Perşembe, Aralık 4, 2025
Startseite Blog Sayfa 69

Zu den Aussagen vom neuen Bundesinnenminister Horst Seehofer über Muslime und Islam in Deutschland

Der frühere Ministerpräsident Bayerns und neuer Bundesinnenminister Horst Seehofer (CSU) sagte gleich an seinem ersten Amtstag am 15.3.2018 im BILD-Interview: „Der Islam gehört nicht zu Deutschland.“ Sofort widersprach Kanzlerin Merkel und sagte: „Vier Millionen Muslime und auch ihre Religion gehören zu Deutschland, also auch der Islam.“ Mit solchen Aussagen wie der vom Herrn Seehofer sinkt weiter die Hemmschwelle für weitere unkontrollierte islamfeindliche Angriffe und vertieft die Spaltung in der Gesellschaft.

Als Migrationsbeirat der Landeshauptstadt München lehnen wir die Aussagen vom neuen Bundesinnenminister Horst Seehofer über Muslime und Islam in Deutschland ab, weil diese Aussagen für uns als Hindernis für die Integration der Muslime gelten. Wir unterstützen als Vertreter der Münchner Migrantinnen und Migranten die Muslime und zeigen uneingeschränkte Solidarität mit den in München lebenden Muslimen, die selbstverständlich ein Teil Münchens sind. Denn für uns gehören Muslime und auch die Religion Islam zu Deutschland, zu Bayern und auch zu München. Das Grundgesetz macht keinen Unterschied zwischen den Religionen.

In Bayern leben über eine halbe Million Muslime, davon über 100.000 in München. Als fester Bestandteil der deutschen Gesellschaft leben viele von ihnen hier schon mehrere Jahrzehnte und tragen einen großen Anteil an unserer Wirtschaftsleistung. In einer Zeit in der das Ressentiment immer mehr zu einem Bestandteil des Diskurses wird und antimuslimische Tendenzen auch in der Mitte der Gesellschaft immer stärkeren Ausdruck finden, sind wir als Migrationsbeirat verpflichtet eine entschiedene Stimme der Gegenposition zu bilden. Aus Solidarität mit den Muslimen vor Ort nehmen wir als Migrationsbeirat hiermit öffentlich Stellung und unterstützen die örtlichen Islamischen Religionsgemeinschaften als wichtiger und großer Bestandteil der Migranten in München bei ihren Bemühungen für die Integration und für den Frieden als Teil von München.

Wir leben in Zeiten der Polarisierung, und deshalb gilt es, mit Aussagen wie der des Bundesinnenministers differenziert und kritisch umzugehen. Er gefährdet mit derartigen Aussagen in Deutschland den gesellschaftlichen Frieden, weil sie keinen Beitrag zu den wichtigeren und drängenderen Debatten vor Ort leisten. Angesichts der Angriffe auf Moscheen setzt er damit ein falsches Zeichen.

Eine aktuelle Studie des Innenministeriums, also des eigenen Hauses vom Herrn Seehofer, sagte kürzlich aus, dass es 2017 knapp 1.000 muslimfeindliche Übergriffe gab. Anstatt sich jetzt als neuer Innenminister darum zu bemühen, die Sicherheit der Gotteshäuser hier in Deutschland auf die Prioritätenliste zu schreiben, entfacht er eine Diskussion, die sich für Muslime in Deutschland längst erledigt hat. Statt die Sorgen der Muslime ernst zu nehmen grenzt er ihre Religion und somit auch sie selbst aus.
Der gewählte Zeitpunkt der Aussage von Bundesinnenminister Seehofer, “der Islam gehört nicht zu Deutschland”, ist pietätlos und bedenklich. Zu einer Zeit, da zahlreiche islamische Einrichtungen attackiert werden und viele Muslime sich in die Defensive gedrängt fühlen, sind solche Äußerungen mindestens unsensibel und deplatziert. Die großen islamischen Verbände haben sich mit der Bitte um Solidarität und Unterstützung an die Öffentlichkeit gewandt. Wenn Seehofer in dieser sensiblen Situation, wo eigentlich eine verbindende Aussage kommen sollte, davon spricht, dass der Islam nicht zu Deutschland gehört, dann ist das ein taktloses Zeichen der Nichtwertschätzung. Er zeigt mit seinen Worten, dass ihm die Fähigkeit zur gesellschaftlichen Empathie fehlt.

