Salı, Ekim 14, 2025
Startseite Blog Sayfa 91

Aman dikkat! Eviniz ve sağlığınız küflenmesin!

Küf olarak bildiğimiz mikroorganizmalar yüksek nem oranının ve organik maddelerin yaşadığı ortamda filizleniyor, son derece sevimsiz görüntü ve kötü kokulara sebep oluyorlar. Büyüyebilmeleri için genellikle nemli ortama ihtiyaçları olduğundan konutların güneş görmeyen cephelerini, bodrum katları gibi yetersiz hava sirkulasyonunun olduğu yerleri severler.

Evlerimizdeki rutubetli bölgeler, yani su sızıntıları olan duvarlar, su aktığı için çürüyen dolaplar, yemek pişirmek, banyo yapmak gibi günlük doğal aktiviteler sonucu olarak yüzeylerde yoğuşan buhar, küf oluşumuna sebep olabiliyor. Enerji tasarrufu amacı ile ısı kayıplarını önleyen yalıtım yöntemleri, yanlış uygulama durumunda yeni nesil evlerin hava almasını engelliyebiliyor. Ve elbette ki, küfün beraberinde  getirdiği sağlığa zararlı etkileri var! Örneğin birçok solunum yolu hastalıklarını, gözlerde ve ciltte tahrişi, gıda maddelerine sirayet eden küflerin ise günümüzün tipik hastalıklarını tetikleyebileceği biliniyor. Doğal yaşamın bir parçası olan küfün yarattığı tehditlere karşı doğru ısıtma ve havalandırma temel silahlardır. Burada dikkatinize sunuyorum: havalandırma, yeterli hava akımını sağlayamayan ve duvarlarda gereğinden fazla soğumaya sebep olan yarı açık pencerelerle değil, pencereleri tamamen açıp içerideki havanın tamamen değişmesini sağlamakla gerçekleştirilmelidir. Havaya karışan küf sporları-nın farkına varmak kolay değil; göze görünsün görünmesin ilk belirtilerde tedbirli davranıp  kökünün kazınmasını sağlayabilmek için kaynaklarının ve nedenlerinin tesbit edilmesi gereklidir. Sorun saptandığında önlem alma yükümlülüğü vardır; dolayısıyla açıklığa kavuşturulması gereken en önemli sorulardan biri: nedenlerin inşaat hataları mı, yoksa kullanıcı tarafından mı kaynaklandığıdır.

Her halükarda çözüm için bir ekspere ihtiyaç olacaktır. Daha kapsamlı bilgiler için, ilk adım olarak Bauzentrum München’de ücretsiz danışmanlık hizmetleri sunan deneyimli uzmanlarımıza başvurabilirsiniz.

Herkese güzel yaz günleri

dileği ile

Çiğdem Şanalmış

Güneş enerjisi danışmanı, Bauzentrum München

Ehrung für vorbildliches Engagement

Ehrenamtliches Engagement gegen Diskriminierung und für Vielfalt ist von unschätzbarem Wert. Ich bin sehr froh darüber, dass es in Nürnberg so viele aktive Frauen und Männer gibt, die sich für andere Menschen und gegen extremistisches, menschenfeindliches Gedankengut einsetzen. Einige dieser Projekte sind für die Stadt und unsere Gemeinschaft von so großer Bedeutung, dass sie es verdienen, öffentliche Aufmerksamkeit zu erfahren und als Vorbild für weitere Ideen zu stehen. Dies kann zum Beispiel durch die Vergabe von Preisen gelingen, weswegen ich mich in dieser Ausgabe von „Piyasa“ zweien davon widme: dem für 2015 bereits vergebenen Jugendpreis „Mosaik“, der für nächstes Jahr neu ausgeschrieben ist, sowie dem Interkulturellen Preis des Integrationsrats, für den Sie noch bis Ende Juni 2015 Ihre Vorschläge einreichen können.

Der Jugendpreis „Mosaik“ ist ein Gemeinschaftsprojekt der Städte Nürnberg und München, das junge Menschen dabei fördern soll, aktiv gegen Rassismus und Diskriminierung einzutreten. Die beiden größten Kommunen im Freistaat erinnern damit an die fünf
bayerischen Opfer der rechtsextremen Terrorgruppe „Nationalsozialistischer Untergrund“ („NSU“). Der interkulturelle Preis soll ein Zeichen der gesellschaftlichen und politischen Ächtung von neonazistischer Gewalt und von alltäglichen Formen von Diskriminierung
setzen. Es war der ausdrückliche Wunsch der Opferfamilien, mit einer Auszeichnung auf die nächste Generation einzuwirken und zu einem respektvollen Umgang vor allem junger Menschen untereinander aufzurufen.

