Perşembe, Aralık 4, 2025
Startseite Blog Sayfa 76

Gasteig’da Anadolu ezgileri yankılanacak

Münih Gasteig Kültür Merkezi’nde 15 Eylül’de ‘Quer durch den Orient’ adı altında düzenlenen bir konserle Anadolu ezgileri yankılanacak. Küçük Konser Salonu’nda gerçekleşecek olan konserde solist Süreyya Akay, Türkiye’den misafir sanatçılar Zafer Taşdan ve Onur Gügercinoğlu trio olarak sahne alacak.

Repertuvarın ağırlıklı olarak halk müziğinden oluştuğu konserde, klasik Türk müziği ve kabul görmüş beste eserlere de yer verilecek. Süreyya Akay, kendine has yorumuyla duygusal ve hareketli eseleri seslendirecek. Mey, duduk ve zurna ile virtüöz Zafer Taşdan, bağlama ve gitarla grup Abdal’dan da tanıdığımız Onur Gügergincioğlu sahnede olacak.

Konserle ilgili bilgi aldığımız Süreyya Akay, dinleyicileri bir sürprizin de beklediğini duyurarak, ‘Dinleyiciyi, bize ait olan dillerde ve renklerde Anadolu’nun bir ucundan diğer ucuna yolculuğa çıkarmak istiyoruz.’ diyor. Süreyya Akay, etkileyici ses rengi ve yorumuyla 2003’ten bu yana korist ve solist olarak yer aldığı Münih Armoni Ahenk TSM korosunda dikkatleri üzerine çekmişti. Akay, geçtiğimiz yıl Kemal Sahir Gürel (KSG) prodüktörlüğünde çıkan Dem-i Devran karma albümünde ‘Kuş Dili’ adlı parçayı seslendirdi ve ardından yine KSG etiketiyle çıkardığı ‘Kalben’ isimli dört parçalık maxi single çıkardı.

Bu yılın başında Münih Rationaltheater’de verdiği ilk solo konserde dinleyenleri büyüleyen Süreyya Akay, Rationaltheater’de birlikte sahne aldığı müzisyenler Yasin Yardım (saz), Gökhan Özkan (gitar) ve Ludwig Himpsl (bendir) ile başlattıkları Munich Anatolian Project adlı projeyi de bir yandan sürdürmekte.

İstanbul Teknik Üniversitesi, Türk Müziği Halk Oyunları bölümü mezunu olan Zafer Taşdan ise, Türkiye’nin sayılı mey, duduk ve zurna virtüözlerinden. ‘Kök ve Toprak’ ile ‘Bir Varmış Bir Yokmuş’ adlı iki enstrümantal albümü bulunuyor. 1995 yılında girdiği İstanbul Radyosu’nda halen mey ve zurna sanatçısı olarak görev yapıyor. Pek çok uluslararası etkinlik ve festivalde, diğer müzisyenlerin sahne ve albüm çalışmalarında icrarı olarak yer alan Zafer Taşdan, enstrümanını halk ezgilerinin yanısıra müziğin farklı dallarındaki eserlerde de icra edebilen önemli bir üstad.

Zafer Taşdan’la enstümantal konser ve albüm çalışmaları devam eden genç müzisyen Onur Gügercinoğlu, bir yandan Grup Abdal’a bağlama, viola, keman ile, Meluses adlı Karadeniz Rock grubuna da yine keman ile eşlik ediyor, diğer yandan Cem TV’de Zerre programı sunuculuğu ve Özgür Radyo’da program sunumu çalışmalarını sürdürüyor. 8 yaşında bağlama dersleri almaya başlayan Gügercinoğlu, İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Türk Müziği Konservatuarı ses eğitimi bölümüne girdi. Diğer enstrümanların yanı sıra Azeri çalgısı Tar ve Tanbur üzerine de dersler aldı.

Birbirinden değerli üç ismin bir araya geleceği ‘Quer durch den Orient’ konseri adeta müzikal bir ziyafet garantisi veriyor. Halk müziği severlerin kaçırmaması gereken konser 15 Eylül Cuma akşamı Münih Gasteig Kültür Merkezi’nin Küçük Konser Salonu’nda saat 19.30’da başlayacak.

21317949_1837462892934806_3885953033340936219_n

Süreyya Akay yorumlarını dinlemek için tıklayın:

Kuş Dili

Ceviz Oynamaya mı geldin?