Diese als Provokation empfundene Aussage von Horst Seehofer muss von der großen Öffentlichkeit entschieden widersprochen werden, damit mit einem deutlichen Zeichen die Muslime als Teil der Gesellschaft sichtlich akzeptiert werden. Da gehen wir als Migrationsbeirat mit.

Dimitrina Lang, Vorsitzende des Migrationsbeirats

Berlin Büyükelçisi Ali Kemal Aydın Münih’teydi

T.C. Berlin Büyükelçisi Ali Kemal Aydın, 54. Münih Güvenlik Konferansına (MGK) katılmak için bulunduğu Münih’te çeşitli görüşmeler yaptı. Aydın, göreve başladıktan sonra ilk kez geldiği Münih’te Alman siyasetçileri ziyaret etti, NSU davasını izledi ve bölgede faaliyet gösteren Türkiye kökenli STK temsilcileriyle bir araya geldi.

Büyükelçi, basına kapalı gerçekleşen STK buluşmasının ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulunarak programıyla ilgili bilgi verdi. Aydın, Başbakan Binali Yıldırım’ın beraberindeki üç bakanla birlikte katıldığı MGK ile ilgili “Türkiye adına güçlü bir katılım sağlandı. Yarım saatlik zaman diliminde konuşmalar yapıldı. Mevkidaşlarıyla ikili görüşmeler gerçekleşti. Katılım düzeyinde biraz gerileme olduğunu duydum ama MGK her şeye rağmen katılan ülkelere birbirleriyle görüşme imkanı da sağladığı için önemli bir platform. Heyetimizin etkinliklerine ilgi bayağı yüksekti.’ dedi.

Göreve başladıktan sonra ilk eyalet ziyaretini gerçekleştiren Büyükelçi, Alman siyasetçilerle de görüştüğünü bildirdi. Bavyera Devlet Bakanı Dr. Marcel Huber, Bavyera Hükümeti’nin Uyum Sorumlusu Kerstin Schreyer ve Bavyera Eyalet Meclis Başkanı Barbara Stamm’ın yanı sıra IHK temsilcileriyle yaptığı görüşmelerle ilgi bilgi verdi.

Büyükelçi, ayrıca Münih ziyareti sırasında, ‘Türk toplumu için çok önemli bir dava’ dediği Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) davasının 412. duruşmasına katıldı. Dava ile ilgili “Karar oturumunda daha güçlü bir katılım olabilir. NSU bütün toplumu ilgilendiren bir dava. Peşini bırakmamak lazım. Bu işin arka planında olan her bağın ortaya çıkması önemli.” şeklinde konuştu.

Büyükelçi Aydın, STK ile görüşmelerinde özellikle eğitim konularına ağırlık verildiğini belirterek, ‘Almanya’nın eğitim konusunda sunduğu fırsatlardan yararlanılmasını gerektiğini’ vurguladı.

Aydın, Münih ziyaretine denk gelen Bayern-Beşiktaş maçını da Allianz Arena’da izledi.

 

Büyükelçi Ali Kemal Aydın kimdir?

Büyükelçi Ali Kemal Aydın 1965’te Erzincan’da doğdu.

1986 yılında Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. Aynı yıl Dışişleri Bakanlığı’nda göreve başladı. 1986-2005 yılları arasında sırasıyla Tiran Büyükelçiliği, Mainz Başkonsolosluğu, Nürnberg Başkonsolosluğu, Bonn Büyükelçiliği ve Pretorya Büyükelçiliği’nde görev yaptı. Bu dönem zarfında ayrıca Dışişleri Bakanlığı’nda çeşitli siyasi ve idari dairelerde görev aldı.

2005-2009 yıllarında Halep Başkonsolosluğu görevini yaptıktan sonra Dışişleri Bakanlığı’nda iki yıl süreyle ekonomik işlerden sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevinde bulundu. 2011 yılında Trablus Büyükelçiliğine Büyükelçi olarak atandı ve 2013 yılına kadar bu görevini sürdürdü.

2013-2016 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı’nda Avrasya ve Afrika’yla siyasi ilişkiler ile kültür ve tanıtım işlerinden sorumlu Müsteşar Yardımcılığı yapan Büyükelçi Aydın, 15 Kasım 2016 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin Almanya Federal Cumhuriyeti nezdinde Büyükelçisi olarak göreve başladı.