Ich finde bemerkenswert und beeindruckend, dass Angehörige dieser Familien den Preis „Mosaik“ als Mitglieder der Jury unterstützen. Gemeinsam mit jeweils einem Vertreter oder einer Vertreterin des Integrationsrats Nürnberg und des Ausländerbeirats München sowie drei Jugendlichen aus München und zwei aus Nürnberg bewerten sie die eingereichten Projekte. Dotiert ist der Preis, der abwechselnd in Nürnberg und München verliehen wird, mit insgesamt 9 000 Euro, die auf die Gewinner verteilt werden. Es ist ein starkes Symbol, dass der Jugendpreis am 21. März 2015, dem internationalen Tag gegen Rassismus, zum ersten Mal in Nürnberg verliehen wurde. Die lokalen Medien berichteten ausführlich über die Preisverleihung und machen das vorbildliche Engagement so auch einer breiteren Öffentlichkeit bekannt. Deshalb dürfen an dieser Stelle die jugendlichen Preisträgerinnen und Preisträger mit ihren Projekten nicht unerwähnt bleiben. Den ersten Platz teilten sich einerseits zehn Jungredakteure des Nürnberger Senders „Radio Z“, die in ihrem Projekt „Nein zur Grauzone“ Radiobeiträge zu Themen wie Dschihadismus, Antisemitismus oder Homophobie produziert haben, andererseits die Münchner Gruppe „Yallah – Junge Flüchtlinge aktiv!“. Beide gewannen je 3 000 Euro. Den zweiten Preis erhielten Jugendliche von der Berufsfachschule für Farb- und Raumgestaltung Nürnberg. Für ihren Entwurf eines Memory-Spiels für Flüchtlingskinder bekamen sie 2 000 Euro. Die dritte – mit 1 000 Euro dotierte – Auszeichnung ging an die Mittelschule Scharrerstraße Nürnberg. Ihr Projekt „Ice-Breaker“ ist ein Stadtteilrundgang, der unter anderem an der Stelle vorbeiführt, an der İsmail Yaşar vom „NSU“ ermordet wurde.

Der Jugendpreis „Mosaik“ ist bereits neu ausgeschrieben, Bewerbungsschluss ist der 30. Oktober 2015. Bei der ersten Runde bekam die Jury bereits 20 Einsendungen, ich würde mich freuen, wenn diese Zahl bei der zweiten Ausschreibung übertroffen wird. Weitere Informationen finden Sie im Internet unter www.nuernberg.de/internet/menschenrechte/mosaik_jugendpreis.html.

Der andere Preis, den ich Ihnen vorstellen möchte, ist der Interkulturelle Preis des Integrationsrats. Die Jury würdigt insbesondere ehrenamtliches Engagement von Menschen, die aus Nürnberg sind oder in Nürnberg wirken. Ich möchte Sie ermutigen, Vorschläge für die Vergabe bis Ende Juni 2015 einzureichen. Vielleicht kennen Sie ja Personen, Vereine oder Institutionen, die sich für Integration und das kulturelle Zusammenleben einsetzen oder sich besondere für zugewanderte Mitbürgerinnen und Mitbürger in den Bereichen Kultur, Bildung, Soziales, Kommunalpolitik oder Sport engagieren. Wenn Sie jemanden vorschlagen möchten, wenden Sie sich an den Integrationsrat unter  www.nuernberg.de/internet/integrationsrat/.

Ich freue mich über alle in Nürnberg, die sich für andere Menschen einsetzen. Wenn auch Sie überlegen, sich ehrenamtlich zu betätigen, finden Sie Anregungen und Kontaktpersonen ebenfalls im Internet: www.nuernberg.de/internet/sozialreferat/ehrenamt.html.

Vielen Dank für Ihr Engagement!

Dr. Ulrich Maly
Oberbürgermeister der Stadt Nürnberg

Muslime im Landtag

Bu gençlere dikkat!

