Perşembe, Aralık 4, 2025
Startseite Blog Sayfa 83

% 1

İngiliz yardım kuruluşu Oxfam’ın raporuna göre dünyanın en zengin yüzde 1’lik kesiminin serveti, geri kalan yüzde 99’luk kesimin servetinin toplamına eşit.

Lezizel’den yenilikler

Önümüzdeki şubat ayında 4. yılını dolduracak olan Lezizel, artık Münih’in vazgeçilmez lezzetleri arasında yerini çoktan aldı.

Uğur ve Oğuz Örgün kardeşler, kurdukları marka ile Almanya’da şimdiye kadar sunulan Türk mutfağının başka yönlerini de tanıtabildikleri için memnunlar. Lezizel, sıkça Alman televizyon kanallarında `yeni keşifler, farklı tadlar’ gibi temalı programlarda yer alıyor. Diğer yandan ürünlerine sürekli yenilikler katılıyor. Hem Türk hem Alman müşterilerin memnuniyetini belirttiği Lezizel mantıları, sekiz çeşit `topping’ ile tekdüzelikten hayli uzak.
Sosyal sorumluluk, işletmeci kardeşler için büyük önem taşıyor. Geçtiğimiz yıl `respect’ ve `no to racism’ mottosuyla başladıkları FC Stern futbol takımı sponsorluğuna bu yıl da devam ediyorlar. Kreisliga’da oynayan takımı seçme sebeplerinin `farklı etnik kökenli oyunculardan oluşması’ olduğunu söyleyen Örgün kardeşlerin amacı ise ırkçılık ve ayrımcılık konularına dikkat çekmek: “Lezizel ekibi olarak özellikle gündemdeki mülteci konusunda toplumu daha duyarlı ve önyargısız olmaya davet etmek istiyoruz. Amacımız ilk etapta bu genç takıma maddi yardımda bulunmak, fakat aynı şekilde camiayı ve toplumu hoşgörüye davet etmek..”

Kendi işyerinin sahibi olmak isteyenler için bir de müjdeleri var: Lezizel, bu yıl `franchise’ konseptiyle tüm Almanya ve yakın Avrupa ülkelerinde hizmet vermeye hazır. İlk bayilikler için cazip çerçeve şartları hazırlanmış bile. Örgün kardeşler “Aktif halde konseptimizi pazarlamadığımız halde franchise sistemimize ilgi gösteren girişimcilerle ilk görüşmelere başladık bile.” diyorlar. Detaylı bilgi almak isteyenler şu mail adresinden Lezizel’e ulaşabilirler: info@lezizel.de

FC-Stern_Mannschaftsfoto_web
Lezizel, geçtiğimiz yıl ‘respect’ ve ‘no to racism’ mottosuyla başlattığı FC Stern futbol takımı sponsorluğuna bu yıl da devam ediyor.

Leser: Deniz Özdin

Die 27-jährige Deniz ist die rechte Hand ihrer Mutter im Kosmetikstudio Dermo Skin und hat große Pläne für die Zukunft.

Wie würdest Du dich beschreiben?
Ich bin ein unternehmensfreudiger und zuverlässiger Mensch. Meine Freunde sagen, dass ich ein guter Zuhörer bin und sie freuen sich, wenn ich Ihnen helfe wo ich kann.

Was ist für dich wichtig?
An erster Stelle ist mir die Gesundheit meiner Familie und dann meine eigene am wichtigsten.

Was sind deine Zukunftspläne?
Da ich abwechslungsreiches Arbeiten liebe, werde ich mich auf jedenfall noch mehr weiterbilden, vor allem meine Kreativität im beruflichen Leben anwenden. Daher möchte ich mich im Bereich als medizinische Pigmentistin weiterbilden, in dem ich nicht nur Menschen glücklich mache, die ein kosmetisches Problem haben, sondern auch Menschen die mit gesundheitlichen Problemen unglücklich sind.

Was denkst du über PiYASA Magazin?
Piyasa ist sehr vielfältig und man kann viele Neuigkeiten erfahren. In der Zeitschrift ist für jedermann etwas zu lesen. Die Zusammenarbeit mit Piyasa macht seit dem ersten Tag sehr viel Spaß, gemeinsam können wir unsere Anzeige kreativ umsetzten und es funktioniert super.