Büyükelçi Aydın evli ve bir çocuk sahibidir. İngilizce ve Almanca bilmektedir.

 

Buyukelci_Koc_STK_9775_web
Büyükelçi Ali Kemal Aydın, Münih Başkonsolosluğu residansında STK temsilcileriyle bir araya geldi
Buyukelci_Koc_Basin_9780_web
Büyükelçi basına kapalı yapılan STK toplantısının ardından Münihli basın mensuplarına açıklamalarda bulundu

 

Gökay Sofuoğlu yazdı: İklim ve siyaset birlikte bozulurken

Baharın başlangıcında cemrenin toprağa düşmesini beklerken, kar yağışı iklimlerin artık iyice değiştiğini gösteriyor. Kışın güneş ve kısa kollu gömlek artık çok da yabancı olmadığımız durumlar. Kar ile baharı karşıladığımız bu dönemde siyaset de tam buna benzer çelişkilerle dolu.

Alıştığımız stabil Almanya siyaseti yerini kaypak değişimlere bırakmaya başladı. Eylül seçilmlerinin üzerinden geçen aylardan sonra hükümet kuruldu. Seçim sonuçlarına göre en fazla yara alan iki büyük parti, en az istenen büyük koalisyonda yeniden anlaştı. Sosyal Demokrat Partisi SPD belki de 150 yıllık tarihinde hiç karşılaşmadığı bir krizle karşılaştı. Bir sene önce başbakan olacağına emin gözüyle bakılan Martin Schulz, neredeyse siyaset sahnesinden silindi. AfD adlı ırkçı parti, tüm ırkçı söylemlerinin teşhir edilmesine rağmen, halen yüzde 15’ler civarında kalıcı bir siyasi güç olma iddiasını sürdürüyor.

Yeni koalisyon anlaşmasında göçmen ve göç konusu algı siyasetinin en olumsuz şekilde anlaşmaya yansıyan bir şekli olarak dikkat çekiyor. Seçmenlerin ırkçı siyasete kayacağı düşüncesi ile bütün partilerde siyaset gittikçe sağcılaşıyor.

Yani iklimdeki sarsılma siyasete de iyice yansımış durumda. Ama elbette bu dünya konjonktüründen farklı bir gelişme değil. ABD’de Trump gibi popülist birinin başkan seçilmesi ile artık her şeyin ve her akımın seçilebilme şansı da artmış bulunuyor.

Ekim ayında Bavyera eyaletinde yapılacak olan eyalet parlamentosu seçimleri, bir bakıma Alman siyasetinin geleceğe yönelik gidişatının da işareti olacak. CSU’nun tek başına onyıllardır iktidarını sürdürdüğü, son dönemlerde aşırı sağ söylemleri artırarak bu iktidara devam etme hazırlığına rağmen, AfD partisinin her geçen gün daha da konum kazanmasının önüne geçip geçemeyeceği belli değil. Büyük koalisyonun bir bakıma kaderini de belirleyecek Bavyera seçimleri.

Tüm bu gelişmeler gözlemlenirken karşımıza yeni bir çok sorun çıkıyor. 2017 yılında 970 kadar Müslüman ve kuruma yönelik saldırılarda bulunulmuş.

2200 kadar mülteci barınağı kundaklanmış ya da mülteciler saldırıya uğramışlar. Bu senenin başından beri camilere yapılan saldırılarda daha bir yoğunluk hissedilmekte. Güvenlik konusu gündemdeki en önemli yerini korumaya devam ediyor.  Naziler büyük bir umursamazlıkla toplum içinde kinlerini kusmaya devam ediyorlar. Türkleri “deve güdücüleri”, “kimyon satıcıları”, “boğazın taa diğer tarafına sürülmesi gerekenler” olarak açıklayan siyasetçi karşısında Almanya Türk Toplumu olarak yaptığımız girişimler sonuç verdi. Bu siyasetçi mart ayı sonunda tüm siyasi görevlerini bırakacağını açıkladı, ancak buna gerekçe olarak söylemlerinden tek bir adım geri atmadı. Mahkeme süreci başlatma girişiminde bulunan derneğimize farklı kesimlerden oldukça fazla destek gelirken, Türkiye asıllı derneklerden ses çıkmaması üzücü olsa da ırkçılığa karşı mücadelenin en kararlı bir şekilde devam etme zorunluluğu da belirdi. Yakında Münih’te sonuçlanması beklenen NSU davasında verilecek karar ve sonrasındaki gelişmeler de bizleri çok yakından ilgilendirecek konuların başında geliyor.