Erkan Oğur, İsmail Hakkı Demircioğlu, Mikail Aslan ve Cemil Qoçgiri gibi usta müzisyenleri Münih`e getirerek müzikseverlere unutulmaz bir konser yaşatan üç gençten bahsediyoruz; Ender Taş, Eren Kılıç ve Umut Kul. Bir yandan birlikte PiYA events`i kurmakla uğraşan bu gençler, diğer yandan da harıl harıl Aynur Doğan konserine hazırlanıyorlar.

Bu enerji dolu üç arkadaşla, güneşli, güzel bir günde İngiliz Parkı`nda buluştuk, çimenlerin üzerinde oturduk ve kısa bir sohbet gerçekleştirdik…

PiYA ne güzel bir isim! Bizim derginin adını da çağrıştırıyor. Bir anlamı var mı? Neden PiYA?
PiYA Zazaca beraber demek. Biz de bunu temsil ediyoruz. Beraberliği. Üç arkadaş olarak beraber çalışıyoruz. Organizasyonlarımızla insanları bir araya getirmeyi hedefliyoruz. PiYASA`yı çağrıştırması da güzel bir tesadüf. (gülüyorlar)

İsimdeki `events` ekinden anlaşıldığı gibi amacınız organizasyonlar, konserler düzenlemek. Bu fikir nasıl gelişti?
Daha önce Münih Alevi Toplumu`nun gençlik kolundayken Maraş Cemevi projesi için bir çalışmamız olmuştu. Cemil Qoçgiri ve Mikail Aslan konseri düzenlemiştik. Başarılı geçmişti, gelenler çok memnun kalmıştı. Bu alanda bir açık olduğunu farketmiştik. Pozitif rezonans alınca da bunu profesyonel bir şekilde yapabiliriz fikri doğdu.

Başlayınca da büyük başlayalım dediniz? İlk konseriniz `Dört Nefes Toprak`la usta isimleri Münih`e getirdiniz. Büyüleyici bir konser oldu. Siz sonuçtan memnun musunuz? Bir de yaklaşan Aynur Doğan konseri var…
Evet, çok olumlu geri bildirimler aldık. Bu bizi çok mutlu etti. Sırada Aynur Doğan konseri var. Zaten Dört Nefes Toprak`ı düzenlerken ikinci konseri düşünmeye başlamıştık bile. Tabii ikinci konser daha fazla emek ve imkan gerektiriyor. Gasteig`ın yaklaşık 600 kişilik olan Carl-Orff salonunda olacak. Hazırlıklar iyi gidiyor, biletlerin neredeyse tümü satıldı.

Şimdiye kadar geçen isimlerden yola çıkarak soralım; Düzenleyeceğiniz konserler hep geleneksel türkü tarzında mı olacak?
Üçümüz de Tunceliliyiz. Bu tür müzikle büyüdük. Doğal olarak önceliğimiz de bu tür oldu. Fakat sadece türkü tarzında çalışırız diye bir kuralımız yok. Kültürel, sanatsal her türlü organizasyon olabilir. Şunu yapmayız diyemeyiz tabii ama olmayanı; henüz yapılmamış olanı yapmak isteriz.

Peki çevrenizin tepkisi nasıl?
Ailemiz ve yakın arkadaş çevremiz büyük destek veriyor. Bu bizi daha da cesaretlendiriyor. Onlara teşekkürü borç biliriz.

piya 2

Karadenizliler horona doydu

Münih Trabzon Karadeniz Kültür ve Dayanışma Derneği 7. Kadırga Şenliği`ni Münih`e 80 km uzaklıktaki Bad Wörishofen kasabasında gerçekleştirdi.

Almanya ve Avusturya`dan yüzlerce vatandaşın katıldığı şenlikte Karadenizliler 4 gün 4 gece boyunca horona ve kolbastıya doydu. Şenlikte Gizem Kara, Cimili İbo, Yasin Kılıç, İhsan Aydın, Onur Şanlı, Aydın Akyol, Ahmet Kaplan, kemençeci Samet Kıran ve davul zurna ikilisi Osman Aydın ve İsmail Yıldız gibi Türkiye ve Almanya’dan sanatçılar gibi derneğin Almanya şampiyonu folklor ekibi de büyük coşkuyla karşılandı. Çok sayıda STK temsilcisinin de katıldığı şenlikte konuşan dernek başkanı Süleyman Aydın, organizasyonda emeği geçen herkese teşekkür etti.