STECKBRIEF
Name: Deniz Özdin
Sternzeichen: Krebs
Woher kommst du: aus der Türkei
Lieblingsessen: Sulu Köfte, Sarma
Lieblingsmusik: Pop
Lieblingslocation: Kein bestimmter Ort, am liebsten die Räumlichkeit im Auto
Lieblingsdesigner: Kein bestimmter, alles was mir gefällt
Was hast du zuletzt eingekauft: Urlaub und Sonnenbrille
Vorbild: Meine Mutter

‘Kars’ta deniz olsaydı biz de korsan olurduk, değil mi?’

Dünyanın birçok festivalinde büyük ilgiyle karşılanan Kar Korsanları, Faruk Hacıhafızoğlu’nun ilk uzun metraj filmi. Yurtiçi ve yurtdışından aldığı ödüller arasında İran’dan dünya sineması bölümünde aldığı `en iyi yönetmen’ ödülü de var.

Film, 1981 yılında Türkiye tarihinin acımasız darbelerinden birinin başlarında geçiyor. Kars’ta yine çok ağır geçen bir kışın ortasında kömür, elmas değerinde o dönem ve ona sadece birkaç devlet kurumu ve ayrıcalıklı kişiler ulaşabiliyor. Film, ara karnelerin alındığı tatilde oyun oynamak yerine kömür arayışına giren Serhat, Gürbüz ve İbo’nun hikayesini anlatıyor. En temel ihtiyaçlarını karşılamak için verdikleri mücadele, üç arkadaşın hayatın sorumlulukları ve gerçeklerle tanıştıkları bir dönüm noktası olacaktır.

Hacıhafızoğlu da aslında o çocuklardan biri. Kendisi de küçükken orada yaşayan çocuklar gibi kömür toplamaya gidermiş. Filmin otobiyografik yanı konu olduğunda “Serkan karakterinin anne-babası Almanya’da olduğu için en çok o ama hepsinde kendimden, arkadaşlarımdan, tanıdıklarımdan bir parça var.” diyor yönetmen. Filmin fikri de Almanya’da bir aile buluşmasında doğmuş. Çok soğuk bir şubat gününde akıllarına Kars’ın soğuğu gelmiş ve annesi kömür toplama hikayesini anlatmış. Film Berlinale’de gösterildiğinde anne-babası da izleme fırsatı bulmuş. Yönetmen gösterim sonrası şunları söylemiş: “Yıllar önce annem ve babam buraya misafir işçi olarak gelmişti, şimdi bu salonda misafir oyuncu olarak bulunuyorlar.”

Filmin dikkat çeken bir diğer yanı ise tüm oyuncuların yerel olması ve aslında oyuncu olmaması. “Çocuk oyuncuları okullardan bulduk. Bin beş yüz çocuk arasından seçtik. Büyüklerin çoğu da çocukluk arkadaşlarım, komşular. Hatta yoldan geçerken çevirip ikna ettiklerimiz var. Hepsi ilk kez bir oyunun içerisinde oldular.” diyor Hacıhafızoğlu. Film, çok zor şartlar altında 28 günde çekilmiş. Üstelik 130 bin Euro gibi çok düşük bir bütçeyle. Evet, sinema gerçekten de yürek işidir…

Kar-korsanlari-faruk-_2831_web
Kar Korsanları, Münih Film Günleri‘nde yönetmen Faruk Hacıhafızoğlu‘nun da katılımıyla gösterilmişti

„Münchner Universitäten in globalem Ranking in bester internationaler Gesellschaft“

Die Münchner Universitäten bereiten nach Ansicht der internationalen Top-Unternehmen ihre Absolventen auf höchstem Niveau auf das Berufsleben vor. Das bestätigt das Magazin ‘Times Higher Education’ im aktuellen ‘Global University Employability Ranking’. Wissenschaftsminister Dr. Ludwig Spaenle gratuliert den Hochschulen zu diesem Erfolg: “Die hohe Qualität dieser Spitzenuniversitäten zeigt sich nicht nur in der herausragenden Platzierung von TUM auf Rang 8 sowie der LMU auf Rang 31. In diesem globalen Ranking finden sich die beiden Universitäten in bester internationaler Gesellschaft. Eingerahmt von der University of Oxford und der nachfolgenden Princeton University ist die Technische Universität München zudem die einzige deutsche Universität unter den Top 10.”