Mart soğuğu siyasete yansıdı. Siyasetin soğukluğu toplumsal yaşamı olumsuzlaştıracak boyutlarda. Çok kültürlü bir Almanya için hepimize görev düşüyor. Ancak bizim, bireyler ve dernekler olarak gelişmelere katılım sağladığımız bir Almanya, güzel bir Almanya olacaktır. O nedenle ha gayret, ve biraz daha gayret dileklerimle umuda selam demek istiyorum.

Gökay Sofuoğlu
-Almanya Türk Toplumu Genel Başkanı

Türkiye Almanya Film Festivali 23. kez yapıldı

Bu yıl 23.sü gerçekleşen Nürnberg Türkiye Almanya Film Festivali, on gün boyunca sinemaseverleri filme doyurdu. Çeşitli dallarda ödüllerin de dağıtıldığı festivalin açılış töreninde Halil Ergün ile Volker Schlöndorff’a onur ödülü verilirken, kapanış töreninde verilen ‘en iyi erkek oyuncu’ ödülü Şener Şen’in oldu.

Nürnberg’in vazgeçilmez kültürel etkinliklerinden biri olan festivalin açılış ve kapanış törenleri Tafelhalle’de yapıldı. Açılışta, festival başkanı Adil Kaya’nın ardından konuşan Nürnberg Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Ulrich Maly, Türk-Alman ilişkilerine değinerek, “İki ülke arasındaki gerginlikleri hep birlikte yaşadık.” dedi. Maly’nin onur ödüllerini sahiplerine vermesinin ardından Ercan Kesal’in yönettiği `Fındıktan Sonra’ adlı belgesel, dünya prömiyeri yaptı.

Bu yıl, FIPRESCI Genel Sekreteri Klaus Eder’in başkanlığındaki uzun metraj jürisinde, oyuncu Tuba Ünsal da vardı. Hande Ataizi ise, yönetmen ve senarist Özcan Alper’in başkanlığındaki kısa film jürisinde yer aldı.

Kapanış töreninde jüri üyeleri tarafından seçilen `en iyi’leri yine Tuba Ünsal ve Hande Ataizi gerekçeleri ile sıralayarak takdim etti. Üç yıl önce Nürnberg’de onur ödülü alan Şener Şen, `en iyi erkek oyuncu’ ödülünün sahibi olurken, ‘en iyi film’ ödülü Christian Petzold yönetmenliğindeki ‘Transit’ filminin oldu.

Ödül alan oyuncu ve filmlerin tamamı şöyle:

En iyi film: Transit ( Yönetmen: Christian Petzold)

En iyi erkek oyuncu: Şener Şen (Yol Ayrımı)

En iyi kadın oyuncu: Stephanie Amarell (Aile)

Öngören Ödülü: Çirkin Kral Efsanesi ( Yönetmen: Hüseyin Tabak )

Seyirci Ödülü: Yol Ayrımı ( Yönetmen: Yavuz Turgul)

En iyi kısa film: Toprak ( yönetmen: Onur yağız), 2. Hastabakıcı ( Yönetmen: Soner Sert) ve 3. Şampiyonlar ( Yönetmen: Anastasija Brauniger)

Ödül töreni sonrası 2 Türk ve 2 Almandan oluşan Quantesprung grubu, izleyicilere müzik ziyafeti sundu.

Haber: Taner TÜZÜN

 

n-film1web
Halil Ergün, onur ödülünü Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Ulrich Maly’nin elinden aldı
n-film2web
Volker Schlöndorff’a da ödülünü Dr. Maly verdi
n-film_sinema6-web
Kapanış töreninde sanatçılar ve yöneticiler birlikte bu pozu verdi
n-film_sinema5web
Festivalde kısa film jüri heyetinde bulunan Hande Ataizi ve uzun metraj film jüri üyesi Tuba Ünsal, ödül töreninde birlikte oturdu
n-film_sinema1web
Üç yıl önce Nürnberg’de onur ödülü alan ve bu yıl `En iyi erkek oyuncu‘ ödülünün sahibi olan Şener Şen, “Gelecek seferde en genç oyuncu ödülünü alırım.” diyerek espri yaptı

n-film_sinema2web
Stephanie Amarell, `En iyi kadın oyuncu‘ seçildi

Çocuklardan fotoğraf sergisi

Münih’te uzun yıllardır eğitim ve sosyal konularda faaliyet gösteren Yabancı Veliler Derneği’nde (AEV) çocukların çektiği fotoğraflar sergilendi.