 

 

Du hast die Wahl! | Seçim senin

Informationsbroschüre „Du hast die Wahl“ bietet Wissenswertes zur Bundestagswahl 2017 – in fünf Sprachen

Am 24. September 2017 wird der 19. Deutsche Bundestag gewählt: Die mehrsprachige Informationsbroschüre “Du hast die Wahl” der Bundeszentrale für politische Bildung/bpb und der interkulturellen Agentur BEYS aus Berlin erklärt in deutscher, türkischer, russischer, polnischer und arabischer Sprache, was bei der Bundestagswahl zu beachten ist und wie der Wahlvorgang funktioniert.

Prominente Persönlichkeiten rufen mit eigenen Statements zum Wählen auf. Mit dabei sind die Moderatorin Nazan Eckes, die Musiker Mateo Jasik und Nasser Kilada sowie Schauspielerin Isolda Dychauk.
“Als 2-fache Mutter möchte ich meinen Kindern eine funktionierende Demokratie weitergeben”, so Eckes. Deswegen setzt sie sich für eine hohe Wahlbeteiligung ein.

Etwa sechs Millionen Deutsche haben einen Migrationshintergrund – bei den Wahlen machen sie fast 10% aller Wahlberechtigten in Deutschland aus. “Jede Stimme, jede Beteiligung ist wichtig!”, erklärt Thomas Krüger, Präsident der bpb, das Ziel der Broschüre. “Mit unserem Angebot möchten wir alle einladen, unsere Demokratie in Deutschland gemeinsam zu gestalten und weiterzuentwickeln.”

Die Infobroschüre liegt in den Versionen Deutsch-Türkisch, Deutsch-Russisch, Deutsch-Polnisch und Deutsch-Arabisch vor und spricht in dieser zweisprachigen Aufmachung vor allem Menschen an, die neben Deutsch einen weiteren Sprachhintergrund mitbringen. Sie richtet sich insbesondere an Eingebürgerte, die das erste Mal ihre Stimme abgeben dürfen.

Das Angebot umfasst Überblicksinformationen zu den Themen Wahlen und Wählen, Aufbau und Funktionsweise des Bundestags oder den Ablauf am Wahltag. Auch wichtige Termine im Vorfeld der Bundestagswahl 2017 sind in der Broschüre enthalten.

Nach erfolgreichem Start zur Bundestagswahl 2009 und einer aktualisierten Auflage 2011, u.a. zur Wahl des Berliner Abgeordnetenhauses, wird die mehrsprachige Informationsbroschüre nun zur Bundestagswahl 2017 neu aufgelegt.

Alle vier Broschüren können kostenlos über den bpb-Shop bestellt werden: www.bpb.de/255714

Weitere Informationen und barrierefreie Versionen sind auf der mehrsprachigen Webseite zu finden www.duhastdiewahl.de.

Seçim senin (Du hast die Wahl!)

“Seçim senin” başlıklı bilgilendirme broşürü 2017 Federal Meclis seçimleri öncesinde faydalı bilgiler içeriyor – üstelik beş farklı dilde

24 Eylül 2017’de 19. kez düzenlenecek seçimle Federal Meclis üyeleri belirlenecek: Federal Siyasi Eğitim Merkezi/bpb ve kültürlerarası iletişim ajansı BEYS iş birliğiyle farklı dillerde hazırlanan „Seçim senin“ başlıklı bilgilendirme broşürü Almanca, Türkçe, Rusça, Lehçe ve Arapça olmak üzere beş dilde açıklamalarla seçim sürecini aydınlatıyor.

Ünlü simalar kısa açıklamalarla seçmenlere seslenerek seçime katılmaya çağırıyor. Ünlülerin arasında
sunucu Nazan Eckes, müzisyen Mateo Jasik, oyuncu Isolda Dychauk ve müzisyen Nasser Kilada yer alıyor.`İki çocuklu bir anne olarak çocuklarıma işleyen bir demokrasi bırakmak istiyorum´ sözleri ile sunucu Nazan Eckes seçim katılımını destekliyor.

Göç kökenli Almanların sayısı yaklaşık 6 milyon – onlar Almanya’da tüm seçmenlerin %10’unu oluşturuyor. ‘Her oy, her katılım önem taşıyor!‘ diye vurgulayan bpb Başkanı Thomas Krüger broşürün amacını şöyle özetliyor: ‘Sunduğumuz bilgiler ışığında herkesi Almanya’da demokrasimizi birlikte şekillendirmeye ve geliştirmeye davet ediyoruz.‘

Almanca-Türkçe, Almanca-Rusça, Almanca-Lehçe ve Almanca-Arapça versiyonlarıyla iki dilde yayınlanan bilgilendirme broşürü öncelikle Almancadan başka ikinci bir dil konuşanlara hitap ediyor.