Insgesamt finden sich mit TUM, LMU und der  Goethe-Universität Frankfurt auf Rang 50 nur drei Hochschulen aus Deutschland unter den 50 bestbewerteten Universitäten. “Das Ranking verdeutlicht, dass ein Studium an den beiden Universitäten der Landeshauptstadt eine hervorragende Startvoraussetzung und Grundlage für das Berufsleben ist -und das über ein breites Fächerspektrum hinweg”, würdigte Minister Spaenle abschließend die Lehre an den Hochschulen.

Irkçılığa ve ayrımcılığa karşı cephe büyüyor

Münih’te ayrımcı, ırkçı ve sağcı şiddet mağdurlarına yardım amaçlı kurulan bağımsız bir dernek BEFORE. 2014 yılının sonlarında kurulan dernek, bir yıllık hazırlık aşamasından sonra 2016 yılının başında taşındığı Mathildenstr. 3c adresinde hizmet veriyor. Derneğin başkanlığını yapan eski Belediye Başkanı Christian Ude dernekle ilgili şöyle söylüyor: “Bu derneğe olan ihtiyaç kurulduğu günden bu yana giderek artıyor. Ayrımcılığın sesi giderek yükseliyor ve yüzsüzleşiyor. Çünkü demokratik meşrulaştırılıyorlar.”
Derneğin yönetim kurulunda Siegfried Benker, Alexander Diepold, Peter Probst, Tina Schmidt-Böhringer’in yanı sıra Göçmenler Meclisi Başkanı Nükhet Kıvran da var.

Hedefi mağdurları ve etraflarındaki görgü tanıklarını korumak ve desteklemek olan derneğin faaliyet alanı ayrımcılığa karşı bilinçlendirme ve eğitim gibi konuları da kapsıyor. BEFORE, etnik köken, cinsiyet, din, cinsel eğilim ve ırkçı saldırılar gibi tüm ayrımcılık ve şiddete uğrayanların hakkını savunmalarında gizlilik ilkelerine uygun, devlet kurumlarından bağımsız ve ücretsiz yardımcı oluyor.

Mathildenstr. 3c adresinde şehrin merkezindeki yerlerinde BEFORE uzmanlarından danışmanlık hizmeti alabilir, şu telefon numaralarından bilgi edinebilirsiniz: Tel: 089 46 22 46 70 veya Mail: kontakt@before-muenchen.de

Before_2622_web
Soldan sağa: Danışman Daniel O. Salaja, Christian Ude, Tina Schmidt-Böhringer, Siegfried Benker

Before_NukhetUde
BEFORE yönetim kurulunda Göçmenler Meclisi Başkanı Nükhet Kıvran da var