Derneğin Goethestr. 28 adresinde bulunan lokalinde gerçekleşen sergi hakkında bilgi veren AEV proje sorumlusu Dr. Tülin Mecilioğlu, serginin çocukların hayvanat ve botanik bahçelerinde katıldıkları resim kursu sırasında görüntüledikleri fotoğraflardan oluştuğunu belirtti.

Serginin açılışına katılan T.C. Münih Konsolosu Şebnem Koçoğlu, dernek başkanı Ali Diclehan Ünal’dan fotoğrafları sergilenen çocuklar ve dernek faaliyetleri hakkında bilgi aldı.

Sergiden sonra açık büfe eşliğinde sohbet etme fırsatı bulan aileler, tekrar resim kursu yapılması talebinde bulunup isimlerini listeye yazdırdılar.

Fotografları sergilenen çocuklar şöyle: Berkay Yağcı, Gülnur Ünal, Melis Soytekin, Selin Gökser, Selin Varel.

Aynur ÜNAL

 

AEV-sergi-grup-web
Tülin Mecilioğlu, Şebnem Koçoğlu, resim hocası ve AEV yönetim kurulu üyesi Fazıl Bulut (sağda) ve Diclehan Ünal, fotoğrafları sergilenen çocuklarla birlikte

„LAUTER sein gegen Rassismus“

Das Netzwerk Rasissmus- und diskriminierungsfreies Bayern und der Migrationsbeirat der Landeshauptstadt München rufen ALLE in München und Umgebung, die für eine rassismusfreie Gesellschaft stehen zu einer gemeinsamen Aktion gegen alle Formen des Rassismus, der Diskriminierung und der gruppenbezogenen Menschenfeindlichkeit und zwar am 21. März, dem internationalen Tag gegen Rassismus, auf.

„Von der Politik erwarten wir, dass sie das Problem ernst nimmt und die Zivilgesellschaft bei diesem Kampf unterstützt. Rassismus ist kein Kavaliersdelikt und keine Meinung, Täter müssen bestraft und die Opfer beraten und entschädigt werden. Wir brauchen Aufklärungsarbeit in allen Bereichen der Gesellschaft, von der Schule bis zum Arbeitsplatz und den Medien“, so Hamado Dipama vom Vorstand des Netzwerkes.

Angesichts der bevorstehenden Landtagswahlen mahnen das Netzwerk Rassismus und diskriminierungsfreies Bayern und der Migrationsbeirat München zu einem rassismusfreien Wahlkampf der demokratischen Parteien und zur Ächtung der rassistischen Kräfte. „Rassismus ist das Gift Nummer Eins der Demokratie und spaltet unsere Gesellschaft. Im Alltag machen Menschen vermehrt Ausgrenzungs-, Diskriminierungs- und Gewalterfahrungen. Wir dürfen nicht tatenlos dem steigenden Rassismus zusehen, sondern wir müssen dem entgegentreten und zwar LAUT“, so Dimitrina Lang, Vorsitzende des Migrationsbeiratsder Landeshauptstadt München.

Neben der gemeinsamen Aktion am 21. März, dem internationalen Tag gegen Rassismus, sind bayernweit Aktionen geplant, um ein Zeichen gegen Rassismus und Diskriminierung und für Vielfalt und ein gleichberechtigtes Miteinander zu setzen.

“Nein zu Rassisten im Bayerischen Landtag und überall”
Deom am 21. März 2018 anlässlich des Internationalen Tag gegen Rassismus

Beginn: 17.00h, Geschwister-Scholl-Platz (vor der LMU)
Zwischenstop: Platz der Opfer des Natäonalsozialismus
Abschlusskundgebung: “Band Osumare Beats” am Marienplatz

Lauter-sein-gegen_Plakat2018

Neue Leiterin des Kommunalreferats

Die Vollversammlung des Stadtrats hat in ihrer Sitzung die ehrenamtliche Stadträtin Kristina Frank (CSU-Fraktion) zur neuen Leiterin des Kommunalreferats gewählt. Auf Frank entfielen 52 von 58 gültigen Stimmen. 16 Stimmen waren ungültig.