Broşür özellikle Alman vatandaşlığına geçtikten sonra ilk kez oy kullanacak seçmenlere sesleniyor.

Broşürde yer verilen bilgiler seçim ve oy kullanma sürecini, Federal Meclis’in yapısını ve işleyişini, seçim gününde adım adım oy kullanma sürecini aydınlatıyor ve Federal Meclis seçimleri çerçevesinde önemli tarihlere dikkat çekiyor.

2009 Federal Meclis seçimleri öncesinde başarılı bir başlangıcın ardından 2011 Berlin Eyalet Meclisi seçimleri öncesinde de bir baskısı gerçekleştirilen bilgilendirme broşürü, 2017 Federal Meclis seçimleri öncesinde güncelleştirilmiş yeni baskısıyla seçmenlerle buluşuyor.

Broşürler istenen her dört dilde ücretsiz olarak bpb-Shop üzerinden sipariş edilebilir: www.bpb.de/255714

Cover_DT-TR_25

Daha fazla bilgi için tıklayın: www.duhastdiewahl.de 

Necip Şahin yazdı: Almanya’da kimi seçmeli?

Almanya 24 Eylül’de parlamento seçimlerine gidiyor. Bu seçimlerde de oy hakkı olan göçmenler, geçmiş yıllarda olduğu gibi mutlaka belirleyici olacaklar. Türkiye’den göçün 56.yılında, çok fazla olmasa da, Alman vatandaşı veya çifte vatandaşlığı olan yurttaşlarımız, bu seçimlerde oy kullanabilecekler.

Seçme ve seçilme hakkı, uyum sorununun en önemli anahtarı olduğu kadar, siyasetçiler tarafından da önemsenmek için, en önemli yaptırımdır. Alman vatandaşlığı, çifte vatandaşlık, opsiyonlu çifte vatandaşlık gibi bir çok kavram bu ülkede yaşantımıza 56 yıllık mücadelemizle girdi. Bu hakları elde edebilmek için bireysel, örgütsel ve siyasal pek çok uğraşlar verildi. Bundan sonra da bu doğrultuda oldukça fazla olan eksiklikleri gidermek için, herkesin yapması gereken ev ödevleri var. Bu ev ödevlerinin en önemlisi de, bu seçimlerde hangi partiye oy vermeli?

Almanya’ya Türkiye’den iş gücü göçünün başlamasından günümüze kadar, yurttaşlarımızın sorunları ile ilgilenen, onların daha fazla haklar elde etmeleri için özverili görevler yapmış olan parti, her zaman SPD olmuştur. Willy Brandt’tan günümüze kadar hem seçme, hem seçilme hakkında göçmenlere en çok katkıyı veren yine SPD olmuştur. Günümüze kadar bu siyasi parti neredeyse her göçmenin rahatlıkla girip çalışabileceği, aday olabileceği, dışlanmadan üye olabileceği tek siyasi örgüttür. Aynı şekilde yerel yönetimlerden, parlementoya kadar göçmen seçilmişlerin de en fazla olduğu parti SPD’dir. Açıkçası bizim partimizdir.

Son yıllarda Almanya-Türkiye arasındaki kısır tartışmaların maşası olmadan, Almanya’da bizden çok, gelecek nesilleri de düşünerek, 24 Eylül’de mutlaka oy sandığına gitmeliyiz. Gün olur ülkelerde iktidarlar değişir, sorunlar çözülür. Biz yine Almanya’da yaşamaya devam edeceğimize göre, bu zamana kadar bizimle birlikte, bizim için çalışmış siyasi partiye vefasızlık, haksızlık etmemeliyiz. Bırakalım ülkeler kendi sorunlarını kendileri çözsünler. Ama bizi sorunun bir parçası durumuna getirmesinler.

Sonuç olarak, biz kendi sorunlarımızı kimlerle birlikte çözeceğimizi biliyoruz. Hangi siyasi partilerin de bu konuda samimi olduğunu, Almanya’da  yaşadığımız deneyimlerimiz bize söylüyor. Bizim Almanya’da SPD’yi seçmemiz, kendi ülkemizi sevmiyoruz; anlamına da gelmez. O halde hem ülkemizi seveceğiz, hem de Almanya’da kalıcı olan, bizim için en önemli ve özverili partiye her zaman olduğu gibi oylarımızı verip, geleceğimizi Alman dostlarımızla birlikte kurgulayacağız. Elbette oy vediğimiz partiye, yeri geldiğinde hesap da soracağız. Bu da demokrasinin olmazsa olmaz, en önemli ve yararlı kuralı olsa gerek.