Şenlikte kurulan çadırlarda Akçaabat köfte, hamsi tava, haşlanmış mısır gibi yöresel lezzetler ve farklı şirketlerin ürünleri de satışa sunuldu.

Trabzon ve Karadeniz Kültür-Dayanışma Derneği’nin yönetim kurulu şu isimlerden oluşuyor: Süleyman Aydın, İsmail Ayar, Ali Çavuşoğlu, Süleyman Tosun, Dursun Özcan, Ayşe Şafak, İhsan Kılıç.

Şenliğin fotoğraf galerisine ulaşmak için tıklayın!

TD Platform Bavyera’da

Almanya`da faaliyet gösteren Türk-Alman Öğrenci ve Akademisyenler Derneği (TD Plattform) ağını genişletiyor. Yüksek okulları olan kentlerde temsilcilikler oluşturmaya başlayan dernek, Bavyera bölgesinde üye çalışmaları kapsamında ikinci kez buluştu.

Harem Restaurant`ta gerçekleşen iftar buluşmasına TD Plattform Başkanı Caner Aver, bölge temsilcileri Emine Şahin, Adnan Kastel ve Şenol Tubadan’ın yanı sıra yaklaşık 30 akademisyen katıldı. Caner Aver, yaptığı selamlama konuşmasında derneğin kuruluşu, hedefleri ve çalışma alanları hakkında bilgi verdi.
2006 yılında 60 öğrenci ile kurulan derneğin şu an tüm Almanya`da 700 üyesi bulunuyor. Danışma kurulu Kemal Şahin (Başkan, CEO Sahinler Holding), Guntram Schneider (NRW Uyum Bakanı), Bernhard Mattes (CEO Ford-Werke GmbH), Mario Ohoven (KOBI Başkanı), Prof. Recep Keskin, Prof. Dr. D. Kamm (TD-Win), Cem Özdemir, Rita Süssmuth`dan oluşan derneğin yönetim kurulunda 15 kişi var.
Derneğin başlıca hedeflerini eğitim, istihdam ve siyasi katılım olarak belirlediklerini söyleyen Aver, ™Toplumsal kaynaklara erişimde adalet sağlanmalı. Göçmenlere yapılan dışlanmaya karşı aktif mücadele edilmeli.∫ dedi. Derneğe giderek artan ilgi olduğunu da belirten Başkan Aver, ™Bu da bizim konu ve içerik olarak doğru adımlar attığımızı gösteriyor.∫ şeklinde konuştu. Yıl sonuna kadar Nürnberg temsilciliği kurmayı da hedeflediklerini duyuran Aver, bu konuda Konsoloslukların da kendilerini desteklediklerini söyledi. Yakın zaman için planlanan organizasyonlar arasında Türkiye`den geri dönenlerle ilgili bir konferans, Eyalet Meclisi ziyareti ve Münih Teknik Üniversitesi`yle yapılacak bir proje var.

Dernek ayrıca 2009 yılından bu yana her yıl düzenli olarak Plattino ödül töreni düzenliyor. Ödüller, siyaset, ekonomi, bilim ve toplumda Türkiye ve Almanya`da Türkler ile çoğulcu toplum arasındaki dostluğun pekiştirilmesine katkı sağlayan kişilere veriliyor. Bu ödülü alanların arasında Cem Özdemir, Gerhard Schröder, Fazıl Say, Nazan Eckes ve Dr. Christian Wulff gibi isimler var.
Ruhr Bochum Üniversitesi`nde coğrafya, siyaset bilimi ve çevre psikolojisi eğitimi alan Caner Aver, 2003 yılından bu yana Türkiye Araştırmalar Merkezi`nde (ZfTI) bilimsel personel olarak çalışıyor.

TD Plattform ile ilgili detaylı bilgiye www.td-plattform.de adresinden ulaşılabilir.

TD-Platform-Harem-07 TD-Platform-Harem-14

Dört Nefes Toprak büyüledi

Dört usta müzisyen Erkan Oğur, İsmail Hakkı Demircioğlu, Mikail Aslan ve Cemil Qoçgiri `Dört Nefes Toprak` projesi kapsamında Münih`te muhteşem bir müzik ziyafeti sundu. Daha önce ikili buluşmalarda birlikte çalışmış olan usta yorumcuların bir araya gelerek oluşturduğu proje, Anadolu`nun farklı dil ve kültürlerini müzikal boyutta buluşturuyor.