Frank (36), bisher stellvertretende Vorsitzende und unter anderem auch kommunalpolitische Sprecherin der CSU-Fraktion, wird ihr neues Amt voraussichtlich zum 1. August antreten. Die Juristin – seit 2014 Mitglied des Stadtrats – folgt damit auf Axel Markwardt, der seit 2012 als Kommunalreferent fungierte und nun in Ruhestand geht.

Das Kommunalreferat ist in der Stadtverwaltung unter anderem verantwortlich für die Grundstücksvorratspolitik und das Facility Management. Es betreut im Stadtgebiet mehr als 3.000 Grundstücke mit einer Fläche von 23 Millionen Quadratmetern und rund 800 Gebäude mit einer Fläche von rund 1,6 Millionen Quadratmetern. Das Kommunalreferat ist darüber hinaus zuständig für den Abfallwirtschaftsbetrieb München (AWM), die Markthallen München, die Stadtgüter München und die städtische Forstverwaltung. Damit ist die neue Leiterin des Kommunalreferats verantwortlich für insgesamt rund 2.600 städtische Mitarbeiterinnen und Mitarbeiter.

Parteinachwuchs: Auszeichnung für Serdar Duran

Serdar Duran von der CSU Am Hart hat es geschafft: Als einer von 40 Jungpolitikern in ganz Bayern wurde er in die CSU-Akademie aufgenommen. Die Partei will mit dieser Einrichtung den Parteinachwuchs für öffentliche Ämter fördern.

Der 30-jährige ist schon seit langem politisch aktiv: Er engagiert sich seit acht Jahren in der Jungen Union. Seit 2012 ist er auch Mitglied der CSU. Bei der Kommunalwahl 2014 kandidierte der gebürtige Münchner erstmals für den Stadtrat.

Serdar Duran wurde vom CSU-Bezirksvorsitzenden Ludwig Spaenle Ende 2016 als Kandidat für die CSU-Akademie vorgeschlagen. Auch das Auswahlgremium in der Münchner Parteizentrale, dem renommierte Wissenschaftler, Vertreter aus Wirtschaft und Politik sowie CSU-Generalsekretär Andreas Scheuer angehören, konnte Duran überzeugen. So bekam er die Möglichkeit, in den vergangenen Monaten ergänzend zu seiner politischen Arbeit vor Ort an einem hochkarätigen Schulungsprogramm unter Begleitung von bekannten Persönlichkeiten Politik, Wissenschaft, Medien und öffentlicher Verwaltung teilzunehmen.

Die im Jahr 2007 gegründete CSU-Akademie hält der Nachwuchspolitiker für eine sehr sinnvolle Einrichtung. Schließlich sei die Nachwuchsarbeit nicht nur in der Wirtschaft und im Sport, sondern auch in der Politik von zentraler Bedeutung. Neben der Vermittlung von politischen Inhalten lege die Akademie einen Schwerpunkt auf die Förderung der Sozialkompetenz und der Teamfähigkeit – Eigenschaften, ohne die ein Politiker kaum auskommen kann. Unterstützt wird Duran auch von seiner örtlichen Kreisvorsitzenden, Stadträtin Dr. Evelyne Menges: „Wir sind sehr stolz auf unseren Teilnehmer der CSU-Akademie. Wir nehmen Nachwuchsförderung ernst. Deshalb wollen wir junge Talente gezielt fördern.“, so die stellvertretende Vorsitzende der CSU-Fraktion im Münchner Rathaus.

Nürnberg Uluslararası Organik Ürünler Fuarı’na Türkiye’den 40 şirket katıldı

Nürnberg’de bu yıl 29.su düzenlenen Uluslararası Organik Ürünler Fuarı’na (BioFach 2018) 24 ‘ü Ege İhracatçılar Birliği bünyesinde olmak üzere Türkiye’den 40 firma katıldı. Fuarda 93 ülkeden toplam 3218 firma yer alırken, ev sahibi Almanya 890 firma, İtalya 414  ve 173 firma ile İspanya ilk üç sırayı paylaştı.