Guckst Du, Cumhur Atalan

Münihli tiyatroseverlerin bildiği bir isim Cumhur Atalan. Münih’e Türkçe tiyatroyu getiren isim. AST (Ankara Sanat Tiyatrosu) da dahil olmak üzere birçok tiyatroda oyunculuk, kurduğu tiyatro gruplarında yönetmenlik yapmış. Son yıllarda başlattığı casting çalışmalarıyla bir yandan da setlere oyuncu gönderiyor.
Baştan başlayalım; Atalan, aşık olup ani bir kararla 1991 yılında Münih’e gelmeden önce Türkiye’de amatör ve profesyonel tiyatrolarda oyunculuk yapar.
Tiyatro kariyeri aynı zamanda doğup büyüdüğü Ankara’da Devlet Tiyatrosu’nda başlar. AST’ta Rutkay Aziz, Altan Erkekli, Erol Demiröz, Altan Gördüm gibi isimlerle birlikte Yusuf ile Menofis oyununda rol alır. Sonrasında birçok özel tiyatroda oyunculuk ve yönetmenlik yapar.
Münih’teki ilk yıllarında Münih Volkstheater deneyimi edinir. Yirmi yılı aşkın sürede Münih’te kurduğu tiyatro gruplarıyla `Bozuk Düzen’, `Köşe Kapmaca’, `Eski Fotoğraflar’, `Kadıncıklar’, `Hadi Öldürsene’, `Canikom’, `Toroslardan Öteye’, `Nafile Dünya’, `Çılgın Dünya’ gibi oyunları yönetir. Aktenzeichen XY, Der Alte, Marienhof, Ich Chef du nix gibi Alman yapımlarında rol alır.
Rumuz Tiyatro olarak Münih’te 1996 yılında yine bir ilke imza atarak `Tiyatro Festivali’nin organizasyonunu üstlenir. Münih’te başlattığı tiyatro çalışmalarıyla birçok kişiye örnek olarak farklı tiyatro gruplarının oluşmasını sağlar.
Cumhur Atalan, bir yandan da `Guckst Du Casting’ adında kurduğu casting ajansıyla dizi ve filmlere oyuncu gönderir. Bunların arasında Erkan&Stefan (Ich Chefe du nichts), Tatort, Soko 5113, Bis an die Grenze, Richter Hold, Alles au˚er Sex gibi yapımlar var.
Atalan, casting çalışmalarıyla ilgili gelişmeleri ise şöyle duyurdu: “Profesyonel anlamda güçlenmek ve daha güzel projelere imza atmak için bundan böyle casting çalışmalarımıza Hamide Türker ile birlikte devam edeceğiz.”

ANZ-Guckst-Du-web

 

20 Soru: Hande Özyürek

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nı iki yıl sınıf atlayarak 19 yaşında birincilikle bitirdi. Aynı zamanda Kompozisyon bölümünde okudu. Master ve doktora yapmak üzere TEV bursu ile Almanya’ya gelen Hande Özyürek, Detmold, Berlin ve Saarbrücken’de eğitimini tamamladı. Başta Almanya ve İtalya olmak üzere birçok yarışmada ödül kazandı ve son olarak Viyana Müzik Yarışması birincisi oldu. Münih Filarmoni Orkestrası’nın ardından Münih Radyo Orkestrası’ndaki görevini 15 yıldır birinci keman elemanı olarak sürdürmekte. 4 yıl boyunca kendi de okuduğu MSÜGSÜ’de doçent olarak görev yaptı. Halen Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde konserler vermeye devam etmekte.

En sevdiğiniz kelime nedir?
Dobit ve Caci.

Sizi ne heyecanlandırır?
Konsere çıkmadan önceki son 5 dk. O anı bekliyorum.

Şimdiki işinizi yapmasaydınız mesleğiniz ne olurdu?
Öyle bir şey düşünemiyorum, onu Allah istedigi gibi karar verir.

En belirgin karakter özelliğiniz nedir?
Her şekilde gülümsemek için bir sebep bulabilmek.

Şu anki ruh haliniz nasıl?
Huzurlu

Mutluluk rüyanız nedir?
Deniz

Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz?
Resim yapabilmeyi isterdim ama doğal yeteneklerim ile mutluyum. Resim yapabilmeyi denediğim ve yapamadığım için cevap verebiliyorum.

En sevdiğiniz ses nedir?
Gülme sesi.

Kendiniz olmasaydınız kim olurdunuz?
Böyle kalayım, kimse olmak istemem.

Hayatınızın mottosu nedir?
Mutlu olduğun şeyi yap.

Nerede yaşamak isterdiniz?
Istanbul’dan sonra en çok yaşamak istediğim yerde yaşıyorum: Münih.

En önemli kusurunuz nedir?
Fazla iyi davranmak.

En sevdiğiniz yazar kim?
Şu aralar Umberto Eco, Stephen King ve biyografiler. Sürekli değişiyor.

Arkadaşlarınızda olmasını istediğiniz en önemli özellik nedir?
Ben onlarla, onlar benimle arkadaş olsunlar yeterli. Ondan sonrası zaten geliyor, gerçekleri kalıyor, olmayanlar eleniyor.

En sevdiğiniz film kahramanı hangisidir?
Gladiator Maximus.

En büyük korkunuz nedir?
Zamanından önce bazı sorunlar nedeniyle keman çalamamak.