Münih Quiddestrasse`deki Schulzentrum`da yapılan konserde alkışlar eşliğinde sahneye çıkan sanatçılar, Türkçe, Kürtçe ve Ermenice türküler söylediler. Zamanede Bir Hal, Bülbülüm Altın Kafeste, Yarim Senden Ayrılalı gibi türküleri Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu birlikte seslendirirken, Zazaca türkülerde de Mikail Aslan ve Cemil Qoçgiri`ye eşlik etmeye çalıştılar. Konserde selamlama konuşmasını yapan Mikail Aslan, proje kapsamında Türkiye`nin birçok yerinde verdikleri konserlerde sevgiyle karşılandıklarını belirterek “İnsanlarımız çok dilliliğin, çok kültürlülüğün korkulacak bir şey olmadığını artık görecek, anlayacak. Yaşasın çok dillilik, yaşasın çok kültürlülük.” temennisinde bulundu. Münih konserini düzenleyen üç arkadaş Eren Kılıç, Umut Kul ve Ender Taş`a da teşekkür eden Aslan “Burada gençler yan yana gelmiş ve böyle bir etkinliği gerçekleştirmiş. Bu arkadaşlarımızın çoğu burada doğup burada büyümüş çok genç arkadaşlar. Kendilerine çok teşekkür ediyorum. Umuyorum bu tür etkinlikler bundan sonra daha da çoğalır. Saygının, sevginin, hürmetin çoğalacağı bir zamana geliriz.” şeklinde konuştu.

Türkiye`nin en özgün müzisyenlerinden biri olan Erkan Oğur ise konserin sonunda yaptığı kısa konuşmada duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Oğur, emeği geçen herkese teşekkür ettiği konuşmasında “Bizleri tercih edişiniz, çağırışınız, buraya gelişiniz, esas anlam bu paylaşımda. Sizlerle burda olmaktan çok mutluyuz” dedi.

Konser bitiminde uzun süre ayakta alkışlanan sanatçılar tekrar sahneye çıkarak bis yaptılar. Konser sonrası ise Cemil Qoçgiri ve Mikail Aslan aralarında müzisyen Franz Himpsl ve oyuncu Felicitas Woll’un da bulunduğu izleyicilerle birlikte fotoğraf çektirip sohbet ettiler.

Türk Basını Reiter’i ziyaret etti

Münih Belediye Başkanı Dieter Reiter, başkanlık seçimi öncesi verdiği sözü tutarak Türk basını temsilcileri ile bir araya gelerek, güncel konular hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Reiter, okullarda Türkçe dersleri için derslik (sınıf) ücreti alınması konusunda Eğitim Ataşeliği ile temas kurarak, ders alacak öğrenci ve sınıf sayısının belirlenmesinden sonra, belediye meclisinden çıkarılacak kararla sorunun çözülebileceğini belirtti.

Yabancılar Meclisi’nin, son seçimlerde % 6 gibi düşük bir katılımla oluştuğuna da değinen Reiter, “Koalisyon ortağımızla görüşerek 2016’da sona erecek şimdiki meclisin yerini başka bir yöntemin almasının kararını bu yıl içinde vereceğiz.” dedi. Ülkede yaşanan aşırı sağ şiddet olaylarıyla ilgili konuşan Reiter, NSU davasının Almanya’nın karşılaştığı en büyük hukuk skandalı olarak ortaya çıktığını savundu. PEGIDA’nın istenmediğini karşı gösterilerle gösteren Münih halkına da teşekkür etti. Reiter, her geçen gün artan sığınmacı sayısının sağ şiddeti tetikleyebileceği endişesi taşıdığını da sözlerine ekledi.

Münih İslam Forumu’na yapımı planlanan cami için yardımcı olduklarını, fakat finansman konusunun henüz açıklığa kavuşmadığını belirtti. Mali kaynaklar konusundaki hassasiyetini de belirterek, kesin güvence gelmediği takdirde tahsis edilen arsanın süresinin sona erebileceği uyarısını yaptı.