Fuarda Milli Katılım Organizasyonu ile yer aldıklarını belirten Ege İhracatçılar Birlikleri koordinatör başkan yardımcısı Nurettin Tarakçıoğlu, “Organik ürünlerin geleceğine inanıyoruz ve pazarlıyoruz. Son 20 yıldaki gelişmeler bunun ispatı. Geçmişte ve şimdi fuara katılan firmalarımız geri dönüşüm almışlardır. Aslında organik olarak bizim coğrafyamız çok uygundur ve bu alanda güçlü ülkeler arasındayız. Birçok potansiyel ürünlerimiz var.” şeklinde konuştu.

Fuarda, Türkiye Cumhuriyeti Nürnberg Başkonsolosu Yavuz Kül, Türkiye’den katılan tüm firmaları tek tek ziyaret ederek ilgililerden bilgi aldı. Dokur lokantası ise fuar katılımcılarına bol bol demli Türk çayı ikram etti.

Organik ürünler ihracatı 500 milyon dolar seviyesinde olan Türkiye’den fuara katılan bazı şirketler şöyle:

“Armada Gıda Ticaret Sanayi A.Ş., Bionas Tarım Ltd. Şti., Biyosam Organik Tarım Nakliye Gıda İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti., Defne Dış Ticaret ve Tarım Ürünleri A.Ş., Dervişoğlu Tarım Ürünleri Tic ve San Ltd Şti, Duru Bulgur Gida Sanayi ve Ticaret A.Ş., Ertürk Üzüm ve Tarım Ürünleri İşletmeleri İth. İhr. Tic. San. A.Ş., Farmeks Tarım Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti., Gabay Dış Ticaret ve Gıda Sanayi A.Ş., Göçmez Aş., Göknur Gıda Maddeleri Enerji İmalat ve İthalat İhracat Tic ve San. A.Ş., Hatti Gıda A.S., Interorganic Gıda Sanayi ve Tic. A.Ş., Işik Tarım Ürünleri Sanayi ve Ticaret A.Ş., K.F.C. Gıda Tekstil Sanayi İthalat İhracat Yatırım A. S., Karahan Değirmencilik Tuncaylar Un Ve Yem Fab Ith Ihr Tic ve San Ltd Şti., Namsal Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş., Nimeks Organik Tarim Ürünleri San. ve Tic. Ltd .Şti., Pagmat Pamuk Tekstil Gıda San. ve Tic. A.Ş., Saneks Kuru İncir İşleme ve Tic.A.Ş., Sda Gida Tarim Ltd. Şti., Tiryaki Agro Gıda San ve Tic Aş., Tunay Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş., Yeditepe Organik Tarım Gıda Teks. Oto. San. ve Tic. Ltd. Şti.”

Haber: Taner Tüzün

n-organikfuar-web
Ege İhracatçılar Birlikleri koordinatör başkan yardımcısı Nurettin Tarakçıoğlu (soldan 2.) fuarda büyük ilgi gördüklerini söyledi

Nürnberg Türkü Müzik Okulu öğrencilerinden konser

Nürnberg Türkü Müzik Okulu Öğrencileri, Villa Leon’da verdikleri türkü konseri ile dinleyenlerin beğenisini kazandılar. Konserde, Almanya doğumlu 8 ile 15 yaş arası öğrenciler, bağlama çalıp, şiirler okuyup, türküler söylediler. Öğrencilerin Türkçeyi itinalı düzgün kullanmaları özellikle dikkat çekti.

Yusuf Çolak tarafından 1999 yılında kurulan Nürnberg Türkü Müzik Okulu, geleneksel halk müziği ve sanat müziği dalında sayısız öğrenci yetiştirip birçok müzisyeni sahne ile buluşturdu. Okul, bu yıl kadrosunu daha da genişleterek piyano ve gitar dersleri de vermeye başladı. Türkü Müzik Okulu 18. geleneksel konserinde, Yusuf Çolak yönetiminde öğrenciler, Türkiye’nin değişik yörelerinden derlenmiş türküleri ustalıkla seslendirdiler. Türkülere piyanosu ile Boran Çolak ve ritim grubu ile Tekin Ateşli eşlik etti. Ayrıca sunucu Hüsniye Dirican Hoca öğrencilerle sahnede bilgi alış verişli sunumda bulundu.

Haber: Taner Tüzün