Tarihte en sevmediğiniz karakter kimdir?
Öyle biri yok, tarih olmasını istediğim karakter var.

En büyük lüksünüz nedir?
Kendimi aynı standartta tutmaya çalışırım. Lüksüm dediğim bir şey yok. İstediğimi yapabiliyorum, ona da lüks demiyorum.

Öldüğünüzde Tanrının size kapıda ne söylemesini isterdiniz?
Babamın nerede olduğunu söylesin.

‘Yapmadan ölmek istemem’ dediğiniz şey nedir?
Böyle isteklerim vardı birkaç tane, ya gerçekleştiği icin ya da önemini kaybettiği için mi bilmiyorum ama böyle bir istek belirlemiyorum.

Hande-Konser-18_web
Hande Özyürek Münih Radyosu’nda verdiği ‘Boğaz’da Yenilikler’ konseri sonrası görülüyor

Hande-Konser-11_web
Hande Özyürek, konser sonrası Alexandre Vay (viyolonsel) ve Fedele Antonicelli (piyano) ile birlikte

The Salesman

İranlı yönetmen Asghar Farhadi’nin filmi The Salesman, 2 Şubat’ta Almanya’da vizyona girecek. Daha önce Elly Hakkında, Bir Ayrılık ve Geçmiş filmleriyle adından sıkça söz ettiren yönetmen, kadın-erkek ilişkilerini büyük bir ustalıkla ele alıyor.
Farhadi’nin hem senaristliğini hem yönetmenliğini yaptığı filmde başrolleri daha önceki yapımlarından da tanıdığımız Shahab Hosseini ve Taraneh Alidoosti paylaşıyor.
Emad ve Rana evleri yıkılmak üzere olduğu için kısa sürede taşınmak zorunda kalırlar. Taşındıkları evin bir kısmında hala eski kiracının eşyaları vardır. Rana, yeni taşındıkları evde bir saldırıya uğrar. Kocası evde onu baygın ve yaralı bir şekilde bulur. Rana, yaşadığı travmayla kendini dış dünyadan koparmaya başlar. Emad ise öfke doludur ve saldırganın peşine düşer. İlişkileri giderek bozulmaya başlar…
Farhadi, bu filmde İranlı çiftin yaşadığı sorun karşısında intikam duygusuna bakışına değiniyor ve bu konuda kadının beynine ve kalbine adeta bir güzelleme yapıyor.
Film, aralarında 34. Münih Film Festivali’nde ‘en iyi film’ de olmak üzere birçok ödül aldı.

Almanca fragman için tıklayın: The Salesman

 

Liste Aktiv tanıtıldı: `Seçme hakkınızı mutlaka kullanın`

Münih Alevi Toplumu`nda düzenlenen bir toplantıda Göçmenler Meclisi seçimlerinde aday olan Aktiv listesi tanıtıldı. Oy pusulasında birinci sırada yer alan listenin toplam on dört adayı var. Listede ilk sırada ise son dönem Göçmenler Meclisi`nde aktif çalışmaları olan Nesrin Gül yer alıyor. Gül, listenin hedeflerini dergimize şöyle özetledi: “Din, dil, ırk, renk, cinsiyet ayrımı yapmadan tüm Münihlilere eşit haklar elde ettirmek, yabancı çocukların Almanca ve ana dil eğitimine destek içn talepte bulunmak, Münih’te yaşayan yabancı vatandaşlar için yerel seçme ve seçilme hakkını kazandırmak, yaşam standartlarını yükseltmek, ayrımcılığa ve yabancı düşmanlığına karşı el ele vermek, siyasi ve politik kararlarda eşit düzeyde katılım sağlamak.”. Detaylı bilgi facebook grubunda bulunabilir.

Toplantıda adaylar teker teker tanıtıldıktan sonra seçimlerle ilgili genel bilgiler verildi. Adaylar oy kullanmanın önemine vurgu yaparak seçildiğimiz takdirde “sizler için gönüllü olarak Göçmenler Meclisi’nde haklarınızı savunacağımızdan ve taleplerinizi dile getireceğimizden emin olabilirsiniz.” şeklinde açıklama yaptılar.

 

aktiv_liste1web