen. Die Herausforderung, für Bedarfe und berechtigte Interessen der Bewohner Kompromisse zu finden, die allen ein lebenswertes Umfeld bieten, wird stetig größer. Seit der Jahrtausendwende leben weltweit mehr Menschen in Städten als auf dem Land. Die Zunahme der Stadtbevölkerung und die Ausbreitung städtischer Lebensweisen stellen Metropolen vor grundlegende Entscheidungen: Wie soll das Leben in der Stadt in Zukunft aussehen? Wie sollen sich neue Wohnformen entwickeln, wie können nachhaltige Mobilitäts-, Arbeits- und Freizeitkonzepte aussehen? Wie kann Nachverdichtung auf begrenztem Raum geschehen unter Berücksichtigung von Umwelt, Gesundheit und Lebensqualität? Fragen, auf die auch Nürnberg Antworten finden muss. Über 530 000 Menschen leben bereits hier – und alle Prognosen deuten auf weiteres Wachstum.

Kein Wunder, dass das spannende Thema Stadtentwicklung auch bei Kunstschaffenden auf großes Interesse stößt. In Nürnberg fanden und finden sie Förderung durch das kommunale Immobilienunternehmen wbg. Vor 100 Jahren gegründet, hat die wbg mit ihren Siedlungsbauten nicht nur den Stadtplan Nürnbergs geprägt, sondern auch von Anfang an Künstlerinnen und Künstlern in eigens eingerichteten Ateliers Arbeits- und Wohnraum zur Verfügung gestellt. Im Zuge der Kunst-am-Bau-Förderung der 1950er und 1960er Jahre wurden die Künstler mit der Ausstattung von Wohnanlagen beauftragt. Und über die Jahrzehnte entstand eine Kunstsammlung, aus der die wbg nun eine Auswahl in der Nürnberger Kunstvilla präsentiert. Die Ausstellung „Urbane Zukunft“, die bis 7. Oktober 2018 in der Blumenstraße 17 zu sehen ist, gibt nicht nur Einblicke in die lange Tradition der Künstlerförderung der wbg, sondern zeigt auch die Entwicklung des Stadtbilds: vom Fensterblick der Klassischen Moderne über abstrahierte Luftaufnahmen bis zu den Utopien heutiger Kunstschaffender.

Früh rückten die Künstlerinnen und Künstler die Modernisierung und Verstädterung ins Blickfeld, betrachteten die in den Randbezirken entstehenden Wohnanlagen, nahmen Straßen ins Visier, die in der Nachkriegszeit unbegrenzte Mobilität verhießen, und thematisierten Parks und Grünanlagen als temporäre Fluchtorte oder Spielwiese für das soziale Miteinander. Teils realistische, teils expressionistische Schlaglichter dokumentieren die Urbanisierung Nürnbergs. In der zeitgenössischen Kunst dominiert die Darstellung der Stadt als Abstraktion, Tektonik und Strukturen, der Kontrast von Linie und Fläche prägen das Bild. Die sehr sehenswerte Schau vereint Werke von Jakob Dietz (1889-1960), Georg Weidenbacher (1905-1984) und Oskar Koller (1925-2004) mit aktuellen Positionen von Mara Loytved-Hardegg, Ralph Fleck, Karsten Neumann und Fredder Wanoth.

Wie wär’s also mit einem Stadtbummel der etwas anderen Art? Stadtentwicklung durch die Augen von Künstlerinnen und Künstlern betrachtet, deren urbane Utopien häufig der Wirklichkeit vorangehen – das ist reizvoll, nicht nur für professionelle Stadtplaner, sondern für alle, die den Lebensraum Stadt für sich gewählt haben. Wir werden weiter daran arbeiten, dass wir uns das lebens- und liebenswerte Modell der europäischen Stadt, die ein Neben- und Miteinander historischer Epochen und eine gesellschaftliche Pluralität kennzeichnet, erhalten!

Herzlichst

Ihr

MalyImza

Ulrich Maly

-Oberbürgermeister der Stadt Nürnberg