Necip Şahin
HDF Genel Başkanı

Mutlu Bayramlar!

PiYASA-bayram2

Tüm okurlarımıza, müşterilerimize ve dostlarımıza barış, sevgi, mutluluk ve huzur dolu nice bayramlar dileriz.

 

PiYASA Team

 

Habil Kılıç anıldı

NSU kurbanı Habil Kılıç anıldı

Münih’te 16 yıl önce aşırı sağcı terör örgütü NSU (Nasyonal Sosyalist Yeraltı) tarafından bakkal dükkanında çalışırken başından vurularak katledilen Habil Kılıç anıldı. NSU terör örgütü tarafından 2000 ile 2007 yılları arasında Habil Kılıç’ın da aralarında bulunduğu 8’i Türk, biri Yunan ve bir Alman polis katledilmişti.

Göçmenler Meclisi’nin desteğiyle Münih Türk Konseyi tarafından düzenlenen anma etkinliği Habil Kılıç’ın katledildiği Bad-Schachener-Str. 14 adresindeki bakkal dükkanının önünde gerçekleşti.

Törenin açılış konuşmasını yapan Münih Türk Konseyi Sözcüsü Sami Demirel, NSU cinayetlerinin aşırı sağ tehlikesinin zirvesini yansıttığını söyleyerek, bu cinayetlerin ve diğer tüm Neonazi cinayetlerinin aydınlatılmasının da talep edildiği 6 maddelik bildiriyi okudu. Demirel ayrıca, 2013 yılında başlayan NSU mahkemesi süreciyle ilgili eleştirileri ve şüpheleri de dile getirdi.

Münih Başkonsolosluğu adına konuşan Konsolos Şebnem Koçoğlu, yer yer gözlerinin yaşardığı duygusal konuşmasında “Habil Kılıç ve diğerlerinin hakkını aramamız gerekiyor. Onlar için adalet aramak bizim yükümlülüğümüzdür.” dedi. Koçoğlu, Türk toplumunun ve STK’ların NSU davasına bu son süreçte daha fazla ilgi göstermesini de dilediği konuşmasını “Bağımsız mahkemelerce adaletin yerini bulacağına canı gönülden inanıyoruz.” diyerek noktaladı.

Göçmenler Meclisi Başkanı Dimitrina Nikolova Lang ise konuşmasında “Kurban yakınlarının acısı yıllarca yapılan soruşturmalarda daha da arttırıldı. Bunun ne demek olduğunu biliyorum. Ben de sosyal pedagog olarak görev yaptığım dönemde tanıdığım Theodoros Boulgarides’in ölümünden sonra sorgulandım. Bu cinayetlerin aşırı sağcıların işi olabileceği üzerinde durulmuyordu. Bu cinayetler Almanya çapında yapılmaya başladığında o zamanki Yabancılar Meclisi, öldürülenlerin göçmen kökenli olduğuna dikkat çekmiş ve bunun ırkçıların işi olabileceğinin üzerinde durulmasını talep etmişti.” dedi. Özellikle böyle zamanlarda birlik olmanın ve dayanışmanın önemini vurgulayan Lang, Göçmenler Meclisi’nin ekim ayında Odeonsplatz meydanında büyük çaplı bir anma etkinliği hazırlığı içinde olduklarını da duyurdu.

Anmada ayrıca milletvekili adayları SPD’den Sebastian Roloff ve FDP’den Jimmy Schulz da birer konuşma yaparak cinayetlerin aydınlatılmasını ve aşırı sağla mücadelenin yoğunlaşmasını talep ettiler.

STK temsilcisi, basın mensupları ve vatandaşlardan oluşan yalaşık 50 kişilik bir grubun katıldıldığı anma programı okunan dualarla son buldu. Fotoğraf galerisi için tıklayın.

Ne olmuştu?