Reiter, iftar davetlerine katılımıyla ilgili yöneltilen bir soruya, “Gündem yoğunluğu nedeniyle hiç birine katılamıyorum. Seneye Belediye’de toplu bir iftar daveti verebiliriz. Bunun için gerekli talimatları hemen vereceğim.” dedi.

DieterReiter-HamideTurker

Genel Yayın Yönetmenimiz Hamide Türker ve Dieter Reiter

Beton çölünün ortasında bir vaha: Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi

Yolu İstanbul’da Ataşehir’e düşenlerin, ya da Ataşehir’den geçenlerin hemen görebileceği bir yerde değil bu ‘vaha’. Çünkü son 20 yılda her tarafı beton kuleler ve gökdelenler kapladığı için Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi bir saklı cennet gibi. Biraz aramak gerekiyor. Ama bir kez yolunuz düştüğünde de artık aklınızdan çıkması mümkün değil.

Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi (NGBB), 1995 yılında Ali Nihat Gökyiğit tarafından eşi Nezahat Gökyiğit adına hatıra parkı oluşturulmak amacıyla kuruldu. İlk yıllarda `hatıra parkı’ amacına yönelik bir bitkilendirme ve ağaçlandırma planı uygulandı. Hızla imara açılan, büyüyen ve gelişen Ataşehir’de yol inşaatları nedeniyle yapısı aşırı derecede bozulmuş toprak ıslah edildi ve 32 hektarlık park alanına yaklaşık 50.000 ağaç ve çalı dikildi. Daha sonra bir botanik bahçesi olma yolunda çalışmalara başlandı ve 2002 yılında halkın ziyaretine açılan alanın adı 2003 yılında Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi oldu.

İstanbul’un Anadolu yakasında, Atatürk ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinden gelen otoyollarla, Anadolu otoyolunun (Ankara) birleştiği kavşakta bulunan bahçe, sekiz adadan oluşmakta. Hızla betonlaşan ve çölleşen İstanbul’a % 12 oranında yeşil alan sağlayan bahçe, İstanbullular için bir nefes alma noktası olmasının yanı sıra, bir araştırma, eğitim ve öğretim merkezi haline gelmiş durumda.

Sabahın erken saatlerinde her türlü yiyecek ve içeceğinizi yanınıza alarak (termosla çay getirmezseniz açıkta kalırsınız, çünkü burada yiyecek ve içecek satılmıyor.) ücretsiz ziyaret edebileceğiniz bahçe, mevsimine göre değişen saatlerde (kış aylarında akşam 5, yaz aylarında 7’ye kadar) gezilebiliyor.

Yeşilin binbir tonunun bulunduğu, yapay göllerin arasında çiçek kokuları eşliğinde gezebileceğiniz bu huzur dolu ortamda en çok dikkatimizi çeken şey pek çok yerde görülen ‘çimenlere basabilirsiniz’ yazılarıydı. İş güç stresinden negatif elektrik yüklenmiş ve her yerde ‘çimlere basmayın’ tabelalarına alışık olan biz şehirli faniler, NGBB’deki çimlere basın uyarılarıyla önce şaşırdık sonra sevindik.

Geniş bir piknik alanı bulunan NGBB yetkilileri bahçenin amacını şöyle açıklıyorlar; “Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi`ni, Babil’in Asma Bahçeleri kadar ünlü yapacağız.”

Kuruluş felsefesini ‘Dünya bitki hayatı ve Türkiye’nin zengin bitki örtüsü hakkında bilimsel araştırmalar yapmak ve eğitim vermek, iyi belgelenmiş koleksiyonlar oluşturmak ve bir bitki danışma merkezi oluşturmak’ olarak açıklayan yetkililer, “Dünya’daki biyolojik çeşitliliği devam ettirmek ve tehdit altındaki bitkileri korumak, ekonomik ve faydalı bitkilerle insanlar arasındaki bağlantı ve ilişkileri araştırmak, sergilemek ve bu konudaki biriktirilmiş kültür mirasını korumak ve yaymak, gittikçe artan bir tehdit oluşturan susuzluğa dayanıklı bitkileri sergilemek ve dünyadaki erezyonla ve çölleşme ile mücadeleye yardım etmek istiyoruz.” diye ekliyorlar.

NGBB şu adalardan oluşmakta;
Merkez Ada
Ertuğrul Adası
Mesire Adası
İstanbul Adası
Meşe Adaları
Arboretum Adası