2000 ile 2007 yılları arasında 8’i Türk, biri Yunan ve bir Alman polisin katledildiği cinayetler serisi başlangıçta Döner cinayetleri olarak adlandırılmış, failler kurban yakınları arasında aranmış ve aşırı sağcılar tarafından yapılmış olabileceği ihtimali üzerinde durulmamıştı. 2011 yılında bir banka soygunundan sonra sıkıştırılan Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt’ın intiharıyla başlayan süreçte ise olaylar gün ışığına çıkmaya başlamıştı. 2013 yılında başlayan NSU davasında ise sene sonuna kadar bir karar çıkması bekleniyor. Ali Mercimeğin haberini okumak için tıklayın.

Aşırı sağcı terör örgütü NSU tarafından katledilen kurbanların isimleri şöyle:

Enver Şimşek (11.09.2000, Nürnberg)

Abdurrahim Özüdoğru (13.06.2001, Nürnberg)

Süleyman Taşköprü (27.06.2001, Hamburg)

Habil Kılıç (29.08.2001, Münih)

Mehmet Turgut (25.02.2004, Rostock)

İsmail Yaşar (5.06.2005, Nürnberg)

Theodoros Boulgarides (15.06.2005, München)

Mehmet Kubaşık (4.04.2006, Dortmund)

Halit Yozgat (06.04.2006, Kassel)

Michele Kiesewetter (25.04.2007, Heilbronn)

#nsu

Freies Wahlrecht gilt auch für Türkeistämmige Deutsche

Die Türkische Gemeinde in Deutschland (TGD) kritisiert die Einmischung der türkischen Regierung in den deutschen Bundestagswahlkampf. Mit der Diffamierung demokratischer Parteien als „Feinde der Türkei“ und dem Versuch, Türkeistämmige Wähler*innen von einer freien Stimmabgabe abzuhalten, betreibe der türkische Präsident Propaganda für seine eigenen Zwecke, erklärt Atila Karabörklü, Bundesvorsitzender der TGD. „Wenn Türkeistämmige in Deutschland und die Türkei gegenüber Europa immer weiter in die Isolation gedrängt werden, dient dies einzig und allein Erdogans Machtpolitik“, so Karabörklü. Die aktuelle Zunahme von Ressentiments gegen Menschen mit türkischer Herkunft, die auch in populistischen Äußerungen deutscher Politiker*innen zum Ausdruck komme, nütze dabei Erdogans Strategie und stärke seinen Einfluss.

TGD-Ko-Vorsitzender Gökay Sofuoğlu betont, dass das freie Wahlrecht in Deutschland selbstverständlich auch für Türkeistämmige Wähler*innen gelte. „Als mündige Bürger*innen dieses Landes können wir selbstbestimmt entscheiden und verwahren uns gegen jegliche Bevormundung und Instrumentalisierung.“ Nach wie vor gebe es gravierende Probleme, mit denen Türkeistämmige Menschen in Deutschland zu kämpfen haben, wie Rassismus und Diskriminierung bei der Wohnungssuche, in der Schule oder auf dem Arbeitsmarkt. Diese aber, so Sofuoğlu weiter, würde nicht Erdogan für die Betroffenen lösen, sondern sie selbst müssten sich hierzulande mit demokratischen Mitteln für eine Verbesserung ihrer Lebensumstände einsetzen. Daher, so Sofuoğlus Appell, „rufen wir alle deutschen Staatsbürger*innen türkischer Herkunft dazu auf, ihr Recht auf demokratische Teilhabe wahrzunehmen und am 24. September zur Wahl zu gehen.“  Anhand der von der TGD entwickelten integrationspolitischen Wahlprüfsteine kann sich jede*r interessierte Wähler*in darüber informieren, inwiefern Kandidat*innen und Parteien auch die Interessen von Migrant*innen vertreten.

Informationen zu den TGD-Wahlprüfsteinen: www.tgd.de

#Bundestagswahl #TGD #Gökaysofuoglu

Deutschland braucht lebenswerte Städte

Deutschland ist ein Land der Städte, fast 52 Millionen Menschen – die große Mehrheit in der Bundesrepublik – leben hier. Städte sind Mittelpunkt des gesellschaftlichen und kulturellen Lebens. Sie übernehmen Verantwortung für die Lebensqualität der Bürgerinnen und Bürger, für politische Stabilität und sozialen Zusammenhalt in unserem Land. Denn kommunale Selbstverwaltung bedeutet lokale Demokratie, in der die Bürgerinnen und Bürger Politik und Gesellschaft mitgestalten können. Die Städte wollen weiter Gegenwart und Zukunft prägen und Antworten auf die Herausforderungen von Zu- und Abwanderung, notwendigen Investitionen, Finanzschwäche, Demografie und Nachhaltigkeit finden. Sie stehen als Partner von Bund und Ländern bereit, um die Zukunftsfähigkeit unseres Landes zu sichern. Partnerschaftliches Miteinander bedeutet aber auch, als Partner respektiert und vor schleichender Überlastung und Fremdbestimmung geschützt zu werden. Das alles und noch mehr hat die 39. Hauptversammlung des Deutschen Städtetags vom 30. Mai bis 1. Juni bei ihrer Tagung in der NürnbergMesse deutlich zum Ausdruck gebracht.

Städte sind Orte des Wohnens, der Kultur, der Wirtschaft und des Handels. Sie sind mehr als Arbeitsplatz oder Wohnort. Städte bieten Teilhabe und Identifikation. Die Städte tun ihr Möglichstes, um Chancengleichheit und -gerechtigkeit sicherzustellen. Die soziale Stadt, in der es von der Kita bis zur Hochschule ansprechende Bildungsangebote gibt, in der allen Menschen die Teilhabe am gesellschaftlichen Leben ermöglicht wird und in der es sich sicher leben lässt, ist das Leitbild. Die Vielfalt der Stadt lässt Raum für individuelle Lebensformen.

Deutschland hat in den vergangenen beiden Jahren fast 1,2 Millionen Flüchtlinge aufgenommen – rund 8 000 davon leben in Nürnberg. Ohne das Engagement der Zivilgesellschaft und der städtischen Mitarbeiterinnen und Mitarbeiter wäre dies nicht möglich gewesen. Mittlerweile geht es um die Integration der Menschen, die bei uns bleiben werden. Sie kann nur vor Ort stattfinden, in den Kitas, in den Schulen, am Arbeitsplatz, durch Sport und Kultur, Sprachförderung und berufliche Qualifizierung. Die Kommunen können das, allerdings braucht Integration einen langen Atem und es gibt sie nicht zum Nulltarif. Deshalb wird es insbesondere darauf ankommen, wie es nach 2018 mit der Finanzierung des Integrationsaufwandes durch Bund und Länder weitergehen soll. Und Integration wird nur gelingen, wenn Zugewanderte und einheimische Bevölkerung aufeinander zugehen. Integrationsbereitschaft muss auf beiden Seiten gegeben sein.

Gesellschaftliche, technische, wirtschaftliche Entwicklungen – sie haben das Bild der Stadt seit jeher geprägt. Zuwanderung, Globalisierung und in den nächsten Jahren insbesondere Digitalisierung werden das Bild unserer Städte und unser Miteinander verändern. In Nürnberg werden wir gerade auch diese Fragen in Zusammenhang mit der Bewerbung zur europäischen Kulturhauptstadt 2025 intensiv diskutieren.

Wohnen in der Stadt ist für viele Menschen attraktiv. Es wird um mehr Wohnraum für Menschen mit niedrigen Einkommen, aber auch um mehr Wohnungen im mittleren Segment gehen. Wir wollen Stadtteile mit einer guten Mischung von Leben, Arbeiten und Einkaufen, in denen Integration statt Verdrängung stattfindet. Neben ausreichenden Fördermitteln für den öffentlich geförderten Wohnungsbau braucht es finanzielle Anreize für den Bau bezahlbarer, frei finanzierter Wohnungen etwa über Investitionszulagen oder ein Baukindergeld. Ein Instrumentenmix ist wichtig.

Gesellschaftliche Teilhabe und Wirtschaftsleben sind ohne Mobilität nicht möglich. Städtischer Raum aber ist endlich. Wir müssen jetzt die Weichen stellen für ein modernes Mobilitätsverhalten und eine umweltverträgliche Fortbewegung. Der öffentliche Personennahverkehr (ÖPNV) ist und bleibt der Grundpfeiler einer nachhaltigen Verkehrspolitik. E-Mobilität, Carsharing, autonomes Fahren oder das Fahrrad sind dabei keine Gegenspieler. Bund und Länder müssen in die Verkehrsinfrastruktur deutlich mehr investieren als bisher. Dies gilt insbesondere für den ÖPNV.

All diese Herausforderungen können die Kommunen nicht ohne motivierte Mitarbeiterinnen und Mitarbeiter und die Unterstützung durch die Zivilgesellschaft meistern.

 

Herzlichst

Ihr Ulrich Maly
-Oberbürgermeister der Stadt Nürnberg

Buray Münih konseri